PaylaÅŸ
Doğduğumuz andan itibaren yaşadıklarımız, kendi önümüzde uzanır. Kendimizle ilgili olayları yaşarken, olanları çoğu zaman objektif olarak göremeyişimiz hatta bazen de hayatımızın bazı dönemlerinde ne olduğumuzu, ne yaptığımızı, nereye gittiğimizi, hangi yöne sürüklendiğimizi algılayamayışımız bundandır.
Ama hayatımıza, yaşadıklarımıza dışardan bakıldığında…
Bizi tanıyan ya da tanımayan başka biri hayatımıza baktığında…
Farklı bir gözle…
Kimi zaman mutluluklarımıza, hüzünlerimize, yaşadıklarımıza tanık olarak, kimi zaman da zor anlarımızda yanımızda olarak bakıp görürler.
Dışardan bizi görenlerin, yaşadıklarımıza tanık olanların bakışının farklı olması, bizden başka ve daha rahat değerlendirmelerde bulunabilmelerinin nedeni de budur işte.
Oysa biz, içimizdeki özle…
***
Acı tatlı yaşadıklarımızın; kalbimizin, ruhumuzun kaynağından çıkıp portremize yansıması…
Yaşadığımız güzel şeyler gözlerimize ve yüzümüze gülümseme olarak yansırken, acılarımız, pişmanlıklarımız, öfkelerimiz yılların adı altında çizgiler olarak yerini alır bu kez portremizde.
Hüzün hayatımızın manzarasında; kimi zaman ağır, gri bir battaniye gibi sararken bizi, kimi zaman da damlalarını gözyaşlarımızdan alarak, yağmak üzere bekleyen gri bir bulut olur.
Mutluluk da bu manzarada güneş olarak yerini alır, bazen de nergisle papatya sarısındaki neşe ve enerji olarak…
Umudun dallardaki yapraklar ve çimler, acının kırmızı güllerin dikenleri, huzurun da masmavi bir gökyüzü olarak yer aldığı bir manzarayla hayatımızın manzarasını bağdaştırmak…
Bir hayata, bir portreye dışardan bakmak…
Mesela Van Gogh’un portresine…
Bu düşünceler geçti aklımdan, koltuğuma kurulup, sahnede perdenin açılmasını beklerken.
Yöneten ve sahneleyen tiyatrocu Hakan Gerçek’in oyunculuğuyla Van Gogh’un ‘gerçek’ portesiyle karşı karşıya geldik.
Van Gogh’un acısı, hüznü, öfkesi…
Sevdiği zaman bile duyduğu acı, melankoli…
W. Gordon Smith’in yazdığı, Ülkü Tamer’in yalın çevirisiyle Van Gogh’un; madenlerdeki yaşamından intiharına kadar olan kırk yıllık sürecini sahneleyen Hakan Gerçek’i izlerken, ünlü ressamın; aşkını, acısını, hüznünü, derinliğini, öfkesini, melankolik hallerini, ifade edebildiği alana, renklere ve çizgilere sığınmasını, içindeki çığlıkları yaratıcılığıyla duyurarak kendini resimlere adamasını içimde, iliklerimde hissettim adeta.
Oyun sırasında, barkovizyonda Van Gogh’un yaklaşık kırk resminin yansıtılması hem oyunu hem sahneyi hem de seyircileri zenginleştiriyor.
Van Gogh’la ve hayatla ilgili birçok şey öğreniyorsunuz, Hakan Gerçek’in oyunculuğu ve aktardıkları sayesinde.
Mesela, insanın kendini anlatabilmesinin bir yolu olduğunu, devamlı öğrenmek istediğini, bu konuda hep açlık hissettiğini ve bunu da bastırabilmemin bir yolunun çalışmak olduğunu…
Sonsuz denizleri aşıp da vardığı kıta olarak adlandırdığı, bir anda değil ama derinden sevdiği aşkını…
İnsanlara kolay yaklaşamayışını, kolay dostluk kuramayışını…
Yaptığı resimlerde çekicilik ve satılabilirlikten uzak oluşunu ama mutlak gerçeği arayışını…
Bir resmi defalarca çizmesinin nedeni olarak; ayrıntıları göstermeyi, resimdeki çıkış noktasını, hareketin fışkırmasını temiz, kesin, net ve ince çizgilerle resmetmesine bağladığını…
Ve daha neler neler…
Sonunda da hayatının acı gerçeğini…
Bunları yani ünlü ressamın hayat hikayesini sade bir halde ve incelikle sahneleyen Hakan Gerçek’in başarılı oyunculuğuyla daha da pekiştiriyoruz bilgi dağarcığımızda. Teşekkürümüzü de bize ‘gerçek’ portreyi sunan Hakan Gerçek’i ayakta alkışlayarak…
***
En çok kendi portresini çizen ressam olarak bilinen Van Gogh, yaptığı portrelerinde şunun cevabını arıyordu belki de: ‘Bir yüzden sevgi çıkartılabilir mi ya da bir yüze sevgi eklenebilir mi?’
Siz ne dersiniz, ne yaşarsak yaşalım ve hayat ne kadar acımasız olursa olsun; yüze sevgi eklenebilir mi, ya da çıkarılabilir mi bir yüzden sevgi zerrecikleri?
Portre, hayatın manzarasıysa eğer, kalbimizdekiler ve yaşadığımız duygular ne peki?
                                                Â                        MELÄ°KE BÄ°RGÖLGE
‘VAN GOGH’ OYUN TARİHLERİ
9 Aralık 2009 Çarşamba 20:30 KUMBARACI50
15 Aralık 2009 Salı 20:30 ENKA
16 Aralık 2009 Çarşamba 20:30 KUMBARACI50
23 Aralık 2009 Çarşamba 20:30 KUMBARACI50
KUMBARACI50
Kumbaracı Yokuşu. No:50 Kat:2 Tünel – Beyoğlu
Tel: 212 243 50 51
                                             Â
ÂÂ
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
---------------------------
Hürriyet İnternet İçerik Yönetim Sistemi 1.0.3457.16721
---------------------------
Yayın için döküman oluşturma işlemi başarılı
---------------------------
OKÂ Â
---------------------------
PaylaÅŸ