Paylaş
Howard J. Morris ve Jenny Lee (kolayca anlaşılabileceği gibi biri erkek, diğeri kadın) isimli iki “durum komedisi” yazarının kitabı bu. Şöyle havalı bir de altbaşlığı var: Karmaşık ilişkilere basit gerçekler!
Kitabın kapağında biri kadın diğeri erkek iki çizgi roman karakteri var. Erkekteki konuşma balonunda “Kadınlar deli” yazılı. Kadında da bir “düşünce balonu” var, açık konuşmuyor nedense, aklından geçiriyor: Erkekler aptal.
Arkalarında başarısızlıklarla dolu birer evlilik bırakan ve şimdi aynı evi ve mesleği paylaşan iki yazarın tekrar eski yaşamlarındaki “kötü günlere” dönmemek için buldukları şey şunu kabul etmek imiş: Kadınlar ve erkekler farklıdır!
Kadınların çok beklentisi olurmuş, erkeklerin azmış. Kadınlar değişik işaretlerden ilişkinin geleceği ile ilgili çok sonuçlar çıkartırlarmış, erkekler sadece “şu an”a odaklanmak isterlermiş. Kadınların empati yeteneği gelişmiş, erkeklerin gelişmemiş vs.!
Yani daha önce hiçbirimizin bilmediği acayip gerçekler bulmuşlar ve bunu kitap haline getirmişler! Amerika’nın iyi yanlarından biri de belki bu. Kimse çıkıp da “Yahu bu daha önce bin kere yazıldı” demiyor!
Komedi yazarlığından geldiklerini de unutmamışlar elbette.
Söylediğim gibi kitapta anlatılanların hiçbiri yeni değil aslında, hepimizin bildiği, her gün yaşadığı şeyler.
Sadece şu sözleri orijinal geldi bana: Kadınlar ile erkekleri bir arada tutan şey aşk filan değildir. Bizi bir arada tutan deliliklerimiz ve aptallıklarımızdır!
Bu son sözü okurken eşinize, sevgilinize dik dik bakmadığınızı ümit etmek istiyorum!
Zararlı maddeler ve özgürlükler
GEÇEN gün New York Times’ın birinci bölümünün arka sayfasını kaplayan bir ilan gördüm.
İlanın görselliği ve altındaki metin o kadar çarpıcıydı ki okumadan geçemedim. (Bizde bir süredir gazete ilanlarına metin yazılmasından vazgeçildi gibi sanki. Oysa ürün ya da hizmet ile ilgili bilginin tüketiciye ulaştırılmasında en iyi yolun, hâlâ iyi yazılmış bir metinden geçtiği de bir gerçek.)
İlanın başlığı şöyle: “Çok aptalsınız” ve başlığın altında metin devam ediyor: “Yiyecek ve içecekler ile ilgili doğru kişisel kararlar veremediğiniz için!”
İlan New York Sağlık Dairesi’nin kolalı içecekler ve fast food gıdalara karşı olan kampanyalarını hedef alıyor. “Sizlerin vergi dolarlarınızı kolayı şeytanlaştırmak için harcıyorlar” diyor.
“Yiyecek polisleri ve politikacılar sizin yiyecek ve içecek tercihlerinizden hoşlanmadıkları için saldırıya geçtiler. Daha nereye kadar gidebilirler?” diye de devam ediyor.
İlan şu slogan ile bitiyor: “Bu sizin yiyeceğiniz. Bu sizin içeceğiniz. Bu sizin özgürlüğünüz.”
İlan gazeteye “Tüketici Özgürlükleri Merkezi” tarafından verilmiş.
NY Times gibi bir gazetenin bu ilanı kabul etmesine şaşırdım önce.
Fast food gıdaların ve aşırı şekerli gazlı içeceklerin sağlık için ne kadar zararlı olduğunu, özellikle çocukların sağlıklı büyümelerinde yaratabileceği tehditleri biliyoruz çünkü.
Ancak öte yandan da bu zararların, “yasakçılık” için kullanılmasının özgürlükler açısından sakıncalar yarattığı da çok açık.
Benzeri bir sorunu şimdi Türkiye’de sigara tiryakileri yaşıyor. Evet, kimse içtiği sigara ile sigara içmeyenlerin zehirlenmesine yol açmamalı, bunun önlemlerini devlet katı bir şekilde almalı. Halka açık alanlarda sigara yasağı tavizsiz uygulanmalı.
Ama bir kapalı odaya doluşup kendi kendilerini dumana boğmak isteyenlere de aynı kısıtlamanın uygulanması akılcı mı?
Kendi kendimi zehirlemek için sigarayı serbestçe bulabiliyorsam ve kendimi zehirleme hakkım varsa, bu hakkı üç-beş kişi ortaklaşa kullanmamızda nasıl bir sakınca olabiliyor?
Önce hukuk devleti olmak gerek
BAŞBAKAN Yardımcısı Ali Babacan, İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi olması için gerekli güçlü bir vizyona sahip olduklarını açıkladı.
Anlattıklarını dinlemek insanın kulağına hoş geliyor.
Ama bu vizyona sahip olan hükümetin bazı defolarından da bir an önce kurtulması gerek.
Mesela Başbakan, bazı işadamlarını “bizden” bazılarını “düşman” olarak görme huyundan kurtulmalı.
Vergi kanunları, beğenilmeyen işadamlarını cezalandırmak için eğilip bükülmemeli.
Türkiye’de iş yapan herkes açık, kolay anlaşılır ve eşit olarak uygulanan yasalara tabi olmalı.
Financial Times gazetesinin yazdığı gibi, yasadışı vergi cezalarıyla kendi ayağına kurşun sıkmaktan vazgeçmeli.
Hükümet şunu aklından çıkarmamalı: Yabancı sermaye ürkektir, belirsizliklerden, çifte standart uygulamalarından hoşlanmaz ve kaçar. Böyle bir ülke de hangi vizyona sahip olursa olsun finans merkezi filan olamaz.
Türkiye finans merkezi olmak için önce hukuk devleti olma yoluna girmeli.
Paylaş