Hani kızlar babalarını prens, erkek çocuklar annelerini prenses gibi görür geyiği vardır ya, klasik. Benim oğlum beni prens kabul etse bile razı olabilirdim ama niyeyse gözünde cinsiyetsiz, şişman, şekilsiz bir androidim. Atahan ikimizin bir resmini çizmiş sevgili okur. Ama ne resim!
Ben: Aaa, harika annecim. Peki bu kim? Atahan: Sen. Ben: Bu mu? Atahan: Evet hep pantolon giyiyorsun ya ondan. Ben: Böyle mi gözüküyorum ben pantolonla çocuum? Belim nerde? Atahan: Yok ki senin belin. Ben: Benim belim yok mu oğlum? Sarhan benim belim yok mu? Sarhan: Olmaz mı hayatım. En güzel belli kadın sensin. Atahan: Yok! Baba yalan konuşmuyoruz. Ben: Nası ya! Bu ne peki benim belim yoksa. Atahan: Göbiş o! Sarhan: Oğlum kaç! Arkana bakmadan kaç! Ben: Gel buraya sıpa, matematik çalışıcaz. Şimdi sevgili okur, benim zaten “famfatal bir kadınım” gibi bir iddiam yok, işim de olmaz zaten. Ama belim var yani. Vallahi var. Atahan: Anne, Kaan’ın annesi çok güzel giyiniyor. Kız gibi giyiniyor. Senin elbisen yok mu? Sen niye güzel giyinmiyorsun? Ben: Benim ‘güzel’ giyinmem gerekmiyor oğlum. Atahan: Niye? Sarhan: Evet annesi niye? Ehihehe... Ben: Çünkü ben yazarım. Entelektüel bir kişiliğim. Sarhan: Yürü beah! Kim tutar seni. Entelim benim, ehehe... Ben: Dalga mı geçiyorsun? Sarhan: Kocam böyle dedi, annem şöyle dedi yazınca entelektüel mi olunuyor? Ben: Bana bakın, baba-oğul beni kendinize bulaştırmayın, Allah yarattı demem oyarım. Atahan: Allah mı? Beni sen doğurmadın mı? Beni başka anneler mi doğurdu? Ben: Ay öliyim ben ya, bu ne ya, of! Bir kadının ağzından çıkan her kelam aleyhine delil olarak kullanılırsa bu kadının dengelerinin yerinde olmasını bekleyemezsin sevgili okur. O kadın ara ara gerçeklikten kopabilir ya da dönüp gelip kendine gerçeklik diye sunulan saçmalığa kafayla girebilir. Atahan: Anne bak seni çizdim. Ben: ... Sarhan: Ooo, harika, ehehe... Ben: Bence Atahan’ı bir göz doktoruna götürelim, cidden. Sarhan: Tamam ama çocuğun gözünde sorun yoksa sen rejime girecek misin? Ben: Ya ben gayet iyi durumdayım, cins misiniz nesiniz? Sarhan: ... Ben: Oturun ulan şuraya, bikinimi giyip geliyorum. Atahan: Hiiiiiii! Ulan dediiiiiiii!!! Örtmene söliceemmm!!! Sarhan: Ne bikinisi bu soğukta ya, saçmalama. Hem koca kıçlı, hem hasta hiç çekilmezsin sen, ehihehe... Atahan: Hiiiiiii!!! Ne dedi, anne babam ne dediii!!! Ben: Zayıfım ben. Atahan: Örtmene söliycem, kıç dedi babam diyceeeem!!! Ben: Ben alışverişe gidiyorum bakın başınızın çaresine bu hafta sonu. Sarhan: Eyvah! Ben: Ne o? Eğlenmiyor muyuz artık? Bak o kredi kartını ne hale getiriyorum ben bugün. Yeni bedenime yeni giysiler alıyim. Belimi basenimi örten yeni giysilerden bir gardırop oluşturuyım. Gülsene şimdi de alık alık. Atahan: Anne bana da torbada askerlerden alır mısın? Ben: Sus sıpa yoksa yeni bir kelime daha öğreneceksin! Sevgili okur yazının tam bu noktasında oğlumun resim öğretmenine seslenmeyi uygun buluyorum, o yüzden sen kaçıl şöyle, arada ezilme: Bacım, ne iş? Sene başında dünya kadar pastel boyalar, 3B kalemler, guajlar aldık, bunun için miydi? Sadece samur fırçalara ödediğim parayla Kamboçya’da bir kız çocuğu evlat edinebilirdim. Şubat tatiline kadar bu oğlan bel çizmeyi öğrendi öğrendi. Aksi takdirde geliyorum. Tamam sevgili okur, gel şöyle karşıma, yazının ana fikrini söylüyorum. Benim belim var. Ana fikrimiz budur! Aksini iddia edip beni dellendirmenin lüzumu yoktur! Sessizce dağılalım şimdi...