Paylaş
Şu hayatımda, yapış yapış sıcakları özleyeceğimi düşünmezdim sevgili karpuzsever Habitus okuru.
Gönül istiyor ki şöyle evimizde yayılalım, camdan tatlı bir esinti, olmadı klima, buz gibi karpuzumuzu yiyelim, neşemizi bulalım.
Ama yook, gelmiyor ki yaz buralara.
Merak ediyorum, tüm mayısımızı çaldı, yağmurları ağustos sonundan yağdırıp keyfimize limon sıkacak mı doğa ana?
Zaten bırakın havanın sıcaklığını, yaz mevsiminin hiçbir emaresi yok ki arkadaş.
Neler mi?
- Henüz kottan fırlamış don görmedim. Bir kafede oturan kızın düşük belli kot pantolonundan o donun arkası görünmüyorsa, henüz yaz gelmiş değildir.
- Plajda değil, havuzda değil, şehrin ortasında şort-parmak arası terlik giyen, yaratık tırnaklı adamlarla henüz karşılaşmadım.
Hazır henüz sandalet-terlik giyen adam sayısı çok değil hava koşullarından ötürü, diyorum ki “erkekler de pedikür yaptırsın” kampanyası başlatalım. Ayakların toynak gibi görünmesinin “erkeksi ve seksi” olmadığını açıkça anlatalım.
Sakallara şekil vermekle olmuyor, her yerine bakacaksın, lazım gelirse bizim kendimizi cilalayıp parlatırken yaptıklarımızı yapacaksın sevgili her gün yıkanan Habitus okuru.
Ha, oje sür demiyorum ama o tırnaklara bir müdahale et, çok rica ediyorum.
- Henüz ter kokusu gözlerimizde şimşekler çaktıracak boyutlara erişmedi. Eh, normal, henüz cayır cayır yaz sıcakları gelmiş değil.
Şimdi hele bir bassın sıcaklar, yaz kış demeden 7/24 taze kesilmiş soğan gibi gezenlere yenileri eklenecek, yine kalabalık mekanlar, toplu taşıma araçları koku cehennemine dönecek. Bu sene Beren Saat ve koltuk altları, kadınlara “Acaba ben nasıl kokuyorum” dedirtir mi, ne dersiniz? Ter kokusu yaramıza parmak basıp ses getirecek her organizasyona kafadan yüz puan veriyorum.
- Burnu açık ayakkabıdan taşan parmaklarının yerleri süpürdüğü genç kızlarımıza henüz rastlamadım. Fakat paytak paytak yürüyen babetliler çoktan sokaklara döküldü. Bu demektir ki, sıcak günler, tozlu ayak parmakları ve çatlamış topuk beyanı yakındır. Sıcaklar kapıdadır.
Bunları da görmedim
- Henüz kot ceketler üstlerden çıkmadığı için şeffaf sutyen askısı da görmüş değilim. Her akşam dua ediyorum. Diyorum ki, ne olur, bari bu sene bir şey olsun, o askılar hiçbir yerde satılmasın, görmeyeyim. Moda değişiyor, kıyafetler, modeller, her şey değişiyor, şeffaf sutyen askısı değişmiyor kardeş!
Her sene daha da güçlenmiş bir biçimde karşımıza çıkıyor. Renklisi, çiçeklisi her türlüsü var. Öyle bir organizma ki -canlı mıdır nedir artık-, dünya yok olsa, bundan 5 milyon yıl sonra bile dünya üzerinde göreceğimiz iki yaşam formu kimi bakteriler ve şeffaf sutyen askıları olacaktır. O kadar kesin konuşuyorum.
- Henüz balkondan halıları çıkararak tüm tozlarını kafamızdan aşağı silken teyze görmedim. Hepsi mecburen elektrik süpürgesi gibi modern yöntemleri kullanmak zorunda kalıyor. Şimdi azıcık havalar açsın, kimi apartmanların tüm açık camlarından bir halı, bir örtü, o da olmadı kaldırılmadan önce havalandırılan battaniyeler sarkacaktır. Kafamızdan aşağı ev tozu yağacaktır.
- Sinsi sivriler henüz taarruza geçmedi. Halbuki geçen senelerde öyle miydi? Nisan başı dedin mi o sivrisinek denen hain yaratık evlerde kol gezinirdi.
Bacaktı, koldu; vücudun makul bölgelerinden değil, dudak kenarı, göz kapağı gibi manasız yerlerden de ısırarak hayatı dar ederdi.
Lakin bu sene önlemim büyük. Pencere teli olsun, losyon olsun, sinkov olsun, tabletli kovucu olsun. Cephanem bol, savaşa hazırım.
- Parklarda, bahçelerde ve sahillerde bankların ve oturulabilecek alanların muhtelif yerlerinde ay çekirdeği kalıntıları görmüş değilim.
Biraz daha açsın şu hava, tüm açık alanları çekirdekli arkadaş grupları ve aileler saracaktır. Hayır yemeyin demiyorum, biz de yiyoruz da, dışarıda oturduğunuz yere atacaksanız evde yerken de yere atın e mi.
Paylaş