Paylaş
Hürriyet’e yapılan saldırıdan sonra kıvırtmış ve olay sırasında orada bulunmasını “İnsanları yatıştırmak için gitmiştim” diye açıklamıştı ama kendi yalanının mumunu üflemesi için çok beklememiz gerekmedi.Hürriyet’e saldıranların başında bulunmasının nedeni meğerse “bir dokunulmazlığı kaldırmak” imiş!Bizim ne dokunulmazlığımız varmış ve onu kaldırmışlar, yaptıkları eyleme bakarak anlamak mümkün.Demek ki artık binalarımızı yakıp yıkabilirler, bizleri de dövebilirler.Sözlerinden bunu anlıyoruz.Daha da ilginci bu eylemi yaparken yalnız da değilmiş arkasında bütün AKP teşkilatının enerjisini hissediyormuş!Bunu zaten daha önce de partinin kongresinde divana seçilmesinden, seçim beyannamesi açıklanırken salona geldiğinde büyük itibar görmesinden anlamıştık.Bu sözleriyle bu desteği ve onayı teyit etmiş bulunuyor.Bize neden saldırmaları gerektiğini de “ülkenin Müslüman değerlerini korumak” olarak açıklıyor.Başta Başbakan olmak üzere AKP yöneticilerine seslenmek istiyorum: Şiddet ile aranıza mesafe koyun!Hem demokratik bir ülkede demokratik siyaset yapmaktan söz etmek ama üzerine de teşkilatın bütün enerjisiyle sağa sola saldırıp şiddet gösterisi yapmak birbiriyle bağdaşabilecek bir durum sayılmaz.İktidar partisinin şiddetten medet umar hale gelmesi ve üstelik bu şiddetine kılıf olarak da Müslümanlığı kullanmasını ayrıca Yargıtay Başsavcısı’nın da dikkatine sunarım.Yürürlükteki yasalar ve Anayasa bütün vatandaşların olduğu gibi bizlerin de vücut bütünlüğümüzü ve evlerimizin, işyerlerimizin masuniyetini (yani dokunulmazlığını) garanti altına alıyor.Ve bu dokunulmazlığı kaldırmak böyle bir magandanın olmadığı gibi hiçbir gücün de haddi değil.AKP yöneticilerini tekrar uyarıyorum: Şiddet ile aranıza mesafe koyun!Partinizin bir toplantısında, bir üyesinin yaptığı bu konuşmayı onaylıyor musunuz, onaylamıyor musunuz, vakit geçirmeden açıklayın!Mırmır yapmadan, açıkça ama: Bu magandalığı destekliyor musunuz, desteklemiyor musunuz?
AKP bölünmez hayal görmeyin
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “beşinci parti”den söz etmesi üzerine gözler AKP içinde varlıkları tahmin edilen memnuniyetsizlere döndü.Beşinci partinin çıksa çıksa AKP’nin içinden çıkabileceği düşünülüyor.Bu parti 13 yıldır iktidarda ve yol boyunca küskünlerin, kırgınların ortaya çıkması sürpriz değildir.Ancak partinin iktidardaki konumunu koruması, küskünleri ve kırgınları sakinleştirecek, kontrol edecek iktidar olanaklarına sahip olması nedeniyle bugüne kadar bundan söz edilmezdi.Şimdi AKP’nin tek başına iktidar dönemi sona erdi ve bu nedenle onların bir yeni siyasi çıkış yapabilecekleri düşünülüyor.Ayrıca şu da bir gerçek ki AKP içinde hâlâ siyasi aklını muhafaza edebilen, dozu giderek artan gerilim politikaları nedeniyle ülkenin nereye sürüklenmekte olduğunu görebilen politikacı sayısı da az olmasa gerek.Ancak şunu söylemeliyim ki bütün bunlardan bir “beşinci parti” doğmaz!AKP’nin bu nedenle bölünebileceğini düşünenler, bence hayal görüyorlar.Çünkü bu partiyi bölebilecek güçteki siyasetçileri, diyelim ki Abdullah Gül, Bülent Arınç çapındaki insanları sıradan partililerden ayıran şey “davaya bağlılık” ile ilgilidir.Partinin kuruluşundan çok öncesine dayanan bir dava ve bu isimler o davaya yıllarını vererek piştiler, sonunda elbirliğiyle bu partiyi ve davayı iktidara da taşıdılar.Onların en son yapacakları şey bu davaya zarar verebilecek bir hareket içinde olmaktır.Evet belki şu an için bir kenara itilmiş ve küstürülmüş olabilirler ama bu onların temel hareket saiki olmaz.Böyle bir hareketin ortaya çıkması ancak temel davanın ciddi bir tehlike altına girmesiyle mümkün olabilir ki şu an için böyle bir tehlikenin işaretleri de yok.En tepedeki eski dava arkadaşlarının hareketlerinin ve tutumunun yanlış olduğunu düşünseler bile partiyi bir parçalanmaya götürecek işin içinde bu kişiler olmazlar diye düşünüyorum.
Çetin Altan: Yeri hiç dolmayacak
OKUMA-YAZMAYI ilkokul birinci sınıfın son günlerinde sökmüştüm, öğretmenimden daha çok rahmetli anneannemin çabalarıyla olduğunu da söylemeliyim.O zaman bizim eve Yeni Sabah gazetesi alınırdı ve anneannem bana gazetenin birinci sayfasındaki başlıkları yüksek sesle okuturdu.Sonra bir gün eve Akşam gazetesi almaya başladılar, Çetin Altan’ın ismini o vakit duydum.Anneannem okumam ilerlesin diye yüksek sesle onun yazılarını kendisine okumamı isterdi. Gerçekten dinliyor muydu, yoksa sırf okumam ilerlesin diye mi bunu yapıyordu, hâlâ bilmiyorum, artık sorma olanağım da yok.Ama o “temrinlerin” bir sonucu oldu, Çetin Altan uzun yıllar boyunca ne yazdığını merakla ve sonra da zevkle okuduğum bir yazar oldu.Benim yaşımdaki bir çocuğun bile anlayabileceği kadar açık, duru ve öz yazıyordu.Yıllar yıllar sonra, Milliyet’te Genel Yayın Yönetmeni olduğum dönemde, onu Milliyet’e geçmeye ikna etmek için Can Dündar ile birlikte Göztepe’deki evine gitmiştim.Bunu anlattığımda “Bak işte onun için akıllı olmuşsun” diye bir kahkaha atmıştı.Milliyet’te yazması için anlaşmamızın cezasını yanımızda götürdüğümüz bir şişe şampanya ve evde “boğulmayı bekleyen” bir şişe viski ödemişti!Son derece renkli, derinlikli, mücadeleci bir insandı, büyük bir yazardı.Dün Çetin Altan’ı kaybettik. Sadece biz meslektaşları ve okuyucuları için değil, Türkçe için, Türkiye’nin iyi hayat özleyen insanları için de önemli bir kayıp oldu. Onu hiç unutmayacağız.Çocuklarına, torunlarına, yakınlarına, sevenlerine başsağlığı diliyorum, Allah rahmet eylesin.
Paylaş