Paylaş
Yemek geçmişinizden neler hatırlıyorsunuz?
- Çok şey hatırlıyorum çünkü yemek kokan bir evdi babaanne ve büyükbabamın evi... Aslen Safranboluluyuz, o yüzden ailem lokumcu. Her ne kadar doğma büyüme Ankaralı olsam da, sürekli Safranbolu yemekleri, erişteler, yerlere serilen tarhana kokularıyla büyüdüm.
Evinizin mutfağını hatırlıyor musunuz?
- Babaannemin mutfağı çok büyük değildi, renkli mermerli bir mutfaktı, ceviz ağacından dolapları vardı ve o dolabı açtığınız zaman, birbirine karışmış baharat kokuları bir anda burnuma gelirdi. Mesela çocukluğumdan aklıma gelen ilk şey, damla sakızı. Babaannem mutlaka damla sakızını alır, hiç eksik etmez çünkü muhallebi yapmayı çok sever. Gider gelir, o damla sakızlardan çiğnerdim. Bir de çocukluğumda yediğim beyaz peynirin tadını halen arıyorum. Babaannem özel alır, yıkar, suda bekletir, özel dilimlerdi. Gidip gelip, dolaptan peynir çalardım. Bana, “Büyüyünce seni peynir tüccarına vereceğim” derdi.
Annenizin yemekle ilişkisi nasıldı?
- Annem de çok güzel yemek yapar. Annemle, babam ben çok küçük yaştayken boşanmış. Hafta sonları ve özel günlerde annemi görürdüm. Annemin evi demek, bizim için makarna, köfte, patates, muhteşem kahvaltılar, sucuklu yumurtalar, yani hep işin daha eğlenceli kısmı demekti. Halen bana yemek yapmayı öğretir, özellikle benim de çocuğum olduktan sonra.
Mızmız mıydınız, iştahlı mız?
- Çok mızmız bir çocuktum, inanılmaz. Annem şimdiki halime bakıp “Böyle olacağını bilsem seninle hiç uğraşmazdım” diyor. Yemek yemezmişim, yediğimi sürekli kusarmışım, hatta o kadar zayıfmışım ki büyükbabam rüzgar estiğinde, “Tutun, kız uçacak biraz sonra” dermiş.
DÜKKÂNI ÜÇ BUÇUKTA AÇIYORUM
Mutfağa ilk ne zaman girdiniz?
- Babaannemin evinde her şey yardımlaşarak yapılırdı. Akşam birlikte sofra hazırlanır, kaldırılır, yıkanır, kurulanırdı. İlk mutfağa girmem, bulaşık kurulamakla başladı, herhalde ilkokula gidiyordum. İlk yemek pişirmem ise annemin evinde oldu. Annem bazen canımız tatlı istediği zamanlarda tahin alırdı, tahinle şekeri pişirir, içine ekmek doğrardı, öyle uydurma bir tatlı yapardı. Bir gün annem evde yokken canım acayip o tatlıdan istedi, yapmaya çalıştım ama yapamadım, bütün tencere yandı, o koku günlerce mutfaktan çıkmadı. İlk deneyimim oydu.
Sabah kaçta işe başlıyorsunuz?
- Sabah üç buçukta, herkes uyurken dükkanı açıyorum. Dört yıldır böyle. Bünyem uykusuzluğa alıştı sanırım, en erken 23.00’te uyuyorum, çok uyuduğumda sarhoş gibi oluyorum.
Ankara-İstanbul arasında gidip gelmek, artı bir enerji ister. Yoruyor mu?
- Çok yoruyor, dört beş ayda bir hastanelik oluyorum, iğneleri yiyince toparlıyorum. Canım hiç kıymetli değil, eğer “Offf” diyorsam, gerçekten çok hastayımdır. Enerjim bayağı yüksek, hasta olmaktan da nefret ederim çünkü yetemeyeceğimi düşünürüm.
Eşinizin mutfakla arası nasıl?
- Vallahi yemekleri o yapıyor, bu konuda çok çok iyi, beni de öyle tavladı zaten. Önceleri yaratıcı salatalar yapıyordu, sonra farklı icatlara dönüştü. Son icadımız sebzeli noodle. Haftada bir gün sebzeli noodle partisi yapıyoruz. Ben turizm ve otelcilik mezunuyum, mutfak dersinden kalmış bir öğrenci olarak böyle bir eş bulduğum iyi oldu. Asında benim de iyi yaptığım şeyler var. O zaman Volkan bir adım geride durur, yaptığım yemeğin keyfini çıkarır.
Alışverişe siz mi gidersiniz yoksa başkaları mı sizin yerinize yapar?
- Volkan’la tanışmadan önce alışverişten nefret ediyordum, bana angarya geliyordu. Hatta Volkan’ın en sevdiği şeylerden biriydi ve “Sana alışverişi sevdireceğim” dedi. ?imdi beni oraya bıraksınlar, saatlerce gezebilirim, sebzelerimi seçerim, alırım, koklarım, fiyat aralığına bakarım, reyonlarda bayağı bir zaman harcarım.
Akşam misafir geldiğinde yemeği siz mi, eşiniz mi yapıyor?
- O çalıştığı için ben yapıyorum ama geldiği zaman salatayı yapar, sofrayı hazırlamamda yardımcı olur, daha sonra mutfağı toplama işlerinde yardımcı olur.
TENCERE BOŞSA AŞKIN SİMGESİ
Aşkla yemek arasında ne gibi bir ilişki var?
- Bence çok büyük bir ilişki var, yemek yemek çok mutlu eden bir eylem. O yemeği bir de sohbetle birleştiriyorsanız tadından yenmez. Eğer bir yemek yaptıysam ve sabah kalktığımda o tencere boşsa, bu benim için Volkan’ın aşkının simgesi. Bir de bizim aşkımız güzel yemek, keyifli vakit geçirmek şeklinde başladı. Kalbimize giden yol midemizden geçiyor.
İyi yemek pişiren kişilerden etkilenir misiniz?
- Evet, çünkü yemek yapmak biraz da matematik işi, zevk işi. İyi yemek yapan, iyi sunanlar, zevkli insanlardır. Zevkli insanların da hayata dahil hep anlatacak, paylaşabileceği şeyleri vardır çünkü ortaya çıkan yemek tecrübenin eseridir.
Çocuğunuz en çok hangi yemeğinizi seviyor?
- O, benim değil, aslında Veysi Babam’ın yemeklerini seviyor. Veysi Babam gidip, özel ilikler, kemikler, etler alıyor, onları haşlıyor, suyuna çorbalar yapıyor. Dağhan etobur bir çocuk, en çok Arap tavayı seviyor. Veysi Babam Urfalı ve harika yemek yapıyor ona: Kebaplar, çiğ köfteler, etler... Ben daha hamileyken, “Oğlum doğacak, benden sabah akşam et isteyecek” derdi. Dağhan bunları yedikçe, her gün başka bir şey pişiyor evde ve Veysi Babam havalara uçuyor.
SAAT ÜÇTE AKIN BALIK’A KURULUYORUZ
Ne zaman ki Volkan ile beraber öğle rakılarını keyfini keşfettik, ondan sonra tiryakisi olduk. En favori mekânımız Karaköy’deki Akın Balık. Hafta sonları İstanbul’da olduğumuz zamanlarda, iki buçuk, üç gibi oraya gideriz, kuruluruz. Orada Serkan Babamız var o bize yardımcı olur. Rakıyı çay bardağında içeriz. Buzu sudan sonra koyarız. Akşam altı buçuk yediye kadar sohbet, muhabbetle birlikte yavaş yavaş, ufak mezelerle, tereyağlı karidesiyle, meyvesiyle, en sonda fırındaki tahinli helvasıyla birlikte bitiririz, evimize gider uyuruz.
Paylaş