Başbakan ’yandaş gazeteleri’ asla okumuyor

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın ve yakın çalışma arkadaşlarının yandaş medya diye tanımladığımız gazeteleri okumadıkları, okuyorlarsa bile ciddiye almadıkları dün tartışmasız bir şekilde ortaya çıktı.

Dünkü Hürriyet’in manşetinde "Derin ilişki tartışması" başlığı altında bir haber yayımlandı.

Haber, bir gün önce Star Gazetesi’nde, tam sayfa yayımlanan bir iddia ile ilgiliydi.

Başbakan’ın, Ermeni açılımına tepki olarak Türkiye’ye gelen Azeri milletvekilleri için "Türkiye’de çok derin bağlantıları olduğunu öğrendim. Aliyev’den bunun belgelerini istedim" dediği iddia ediliyordu.

Ve dün saat 15.03’te Anadolu Ajansı, Başbakanlığın bu haber ile ilgili bir açıklamasını yayımladı.

Haber doğru değildi vs!

Söylediğim gibi bu haber iki gün önce Star’da tam sayfa idi.

Demek ki Hürriyet’in manşetinden tam 24 saat önce bu haber yayımlanmıştı. Başbakanlık Basın Bürosu’nun gazetelerin taşra baskılarını bir gece önce okuduklarını da hesaba katarsak yaklaşık 36 saatlik bir gecikme!

Star’ın Genel Yayın Müdürü’nün, bütün yandaş medya için siyasi komiserlik yaptığı, yaygın bir medya dedikodusu.

Yani o bu haberi gazetesine basıyorsa, doğruluğundan birinci elden emin demektir.

Ama haber yalanlandı.

Nasıl bir sonuç çıkarmalıyız diye düşündüm.

Ya Başbakan ve yardımcıları yandaş medyayı hiç okumuyor ya da Star’ın yöneticisi çevresine yaydığı havayla oranlı bir etki sahibi değil.

Ya da Başbakan, eski basın sözcüsünü mumla arıyor!

Her ikisi de doğru olabilir elbette.

Ama tartışılmayacak bir gerçek var ki o da Hürriyet’in etkisi ve gücüdür.

Haber Hürriyet’te yayımlanana kadar kimse aldırmıyor ama Hürriyet bir konunun üzerine gidince deyim yerindeyse "yer yerinden oynuyor".

Başbakan’a yaranmak için olmadık taklalar atan yandaş medyadaki arkadaşların, Başbakan’ın dikkatini çekemiyor olmaları da onlar için çok acı olmalı!

Yüzsüzlüğün bu kadarına ne denir?

BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç’ın, RTÜK Başkanı Zahid Akman’a söylediği söz, Türk siyasi yaşamında uzun süredir duymayı özlediğimiz bir düşünceyi ifade ediyor.

Bizim kamu yönetimimizde esas olan üstün, astını her türlü beceriksizliğine ve yolsuzluklarına rağmen korumasıdır.

Bu yüzden işkencecilerin ceza aldığını da görmeyiz, yolsuzluklara bulaşanların görevden alındıklarını da görmeyiz, beceriksizlerin yıllarca aynı makamda tutulduklarına tanık oluruz.

Arınç, bu zinciri kırma basiretini gösterdiği için zaten farklı bir siyasal kişilik.

Deniz Feneri’nin Almanya soygunları ortaya çıktığında, Almanya’daki mahkeme sürecini haber olarak yayımlayan gazetelerin ve sahiplerinin Başbakan’ın nasıl hışmına uğradığını hatırlayalım.

Başbakan, o gün gazetecilere sinirlenip, esip gürleyeceğine Arınç’ın yaptığını yapabilme basiretini gösterseydi büyük olasılıkla son seçimlerdeki tablo da farklı olacaktı.

Şunu da gözden kaçırmamalıyız:

Başbakan Yardımcısı, kendisine "Görevinden istifa et" diyor ama o görev süresinin dolmasına kadar o koltukta oturmakta ısrar ediyor.

Buna "yüzsüzlük" mü demeliyiz, yoksa "koltuğun dayanılmaz cazibesi" mi, bilemiyorum.

Akman’ın yapması gereken, kendisinden böyle bir şey istendiğinde istifa etmesiydi.

Ama o daha birkaç ay o koltuğu işgal etmekten başka bir tavır sergileyemedi.

Arınç’ı kutlarken, Akman’ın yüzsüzlüğünü de bir kenara not edelim.

Kültür ve sanat sıkıcı olmak zorunda mıdır?

GAZETE yönettiğim dönemlerde bile yanıtını bir türlü bulamadığım bir soruyu yeniden hatırladım.

Buna neden olan şey, İngiltere’de geçirdiğim dört gün boyunca okuduğum İngiliz gazeteleri oldu.

Soru şu: Türkiye’de "kültür ve sanat" sayfaları neden bu kadar sıkıcı?

Aslına bakarsanız bir editör için en renkli malzeme her zaman bu alanda var.

"Sanatçı ve yazar" olarak niteleyebileceğimiz insanların çok büyük bölümü gerçekten çok renkli insanlar.

Onların hayatları, meselelere bakışları da doğal olarak bu renklilikten kaynaklanıyor.

Üstelik bu sayfaları süsleyebilecek görsel malzeme de mesela politika sayfalarının editörlerinin rüyalarında bile göremeyecekleri çeşitlilik ve güzellikte.

Resimler, heykeller, fotoğraflar, enstalasyonlar vs.

Biliyorum kültür ve sanat sayfalarının editörleri bana kızacaklar ama ele aldıkları konuların ciddiyeti, sıkıcı olmayı hiç gerektirmiyor.

Sonuç olarak o sayfaların konusu olan kişiler ve olaylar esasen bizim yaşamlarımızı güzelleştiren ve koşturmaca ile dolu kent yaşamını katlanılabilir kılan şeyler.

Artık gazete yöneticiliği ile ilgili olarak eleğimi duvara astığım için rahatlıkla bu eleştiriyi yapabiliyorum:

Yeniden söyleyeyim: Arkadaşlar, biraz eğlendirici olmak yaptığınız işin ciddiyetine gölge düşürmez!
Yazarın Tüm Yazıları