Paylaş
Hayalindeki evde yaşamak için bir değirmenin, taş ocağının, ambarın, deponun, hatta inek ahırlarının içinde kendi özel yaşam kozalarını yaratanları görünce, bu söze inanmamak elde değil!
Belli bir geçmişe sahip yaşam alanlarına girdiğinizde burada daha önce yaşanan hayatları düşündüğünüz mutlaka olmuştur. İçinde bulunduğumuz 100 yıllık geçmişe sahip bir binaysa 1900’lerin başında günlük hayatın nasıl olduğunu, insanların zamanlarını nasıl değerlendirdiğini, nelerden keyif aldıklarını düşünürüz. Yaşam alanlarının duvarlarına gizlenen sırları merak ederiz. Bu hafta size her biri geçmişte farklı hikâyelere sahip olan, ancak daha sonra bugünün ihtiyaçları göz önünde bulundurularak değiştirilen, renove edilen ve ev olarak kullanılmaya başlanan özel mekanlar seçtim.
Geçmişlerinde tarihi bir hamam, değirmen, sabun fabrikası, tuz ve şeker ambarı ya da ahır olarak kullanılan bu yapılar, kelimenin tam anlamıyla bir evrim geçirerek bugünkü çağdaş siluetlerine kavuşmuşlar. Ortak noktaları, orijinal karakterlerinden ödün vermeden yenilenmeleri. Tarihlerine saygı duyarken, içlerinde devam eden yeni yaşam koşullarına da adapte olmayı başarmışlar. Kısacası yeni ev sahipleri onlara gerçekten gönül vermiş ve deyim yerindeyse samanlık seyran olmuş!
1800’lerden bugüne
Mimar Preston Scott Cohen, 19. yüzyılın başından kalma bu ahırı bir sayfiye evine dönüştürmüş. Orijinal strüktür, tavanlar ve ahşap kirişler korunduğu için evin genel havası aydınlık, açık ve bol boşluklu olarak düzenlenmiş.
Eski ile yeni
Sadece mekanik ve elektrik sistemlerini yenileyip merdivenler dahil tüm mimari elemanları orijinal halinde bırakarak yenilenen bu ev, eskiden at ahırları olarak hizmet veriyormuş. Yeni ev sahiplerinin tercihi, eski ahşap dokuyla tezat yaratarak denge sağlayacak modern tarz mobilyalar olmuş.
Mağara-ev
Parisli mimar Philippe Jonathan, bundan tam 15 yıl önce Güney Fransa’da, Luberon yakınlarında üzüm bağları ve kiraz bahçeleri arasında bulduğu 1930’lardan kalma eski taş ocağını satın alıyor. O gün duyduğu heyecanı, ocağın içine adeta oyarak ve yontarak tam 7 yılda yarattığı evinin keyfini sürerken de aynı yoğunlukta yaşıyor. “Geleneksel bir çiftlik evine ya da Provence mekânına pek ilgi duymuyordum. Farklı olan ve meydan okumaya müsait bir mekân peşindeydim” sözleriyle evin hikayesini anlatıyor. Mağara evin içinde bir yatak odası, banyo, kitaplık ve bol miktarda açık plan yaşam alanı yer alıyor. Taş, cam ve metal malzeme kullanılarak tüm mekânlar birbirine bağlanmış. Az sayıdaki mobilya ve obje sebebiyle manastır hissine de kapılıyor insan.
Esinlenmek için
Tim Jordan’ın yazdığı NPI Media’nın yayınladığı 176 sayfalık bu kitapta, farklı bütçe ve stillerde 35 yaratıcı dönüşüm projesi var.
Natürellik ön planda
İspanya’nın batısında eskiden inek ahırları olarak kullanılan bu bina, mimar Carlos Alonso tarafından güneş paneli sistemiyle yenilenerek bir kır evine dönüştürülmüş. Yatak odalarından dışarı kapılar açılarak ışığın daha fazla noktadan girişi sağlanmış; natürel tarzda mobilyalar ile içerisi ve dışarısı arasında denge kurulmuş.
Depodan restorana
Noma, yöresel, mevsimlik ve en üst kalite malzemelerle natürel bir mutfak sunan gastronomi akımının Kopenhag’daki en beğenilen temsilcilerinden. Restoranın yeri de kimliğine uygun: 17. yüzyılda Danimarkalı tüccarların depo olarak kullandıkları bir binanın içinde! Binanın yıpranmış mimari detayları Nordik tarzda modernist dekorasyon ile hoş bir kontrast oluşturuyor.
Şeker deposu
1763’te Amsterdam’da bir kanal kıyısında inşa edilen 240 m2’lik eski şeker deposu, Uxus Design tarafından son derece karakteristik özelliklere sahip bir lofta dönüştürülmüş. Ev sahipleri orijinal dokunun korunması ve evin kesintisiz bir yaşam alanına sahip olması konusunda ısrarcı davranmış. Yeni bir yaşam şekline kavuşan ev, şehre tepeden bakan panoramik bir manzaraya sahip.
Değirmenden taş eve
Brüksel’in 8 asırlık bir tarihe tanık olmuş bölgesi Moulin de Genville’de, 1947’ye kadar dönen değirmeni ve taş duvarlarıyla sizi zamanda yolculuğa çıkaran bir bina... Dünyaca ünlü çağdaş sanat koleksiyonlarıyla renklenen asırlık taş duvarlar, geçmiş ile günümüz arasında özgün bir kontrast yaratıyor. Boşluk ve huzur duygusu yalın ve sade bir dekorasyonla birleşmiş. Restorasyonun altındaki imza ise farklı kültürleri ve zamanları tasarladığı mekânlara başarıyla yansıtan Aslı Günşiray.
Paylaş