Paylaş
Hayata açılan kapılar gibidir. Görkemli balolara açılan ihtişamlı kapılar gibi…
Sözlük balosunun kahramanları olarak da düşünebiliriz aslında onları. Kimileri maskeli, kimileri maskesiz…
Yaşama dokunmaktır kelimeler.
O dokunuşlarda hissetmektir acısıyla tatlısıyla hayatı.
Taşıdıkları anlamların ardındaki gerçek duygularla karşılaştığımızda; her ne olursa olsun o duygu yoğunluklarını yaşadığımızda, bunlar hücrelerimizle bütünleştiğinde, iliklerimize işlediğinde, bizler o hisleri dibine kadar yaşarken yok olurlar, harflerin somutlaştırdığı kelimeler. Asıl görevini o zaman tam yerine getirirler.
Nasıl mı?
Kırmızı aşkı, heyecanı, tutkuyu, gücü, kararı, mutluluğu, ateşi, başkaldırıyı, sıcağı; mavi huzuru, derinliği; beyaz saflığı, sadeliği, duruluğu; yeşil canlılığı, menekşe neşeyi; gri hüznü ve ikilemleri; kahve tiryakiliği ve alışkanlığı; siyah acıyı ve ölümü anlatmaz mı?
Dillendirdiğimiz, harflerle temsil edilen o duygularla karşılaştığımızda; kelimeler taşıdığı anlamı yitirir, ortadan yok olur. Çünkü o duyguyu yaşıyoruzdur. Mutluluksa en büyüğünü, şehvetse en vahşisini, acıysa en anlatılmazını, kıskançlıksa en çaresiz halini, çaresizlikse en çıkmazını…
Kelimelerimiz kalbimizden samimi duygular ile çıkar. Uzun bir seyahat sonrası bize, onları tanımayacak kadar zalim de dönebilirler. Başkalarının kasveti ile yüklü, yaralı, renksiz... İşte o an, hayat bizi yüceltir. Ve o seyahat sonrası onlara kucak açarak şunu diyebiliyorsak; nerde kaldınız, sizi bekliyordum!
Kelimeler hayata açtıkları kapının yanı sıra bir kapıyı daha açarlar bize. Görkemli bir kapıyı…
Hayata açılan kapının en kuytu köşesindeki bölümüne giden yolun bitiminde karşımıza çıkan ve her açtığımızda gözümü ve kalbimizi alan, nefes aldığımızı hissettiren, o ihtişamda kendimizi bulduğumuz, yaşadığımızı anladığımız sığınağa yani aşka açılan kapı!
O sığınakta, kalbimizdeki duyguları kelimelerle taçlandırdığımız ne peki?
Sevdiğimiz tabii ki!
Bir yazıyı, bir şiiri oluşturan kelimeler… Bazen kelimeler iddialarını aşarlar. Kelime olmaktan çıkarlar ve akorta dönüşürler. İşte o zaman harfler senfonisinden fışkıran tınılar sizi bambaşka bir diyara taşır. Nefes nefes, koku koku ikinci bir şiir belirir kalbinizde.
Bazen de kelimelere saklarsınız sevdanızı; sevdiğinizi daha da çoğaltıp, büyütmek, ölümsüzleştirmek için. Kelimelere anlatırsınız onu. Yan yana gelip de bir anlam oluşturan o harf birlikleri, en iyi anlayanlardandır bizi ve de sevgimizi. Onlar, bize sevgiliyi öyle güzel anlatırlar ki, sevdiğimize olan aşkımızı anlamak konusunda yetersiz kalır kelimelerden başka her şey. Hatta çok ama çok sevdiğimiz o bile…
Kelimeler; kanayan yaramızın olduğu kalbimizi harflerle iyileştirir. Yaramızı kapatmaya, onarmaya, acımızı dindirmeye çalışırlar. Radyoda sevdiğimiz bir şarkıyı duyduğumuzda hüznümüzü bastırmak için harfleri, bir araya gelip de oluşturdukları güzel cümleleri siper ederler bize, melodiler eşliğinde.
Bunun yanında kimi zaman, sevgiliyle yaşadığımız anılardan biri aklımıza gelip gülümsediğimizde yine kelimeler olur yanımızda. Bu kez de sevdiğimize olan tutkulu aşkımızı ve onun adını oluşturan harfleri ince bir nakış gibi kalbimize işleyerek…
Bu yüzden diyorum ki; keşkelere meydan vermemeli, pişmanlıklarla yoğrulmamalı hayatımız. Dil dönerken söylenmeli her şey, kulak duyarken anlatılmalı. Göz bakarken bakmalı, can sağ iken sarılmalı insan sevdiğine.
İş işten geçmeden, kelimeler boğazınızda düğümlenmeden…
Dilerim, boğazınızda düğümlenmez sevdiğinize söylemek istediğiniz kelimeler!
Ve dilerim siz harfleri yol yaptığınız kelimelerle sevgilinizin kalbine ulaşırken içinizde de uçar kelebekler!
Paylaş