Ziraatçilerin alkışları ne anlatıyor?

GEÇENLERDE Ziraat Odaları’nın düzenlediği bir toplantıya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da katıldı.

30 yıldır bir gazeteci olarak bu tür toplantıları izlerim.

Son toplantıdan sonra şu gözlemimi aktarayım: İlk kez bir CHP Genel Başkanı, sağcı bir partinin üstelik de Başbakan olan liderinden daha çok alkışlandı.

Bizde geçimini tarımdan sağlayan kesim, genellikle merkez sağ partilere oy verir.

Bu son seçimlerde de o kesimin oyu büyük ölçüde AKP’ye gitmişti.

Ancak öyle görünüyor ki tarım kesiminde işlerin iyi gitmemiş olması bu tabloyu değiştirebilir.

Geçtiğimiz yıl 907 bin kişi tarımı terk etti. Tarımın toplam istihdam içindeki payı ilk kez yüzde 30’un altına düştü. Bu rakamlara bakıp "Ne güzel, Türkiye artık bir sanayi ülkesi oluyor" demek mümkün elbette.

Ancak, tarımdan ayrılmak zorunda kalan işgücünün, öteki sektörlerde istihdam edilebildiğini söylemek mümkün değil.

Geçtiğimiz hafta sonunda Mersin’de "Portakalını da, limonunu da al git" konulu bir miting düzenlendi. Türkiye’nin narenciye deposunda ağaçlar, üzerindeki meyveleri toplanamadan çiçek açtı. Meyveler toplanıp paraya dönüşemedi; çünkü narenciye fiyatları, toplama ücretlerini bile karşılamaya yetmiyor.

Malatya’da kayısı üreticilerinin, Karadeniz’de fındık üreticilerinin durumu "felaket" kelimesiyle açıklanabilir.

Türkiye’de tarımla geçimini sağlayan 10 milyon kişi, fakirlik sınırının altında gelir elde edebiliyor.

Ziraat Odaları’nın toplantısında alkışlarla ifadesini bulan hükümete karşı bir tepkinin maddi temelleri bunlar.

Ve bu tablo, önümüzdeki seçimi "çantada keklik" gören AKP’nin hesaplarının doğru olmadığını düşündürtüyor bana.

Belki de, Başbakan’ın türban gibi konularda aniden sertleşmesinin altında bu durumun AKP yöneticileri tarafından da tespit edilmiş olması yatıyordur.

Taşlar bağlı, köpekler serbest

BUGÜN Hürriyet’te okuyacağınız bir haber, Türkiye’nin giderek "taşların bağlı, köpeklerin serbest olduğu" bir ülkeye dönüştüğünü gösteriyor.

Habere göre cumhuriyet savcılıkları, çalıntı cep telefonlarının takibi ve görüşmeye kapatılması taleplerini "kovuşturmaya yer olmadığı" gerekçesiyle geri çeviriyorlarmış.

Kararın nedeni ise cep telefonlarının takibini sağlayan IMEI numaralarının "klonlanabiliyor olması" imiş.

Oysa yasa, işletmecilerin kayıp, kaçak, kimlik bilgileri değiştirilmiş cep telefonlarına hizmet vermesini kesinlikle yasaklıyor.

GSM şirketleri belli ki vatandaşı hırsızlara karşı koruyacak önlemleri uygulamak konusunda gönülsüzler.

Savcılar da bir şey yapmıyor.

Ve cep telefonu hırsızları, ellerini kollarını sallayarak sanatlarını icra etmeye devam ediyorlar.

Utanç verici bir futbol gecesi

FENERBAHÇE-Beşiktaş Fortis Türkiye Kupası Finali için çarşamba günü İzmir’e gittim. Öğle saatlerinden itibaren İzmir, özellikle de Kordon çevresi bir bayram yeri gibiydi.

Sarı-lacivert ve siyah-beyaz formalar giymiş insanların lokantalarda, kafelerde yan yana masalarda oturduklarını gördüm. Hatta aynı masayı paylaşan ama farklı renklerde formalar giymiş olanlar bile vardı.

Gördüğüm tablodan o kadar mutlu oldum ki "Galiba artık futbolun eğlenceli bir oyun olduğunu yeniden öğrenmeye başlıyoruz" diye de düşündüm.

Stada maçın başlamasından iki saat kadar önce gittim.

İkiye ayrılmış tribünler, "rakip takıma sınırlı yer ayırma" saçmalığı başlamadan önceki günler gibiydi. Adnan Polat’ın kulaklarını, "rakip taraftara sınırlı yer ayırma icadı" nedeniyle bir kez daha çınlattım.

Ve sonra maça gittiğime de, gideceğime de pişman oldum.

Beşiktaşlı taraftarların, koro halinde bütün maç boyunca hiç durmaksızın küfürlerine tahammül etmek zorunda kaldım. Her zaman "yaratıcılığı ile övünen" bir taraftar topluluğunun, bu kadar adi, bu kadar utanç verici küfürleri, protokol tribününde bile koro halinde tekrarlayabiliyor olmaları utanç vericiydi. Beşiktaş tribünlerinden kadınların, çocukların ve gerçek futbolseverlerin kaçmalarının bir tesadüf olmadığını artık biliyorum.

Ve şunu merak ediyorum: Bu utanmaz küfürleri edenler ile benim tanıdığım çoğu gerçek birer centilmen olan Beşiktaşlılar aynı takımı tutuyor olabilirler mi?
Yazarın Tüm Yazıları