Paylaş
Savaş çığırtkanlığı ve şoven milliyetçilik kimseden yüz bulmadı.
Arada tek tük böyle sesler çıkıyor olabilir, ki bu da normal, bir demokraside herkese yer ve söz hakkı olmalı zaten.
MHP de CHP de bölgenin hassasiyetlerinin gözetilerek Türkiye’nin haklarının milli çıkarlar doğrultusunda aranması konusunda hükümete destek vereceklerini açıkladılar.
Bundan sonra top artık hükümette!
Ama lütfen duya duya artık kanıksadığımız sözleri söylemekten de vazgeçsinler. Çünkü bu sözlerin içeriğinin boş olduğunu geçmiş deneyimlerimizden biliyoruz. Bunları duydukça, tıpkı geçmiş olaylarda olduğu gibi bir sonuç alamayacağımızın da farkındayız.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Kimse Türkiye’nin kapasitesini test etme cüreti gösteremez” diyor.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım “Bunu yapanlar sonucuna katlanacaktır” diye ekliyor.
Bu sadece AKP hükümetine özgü bir söylem değil, haksızlık yapmayayım.
Türkiye’de hangi hükümet olursa olsun, toplumu ortak olarak infiale sürükleyen olaylar karşısında hep böyle demeçler verdiler.
Ama hiçbir yere de varamadık. Terör saldırılarından sonra, sokak ortasında katledilen aydınların ardından, Mavi Marmara katliamından sonra hep bunları işittik.
Artık yeter. Böyle sözlere bizim ihtiyacımız yok. Nutuk atmayı bırakın, meseleye odaklanın ve çözün. Bizi nutuklar değil, sonuç ilgilendiriyor artık.
Atanmıştan seçilmişe boykot
SURİYE ’nin saldırganlığının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet liderleri ile ayrı ayrı görüştü, fikir alışverişinde bulunup, bilgi verdi.
Bu görüşmelere ilk kez bir asker de katıldı, Genelkurmay 2. Başkanı da görüşmelerde bulundu.
Normal bir durum, konunun öneminin bir gereği bu!
Ama bu toplantılarda ilginç bir durum da yaşandı.
Vatan’dan Levent İçgen’in haberine göre görüşmelerle ilgili olarak basına Anadolu Ajansı tarafından servis edilen fotoğraflar, Başbakanlık Basın Merkezi tarafından sağlanmış.
Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli ile yapılan görüşmelere ilişkin fotoğraflarda Genelkurmay 2. Başkanı’nın da görüldüğü geniş açıyla çekilmiş fotoğraflar servis edilmiş.
Ancak BDP’liler ile yapılan görüşmenin fotoğrafı dar açıyla çekilmiş ve general o karede yer almıyor.
Bunun “askerin BDP’liler ile bir araya gelmeme politikasından kaynaklandığı” belirtiliyor.
“Atanmışların”, “seçilmişlere” boykot uyguladığı günlerin geçmişte kaldığını zannediyordum.
Vatandaşın özel hayatından size ne?
HABERTÜRK ’te Ali Tezel’in yazdığına göre, sosyal güvencesi babasının üzerinden sağlanan bir genç kız gebelik testine gitmiş. Üç gün sonra babasının cep telefonuna şöyle bir mesaj gelmiş:
“Tebrikler, hamilelik testiniz pozitif çıktı. En kısa zamanda aile hekimine gidiniz.”
Sağlık Bakanlığı’nın başlattığı bu uygulamaya göre, laboratuvarlar gebelik testi pozitif çıkan kişilerin, cep telefonu dahil iletişim bilgilerini toplayıp, bakanlığa iletiyormuş.
Bu bilgileri alan aile hekimleri de hastalar ve aileleri ile temasa geçiyormuş.
Amaç ilk bakışta hamilelik sürecinin en başından itibaren hekim kontrolünün sağlanması gibi görünse de tamamen kişilik haklarına, özel yaşamın gizliliğine aykırı bir uygulama bu.
Devletin vatandaşları fişlemesinin yeni bir örneği!
Hekim ile hasta arasında kalması gereken özel bilgilerin, “haber veriyorum” diye üçüncü kişilerle paylaşılması, bu kayıtların kimlerin ulaşabileceğini kimsenin bilemediği şekilde devletin kurumlarında tutulması, özel yaşama tecavüzden başka bir şey değildir.
Sağlık Bakanlığı, böyle bir fişlemenin yapılmadığını açıklıyor ama Ali Tezel’in aktardığı örnek olay bu açıklamada bazı sorunlar olduğunu düşündürüyor.
Geçen gün bir ilaç reçetesi yazdırmak için aile hekimliğine giden gazeteci bir arkadaşımıza “bakanlığın isteği doğrultusunda” bazı soruların bulunduğu bir fiş doldurtulmak istenmiş.
Sorulardan bazıları şöyle: Daha önce kürtaj yaptırdınız mı, düşük yaptınız mı, aile planlama yöntemi olarak ne kullanıyorsunuz, kaç çocuğunuz var, normal doğum mu yaptınız sezaryen mi?
Arkadaşımız “Bunlardan size ne diye” sorunca şöyle bir yanıt almış: “Sormaya mecburuz, bakanlık istiyor.”
Arkadaşımız bunların özel hayatla ilgili bilgiler olduğunu söyleyerek soruları yanıtlamamış, ama acaba böyle bir kişisel hakka sahip olduğunu bilebilecek durumda kaç kadın var?
Bir zamanlar “Devlet vatandaşın kılık kıyafetine karışmasın” diye yeri göğü yıkanların, devletin vatandaşın özel hayatına karışmasına da karşı çıkmaları gerekiyor!
Paylaş