WOODY Allen’ın, "Vicky, Cristina, Berselona" isimli filminden çıkarken Mustafa Oğuz şöyle dedi: "Sen bu filmdeki ana öyküyü daha önce yazmıştın, hatırlıyor musun?"
Kendi yazısını hatırlamayan bir insan tipi gibi görünmemek için hatırlıyormuş numarası yaptım tabii. Bir iki saat sonra bilgisayarımın başındaydım ve o yazıyı tekrar okudum. Yazıyı 11 Kasım 2001 tarihinde Milliyet’teki köşemde yayımlamışım.
Allen’ın filmindeki Amerikalı kızlardan biri, son derece eğlendirici bir serseri ressam olan Javier Bardem’e áşık oluyor ama iğrenç sıkıcılıktaki bir Amerikalı oğlanla evleniyor!
Benim yazımın başlığı da tam bu zaten: "Evlilik iyi çocukların cezası mıdır?"
Kadınların, bir erkekten tam olarak ne beklediklerini asla anlayabilmeniz mümkün değildir. Nitekim filmdeki üç kadının üçü de ne istediklerini tam olarak bilebilen tipler değiller. Aşkı arıyorlar ama buldukları zaman da başka iç huzursuzlukları ortaya çıkıyor.
Elbette kendini bilen bir erkek, kadınların ne istediğini anlamak için uğraşmaktansa, bu sorunun yarattığı renkli oyunlar yumağı ile oynamayı seven bir kedi olmayı tercih etmeli.
Kedi diyorum, çünkü aynı zamanda başına buyruk kalabilmeyi de kastediyorum.
O yazıyı şöyle bitirmişim:
"Burada genç kızlarımızın bilinçaltlarında neyin yatmakta olduğunu da olanca çıplaklığı ile görebiliyoruz: Evlenmek ciddi bir iş, ciddiye alınmalı. Buna karşılık eğlenmek kurulu düzene muhalefetle özdeş; yaramazlık, komiklik, serserilik yapılmalı. Daha acımasız ifade edecek olursam, şöyle diyebilirim: Rahmetli anneannemin söylediği gibi ’Hiçbir iyilik cezasız kalmaz’ ve evlilik de iyiliğin bir cezasıdır. Ya da bir kızla eğlenceli vakit geçirmek istiyorsanız sakın ola evlenmeyin!"
Lütfen piyanisti vurmayın!
BUGÜN bir müzik mağazasına giderseniz, "yeni çıkan CD’ler" arasında benim için çok özel bir CD bulacaksınız.
Anjelika Akbar’ın "Raindrops" isimli albümünden söz ediyorum.
Raindrops (Yağmur Damlaları) Anjelika’nın 3 yıl aradan sonra yayımladığı ilk albüm ve tümü kendi bestelerinden oluşuyor.
Yağmurlu bir İstanbul sabahında, Anjelika’nın piyanosu ile derin hülyalara dalmak istiyorsanız, bu CD’yi kaçırmamanızı öneriyorum.
CD’yi benim için çok özel yapan şey ise albümün 6. şarkısı ile ilgili.
"Nature and dance" isimli 3 dakika 34 saniyelik melodinin açıklamasında şunlar yazılı: "Piyano: Anjelika Akbar, Mehmet Yılmaz. Çello: Rahşan Apay. Flüt: Özge Salar."
Kendi adımı bir yayın üzerinde basılı olarak ilk kez gördüğümden bu yana 33 yıl geçti.
Doğrusunu isterseniz bunca yıldan sonra adımı bir plak kapağında böyle basılmış olarak görmenin bende yarattığı heyecanın benzerini de daha önce yaşamamıştım.
"Yetenek yönetmeni" arkadaşım Yelda İpekli, beni arayıp Anjelika’nın yeni albümünde bir şarkı için küçük bir partisyon çalıp çalamayacağımı sorduğunda "Dalga geçme" demiştim, "ben ne anlarım?"
"Marka canavarı" Yelda sonunda beni ikna etti ve bugüne kadar piyanoda ortaokul ve lisedeki solfej derslerinde ezberlediğim üç beş notadan başka bir şey çalmamış bir insan olarak, uluslararası bir sanatçının albümünün kaydı için stüdyoya girdim!
Provaydı, filandı falandı derken bir de baktım, tam da Anjelika’nın istediği gibi basabiliyorum tuşlara!
"Tuşlara" demem doğru değil aslında "tuşa" demem daha doğru, çünkü Nature and Dance isimli parçanın "doğa" kısmını betimleyen "do"lara bastım, Anjelika da doğada dans ederek dönüp duran her şeyi betimlemek için o notanın etrafında varyasyonlar yaptı.
Bence gerçekten şahane bir şarkı oldu, romantik bir anınızda dinlerseniz ağlarsınız, uyarmış olayım!
Bir arkadaşım artık masamın arkasına bir yazı asmam gerektiğini söylüyor. O da eski kovboy filmlerinde görmüş bu yazıyı. Şöyle bir uyarı: Lütfen piyanisti vurmayın!
Galatasaray kitabı 1905 adet basılmış!
GEÇEN gün 1907 Fenerbahçe Derneği tarafından hazırlatılan "Asr-ı Fener" isimli kitap ile ilgili izlenimlerimi yazmıştım. O yazıda Galatasaray ve Beşiktaş’ın da bu tür çalışmalar içinde olması gerektiğini belirtmiştim.
Ipodlarımın yeni şarkılar ile doldurulmasından sorumlu arkadaşım Emir Kunt’tan o sabah erken saatte bir mesaj aldım. Şöyle diyordu: "Abi uzun atlama yaptın, Galatasaray’ın kitabı 1905 adet basıldı ve bir ay önce dağıtıldı."
Sonra Galatasaray yöneticisi arkadaşım Ali Haşhaş da aynı uyarıyı yaptı ve bana söz konusu Galatasaray kitabı ile ilgili bilgiler yolladı.
Yaptığım bir hatayı böylece burada düzeltmiş olayım.
"Bizim kitap daha büyük, sizin kitap daha ince" gibi polemiğe girmek isteyen Galatasaraylı sevgili okuyucularımı da hayal kırıklığına uğratacağım ve bu konulara hiç girmeyeceğim.
Demek ki sıra Beşiktaş’ta! İyi bir kitap da onlardan bekliyoruz.