Hiç tanımadığım ama mektuplarında yazdıklarına bakılırsa aslında "gerçek dostlarım" olarak görmem gereken insanlardan gelen e-postalarda yazılanları yaparsam, önümüzdeki 1 ay içinde yaklaşık 3 milyar dolarlık bir servetin sahibi olabilirim!
Bu e-postalar ekonomik kriz nedeniyle "ödemede sıkışan" şirketlerin başkanı ya da avukatı olduklarını iddia eden kişilerden geliyor.
Arada iki-üç tane de bazı bilgileri verirsem hemen gidip alabileceğim ikramiyeler kazandığımı bildiren mektup var.
"Krizleri fırsata çevirmek" bu olsa gerek.
Belli ki Başbakan arada bir danışmanlarını çağırıp, "Gel şu mail’lerimi aç bakalım, yeni iş olanakları var mı" diye soruyor, peşin parayı görünce de rahatlayıp, krizin bize teğet geçeceğini düşünüyor. (İster misiniz şimdi Başbakanlık danışmanlarından bir açıklama alayım: "Sayın Başbakan mail’lerini kendisi kontrol etmekte, kimsenin yardımına ihtiyaç duymamaktadır" diye!)
İşin şakası bir yana, belli ki dünyadaki ekonomik krizin ilk sonucu dolandırıcı sayısının artmış olması.
Merak ediyorum, bu tür mektuplara kanıp, banka hesap numaralarını, kimlik bilgilerini vs bu kişilere gönderen hiç çıkıyor mu?
Yeni medya savaşına hazır olun!
BAŞBAKAN’ın sinir içinde meydanlara çıkıp konuşmasından ve medyaya savaş açmasından sıkıldıysanız, önümüzdeki haftayı yurtdışında geçirmenizi öneririm.
Çünkü önümüzdeki hafta Avrupa Birliği Türkiye İlerleme Raporu açıklanacak.
Gazetelere yansıyan haberler Avrupa Birliği Raporu’nun, Türkiye’de yolsuzlukların azalmadığını yazacağını gösteriyor.
AKP, yedi yıldır iktidarda. Belediyelerin de çoğunluğu ellerinde. Devlet kademesinde bütün karar alıcı mevkilerde kendi bürokratları var. Ve yolsuzluklar azalmamış!
Bundan nasıl bir sonuç çıkarırsınız?
Zekánıza hakaret etmemek için ben kendi çıkardığım sonucu yazmayacağım.
Bunun üzerine Başbakan, bu raporda yazılanları haber haline getirdiği için medyaya savaş açacak!
"AKP medyası"na değil tabii. Yani hedefte yine biz olacağız.
Yine müfettişler odalarımıza doluşacak, telefon dinlemelere ve şantajlara hız verilecek, "bağımsız kuruluşlar" aniden bağımsız hareket ederek tuhaf soruşturmalar açacaklar vs.
Dişlemeden ve Deniz Feneri’nden sonra ne olduysa o olacak!
Eski bir Anadolu deyişini biraz değiştirip yazayım: Halime’yi eller sevecek, cefasını gazeteciler çekecek!
Emine Erdoğan’dan bir açıklama
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın, Şam’da katıldığı toplantıda yaptığı konuşma üzerine bu köşede görüşlerimi yazmıştım.
"O yazımda, küçük yaşta evlendirilerek eğitim hakları ellerinden alınan genç kızlardan" söz edip, Erdoğan Ailesi’ndeki "küçük yaşta evlendirmelere" dikkat çekmiştim.
Başbakanlık Basın Danışmanlığı’ndan dolaylı yoldan bir açıklama aldım.
Açıklamada, Erdoğan Ailesi’nin gelinleri Reyhan Hanım’ın evlenmesine rağmen eğitimine hiç ara vermediği, Emine Hanım tarafından bu konularda hep desteklendiği belirtiliyor. Reyhan Hanım şu anda Maryland Üniversitesi’nde tarih bölümü son sınıfta imiş ve bebeği olmasına rağmen hiç sene de kaybetmemiş.
Kendisini bu başarısı için, Emine Hanım’ı da bu hassasiyeti için kutlarım.
Emine Hanım’ın iki kızından Esra Hanım,Berkeley’de siyaset ve kültür sosyolojisi doktorası, Sümeyye Hanım da London School of Economics’te sivil toplum kuruluşları ve kalkınma üzerine master eğitimi yapıyormuş. Onları da başarıları nedeniyle kutlarım.
Erdoğan Ailesi’nin çocuklarının eğitimleri ile ilgili çabalarını da takdirle karşıladığımı belirteyim.
Ancak ben o yazıda bundan daha çok "küçük yaşta evlendirmenin de bir tür aile içi şiddet olduğu" üzerinde duruyordum.
Ve bunun da dini bağnazlıkla mücadele etmeden çözülemeyeceğini vurgulamaya çalışıyordum.
Açıklama buna yanıt getirmiyor, ancak Emine Hanım’ın açıklama hakkına saygı duyuyor ve sizlerle paylaşıyorum.