Yerüstündeki şeytanlar

Zehirlendi mi?

27 yıldan beri çok şey söylendi ve yazıldı ama iddiaların ötesine geçilemedi...

Mezarı dahi açıldı...

Prof. Dr. Sevil Atasoy, ‘Yeraltındaki Melekler, Yerüstündeki Şeytanlar’ adlı kitabında Özal’ın ölümüne dair çarpıcı şeyler yazıyordu.

*

Ölüme neden olan ilacın yüksek dozda tüketildiğini vurgulayan Prof. Sevil Atasoy diyor ki:

-Özal’ın ölümüne neden olan kimyasal maddeyi Adli Tıp Kurumu Kimya Dairesi bulmuş ve raporuna yazmış.

- Bu bir müstahzar ilaç... Bana göre ölüme neden olan bu ilaç. Çünkü tüm veriler bu yönde.

- Ancak her nedense, bulguları yorumlayanlar bu çok basit ayrıntıyı ciddiye almamış gözüküyor.

- Yüksek dozda tüketmiş olması gerekiyor... Bu ilacı kendisi yanlışlıkla mı aldı, yoksa ona bir anda ya da kısa aralıklarla mı verildi bilmiyoruz.

*

Özal’ın cinayete kurban gitme ihtimaliyle ilgili ise: 

- Kusursuz cinayet yoktur. Çünkü kusursuz olduğunda, ölümün cinayet olduğu bile anlaşılmaz.

- Bana göre o kusur çoktan bulundu. Üstelik o kadar da basit bir kusur ki...

*

En zor aydınlatılan cinayetlerin hiç akla gelmeyecek basitlikte işlendiğine dikkat çeken Prof. Dr. Sevil Atasoy, Özal’ın ölümüne ‘Atenolol’ adlı tansiyon ilacının yol açtığını yazıyor.

Kimya Dairesi’nin hemen her iç organda ‘Atenolol’ bulduğunu vurgulayan Atasoy:

- Bu durumun mutlaka izah edilmesi gerekiyor...

*

27 yıldan beri cevabı bilinmeyen iki soruyu Prof. Sevil Atasoy soruyor:

-Özal o gün çok fazla Atenolol yutmuş ve nabzı düşerek kardiyojenik bir şoka girmiş olamaz mı?

- Veya bir kaşık ılık suda bir tablet Atenolol’un kolayca çözündüğünü ancak tadının acı olduğu göz önüne alındığında, acılığını örtecek bir sıvıda çözülerek ya da toz halinde katı yiyeceğe katılarak kendisine verilmiş olamaz mı?

*

Özal’a muhalif duruşlarıyla kahramanlaştırılanların hiçbiri ölümüyle ilgili bir şey yazmadı...

Oysa “Milyarlarca dolar parası var” diyerek itibar suikastlarını gerçekleştirenler, akla hayale gelmeyen iftiralar atmıştı...

Özal öldükten sonra ise tüm bankalardaki parasının 90 bin dolar olduğu ortaya çıkmıştı...

İftira atarak operasyonel gazetecilik, yazarlık ve siyaset yapanların hiçbiri özür dahi dilemedi...

*

Belgesi ve delili olmayan iddialarla kurumları, kişileri karalamayı gelenekselleştirenlerin büyük çoğunluğunun hâlâ aramızda gezinmeleri ise felaketin daha büyüğü idi...

Özal, Adnan Kahveci, Orgeneral Eşref Bitlis ve Uğur Mumcu cinayetlerinin üzerindeki şüpheler ve iddiaların perde arkasındaki gerçekler yazılmadı ve araştırılmadı...

*

Gazeteci dostumuz Ünal Bolat, Prof. Mahir Kaynak ile yaptığı bir röportajında “Özal öldürüldü mü?” diye soruyor... 

Prof. Kaynak diyor ki:

- Öldürüldü diyemem... Ama tam vaktinde öldü!

*

Yerüstündeki şeytanların yeraltına gönderdiği masum insanların sayısını bilmiyoruz ama hesap gününün mahşerde olacağını biliyoruz...

Teröristlerini, hırsızlarını, yalancılarını, katillerini ve darbecilerini kahramanlaştıranların, “Özal öldürüldü” diyenlerle dalga geçmeye devam ettiklerini de...

Ve kahkahalarla gülüp geçtiklerini...

Kardeşi Korkut Özal ise TV programım Baş Başa’nın canlı yayınında ilginç şeyler söylemişti...

*

Cumartesi günkü yazımızda...