GALATASARAYLI arkadaşlarım son dakika golü ile Konya’dan galibiyetle dönmüş olmalarına üzüldüğümü düşünüyorlar. Onlara sadece Fenerbahçe’nin mağlubiyetlerine üzülüp, galibiyetlerine sevindiğimi, gerisinin beni pek ilgilendirmediğini anlatmaya çalışıyorum ama pek inandırıcı olduğum söylenemez.
Aslına bakarsanız Galatasaray’ın son dakika golüne değil ama o golü atan oyuncunun 17 yaşında bir genç futbolcu olmasına çok sevinmiştim. Tıpkı Nuri Şahin’in 17 yaşında Bundesliga’da Dortmund formasıyla sahaya çıkıp, gol atmasına sevindiğim gibi.
Ancak o gün Maraton programında Erman Toroğlu’dan başlayan ve daha sonra gazetelerin köşelerinde de devam eden bir tavrı anlayabildiğimi söyleyemeyeceğim.
Bu görüşü şöyle özetleyebilirim: Şimdi medya yaptığı haberlerle bu küçük çocuğu şımartır, bir genç yetenek daha kaybolur gider!
Dünyanın her yerinde bu yaşta ilk birinci lig maçına çıkan bir oyuncunun gol atması önemli bir haberdir. Owen’ı, Rooney’yi, Nuri Şahin’i hatırlayalım. Sadece spor sayfaları için değil, gazetelerin "insanlar" sayfaları için de.
Kaba bir tanımlama olacak belki ama "medyanın gıdası yıldızlardır", özellikle de genç yıldızlar.
Ve bunlar bir kere varlıklarını gösterdiler mi, medya onların yaşamlarını, nasıl bu noktaya geldiklerini araştırır, fotoğraflar. Çünkü "başarılı insanların öyküleri, bu başarıyı nasıl gerçekleştirdikleri" dünyanın her yerindeki okuyucular için ilginçtir. Ana konusu sadece bu olan dergiler bile yayınlanır.
Sorun bu genç yeteneklerin "ne oldum delisi olmalarını" önlemektir. Ve ileride on milyon dolar edecek bir genç futbolcunun bu yükü kaldırması için gerekli desteği sağlama görevi de herhalde medyanın değil, o oyuncuyu yetiştiren kulübün olmalı.
Galatasaray, dilerim ki bu sorumluluğunun farkında olsun.
Maliye Bakanı’nın hesap hatası
ÖNCE Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a dayandırılarak "Baykal’ın banka hesaplarında bir milyon YTL. var" haberi yayınlandı. Yeni Şafak’taki bu haber Bakan Unakıtan tarafından yalanlandı ama inandırıcı olunamadı. Ve artık ok yaydan çıkmış bulunuyor.
Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu’nun mal varlıklarını açıklamalarının ardından sıra kaçınılmaz olarak Başbakan’a ve Maliye Bakanı’na gelecek.
Bugüne kadar yaptıkları gibi bu talebi görmezden gelecekler diye düşünüyorum ama dün CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, Başbakan’ın tahmini mal varlığını açıkladı. Daha önce de yazdığım gibi "bisküvi çikolata ve gazoz satarak" Başbakan iyi bir tercihte bulunmuş. Bu konudaki haberi bugün Hürriyet’te okuyacaksınız.
Tam da bu tartışmalar sırasında Maliye Bakanı’nın kaçak villalarının, koruma kurullarında yapılan "usta işi" bir tayinle "kaçak" olmaktan kurtarılması gerçekten çok ilginç bir durum oluşturuyor.
Yola "Baykal’ın gizli servetini tartıştırmak" için çıkanlar bir hesap hatası yapmışlar gibi görünüyor.
Çılgın Türkler ’modaya’ el atınca
TÜRKİYE’nin bir tekstil ülkesi olarak "fasoncu" olmaktan çıkıp, "marka yaratan" bir ülke olduğunun örnekleri giderek çoğalıyor. Yurtdışında mağazalar açan ve başarılı olan firmalarımız ile ilgili haberler bu açıdan umut verici.
İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri (İTKİB) bu yoldaki önemli bir adımı şubat ayının ortasında atıyor. Milano, Paris, Londra, New York gibi dünya modasına yön veren kentlerde olduğu gibi bir "moda festivali" düzenliyor. Festivale 500 yabancı VİP konuk davetli. Aralarında Santo Versace, Ralph Lauren gibi ünlü modacılar, yabancı gazete ve dergilerin moda yazarları, tasarımcılar olan 500 konuk. 15 Şubat’ta Sirkeci Garı’nda başlayacak moda festivali üç gün sürecek.
Dün İTKİB Başkanı Süleyman Orakçıoğlu ve yardımcısı Yalçın Ayaydın ile moda haftasında neler yapılacağını konuştum.
Konuştukça ortaya çıktı ki Türkiye artık tekstil ve moda konusunda önde gelen bir ülke olmaya aday. Gelecek sezon Tokyo’nun en büyük mağazası bir katını Türk malı konfeksiyon ürünlerine ayıracakmış. Ayaydın’ın İpekyol firmasının Atina’da açtığı dört mağaza satış rekorları kırarken, yurtdışına açılan öncü markalardan Orakçıoğlu’nun Damat-Tween’i de 2007’den itibaren Prada’nın ünlü tasarımcısı David Bradshow ile anlaşmış.
Orakçıoğlu ve Ayaydın ile konuşurken içimde zaman zaman beliren karamsarlık duygularımın da kırıldığını gördüm.
Öyle görünüyor ki "Çılgın Türkler" yakında dünya modasındaki dengeleri değiştirmek üzere!