Ateşle oynuyorlar

Haberin Devamı

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, “Bu operasyonlarda geç kalındı, daha önce olmalıydı” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu da “Herkes ayağını denk alsın, Türkiye bir hafta önceki Türkiye değil” dedi.
Devletimizin en üst düzeydeki iki yetkilisinin bu sözlerine bakacak olursak, daha geçen haftanın başında göreve geldiklerini zannedebiliriz.
Öyle konuşuyorlar ki sanki 13 yıldır iktidarda değiller, sanki 13 yıldır bu ülkedeki her şeyin sorumlusu başkaları.
Ve şimdi Cumhurbaşkanı, kalkmış HDP yöneticilerinin yargılanmalarının gerekliliğinden söz ediyor.
“Barış süreci” için Kandil ile İmralı arasında heyetler gelip giderken, başka bir parti ve başka bir yönetici grubu mu vardı?
Dolmabahçe’de hükümetin bakanları ve HDP yöneticileri, Abdullah Öcalan’ın “protokolünü” birlikte açıklarken Davutoğlu Başbakan, Erdoğan Cumhurbaşkanı değil miydi? HDP de aynı partiydi.
Ne değişti de Türkiye artık bir hafta öncekinden farklı, operasyonlar çok geç kaldı?
Değişen bir tek şey var aslında: 7 Haziran’da TBMM’nin yapısı!
Seçimden öyle bir sonuç çıktı ki AKP, yüzlerce yıl sürecek sandığı tek başına iktidarı kaybediverdi.
Değişen sadece budur.
Ve şimdi yapılmak istenen bir siyaset mühendisliğidir.
Türkiye’yi bir felakete sürükleme pahasına, erken seçimle yeniden tek başına iktidar olanağını yakalayabilme hevesidir.
Onun için ateşle oynuyorlar.
Ümit ediyorlar ki doğacak kargaşa ortamı nedeniyle seçmenler fikirlerini değiştirecekler ve yeniden AKP’yi tek başına iktidar yapacaklar.
Şunu söyleyebilirim: Bu arkadaşlar, bu milleti gerçekten bidon kafalı zannediyorlar.

Haberin Devamı

Sonucu belli bir politika

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, “tüm silahlı güçler Türkiye’yi terk edene kadar terörizmle mücadelenin süreceğini” söyledi.
Genel olarak “barış süreci” diye tanımladığımız süreç, esasen bunun için, PKK’nın silahlı güçlerini ülke dışına çıkarması için başlatılmıştı.
Daha doğrusu bize bunu söylemişlerdi.
Bizler de “tam bir demokratikleşme olmadan bunun bir işe yaramayacağını” söylemiştik.
Nitekim yaramadı da.
PKK, “ateş kes” sürecinde bölgedeki etkinliğini arttırdı, bizzat bu hükümetin verdiği “dokunmayın” emri nedeniyle güçlendi, kendine yeni alanlar yarattı.
Hükümetin derdi de zaten “barış” filan değil, seçimlere kadar şehit cenazelerinin gelmesini önlemekti.
Türkiye’nin batısında demokratik hakların kullanımına tahammül edemeyen bir iktidarın, ülkenin doğusuna barış getirecek demokratik açılımları yapmayacağı, yapamayacağı açık bir gerçekti.
Ve bundan önce sırf oy hesabıyla “barış süreci” oyalamacasına giren hükümet, şimdi yine sırf oy hesabıyla “sonuna kadar savaş” noktasına gelmiş bulunuyor.
Peki bundan bir sonuç alınabilir mi?
Alınamayacağını artık herkesin görmüş olması lazım.
Köprülerin altından çok su aktı, komşumuzda ne zaman biteceği belli olmayan, kazananı da olamayacak bir içsavaş sürüyor ve PKK artık o bölgede de etkin bir güç haline geldi.
Bu politikanın sonuçlarının ne olacağını görmek için falcı olmaya gerek yok.
1– Memlekette yine birçok eve ateş düşecek, gencecik insanlar ölüp gidecekler.
2– PKK’nın savaş ağaları, “demokratik siyasetle çözüm bulmak isteyenlere karşı” ellerini güçlendirecekler, artık sadece onların borusu ötecek.
3– Kan ve ateş deryası içinde demokratikleşme bir kez daha rafa kaldırılacak.
4– Suriye içsavaşının topraklarımıza sirayet etmesi tehlikesi daha da büyüyecek.

Haberin Devamı


Hâkimin ‘ikirciklisi’ makbuldür

HSYK’nın son hâkim ve savcı atamalarıyla ilgili bu haber havuz gazetesinde yayınlandı, önce onu okuyalım:
“Paralel’e kararsız hâkime yetki ayarı – Paralel yapı soruşturmasında kararlı tutum takınan hâkimler ağır ceza mahkemesi üyeliği gibi görevlere getirilirken, ikircikli davranan hâkimler aile ve asliye ceza mahkemelerinde görevlendirildi.”
Bu haber de yine havuz gazetesinde daha önce yayınlanmıştı:
Hâkimin isyanı: Paralel polisler beni kandırdı. – İstanbul hâkimi Mehmet Erdoğan, paralel polislerin kişilerin bilgilerini saklayıp, gerçekdışı evraklarla dinleme kararları aldırdığını belirterek, ‘Bildiklerimi anlatmak istiyorum’ dedi.”
Bu iki haber bugün adalet düzenimizin tamamıyle iflas ettiğini ortaya koyuyor.
“İkircikli” hâkimler cezalandırılıyor, “ikirciksizler” belli bir misyon yüklenerek yeni görevlere atanıyor.
Oysa hâkimin “ikircikli” olanının makbul olduğunu düşünürüm.
Önüne gelen dosyaya peşin hükümle bakmayan, delilleri değerlendiren, sanıkların savunma haklarını koruyan ve ona değer veren hâkimler makbuldür.
“İkirciksiz” davranıp, önüne her gelen dosyada, işin aslını faslını kurcalamadan karar verenler ise yukarıdaki ikinci haberdeki hâkim gibi olurlar.
Polis ve savcılar onları kolayca kandırabilir, temel anayasal haklarımız kandırılmış böyle hâkimler marifetiyle çiğnenebilir.
Bugün HSYK’yı yöneten heyet, Türkiye’de adaletin mezarına son kürek toprağı da atmadan önce, bunu bir düşünse iyi olur.

Yazarın Tüm Yazıları