Paylaş
Ve farklı ülkelerde yaşanan olayların görüntülerini izlediğimizde ya üzülüyor ya da seviniyoruz...
Marketlerin yağmalandığını gördüğümüzde “İnsanlık bitmiş” diye üzülüyoruz...
İtalya’da evlerinin balkonlarından şarkılar söyleyerek birbirlerine moral verenleri gördükçe de “İnsanlık daha ölmemiş” diyerek seviniyoruz...
* * *
Ve herkes kendi yalnızlığına çekilerek gerçekleriyle yüzleşiyor sanki...
Karantina günlerinde kaç kişi Marquez’in ‘Kolera Günlerinde Aşk’ romanını hatırlıyor...
Bilmiyoruz...
* * *
19. yüzyılın son yılları...
Koleranın ortalığı kasıp kavurduğu ve toplu ölümlere yol açtığı bir dönemde geçen bir aşk hikâyesi...
Sevdiği kadının huzuruna çıkıp diyor ki:
*51 yıl 9 ay 4 gün bekledim. Seni seviyorum...
Yaşadığımız çağda böyle biri daha var mıdır diye kendime sormak dahi istemiyorum...
Çünkü sevginin yerini o kadar sayısız dünyevi şeyler almış ki...
Ve hep o türkü düşüyor dilimize:
*Adamın adam sevmesi geçti gayrı zaman oldu...
* * *
Kolera Günlerinde Aşk’taki adamı bir eleştirmen şöyle özetliyor:
*Unutmamak için bir hücrenin duvarlarına her gün bir çizgi çekmek zorunda kalmamıştı, çünkü tek bir gün bile geçmemişti ki onu anımsatan bir şey olmasın.
Böyle birini duyan, gören var mı?
Yok!
* * *
Romandaki bazı tarifler ise sanki günümüzü anlatıyor...
*Kim olursa olsun, herkes kendi ölümünün sahibidir; o an gelip çattığında yapabileceğimiz tek şey, insanların korkusuz ve acısız ölmelerini sağlamaktır.
*Kimin daha ölü olduğunu soruyordu kendi kendine üzüntüyle: Ölenin mi, yoksa geride kalanın mı?
Kısacası, gidenler mi suçlu, yoksa kalanlar mı?
Bilmeyeceğiz hiçbir zaman...
* * *
Ve kamuoyunu sosyal medya üzerinden iç ve dış düşmanlar terörize etmeyi başarıyor...
Teyit edilmemiş hiçbir bilgiyi paylaşmama sorumluluğunu herkesin alması lazım...
Yetkili makamların dışındaki bilgilere de itibar etmemek gerekiyor...
Dezenformasyonun karşı karşıya oldukları ciddi bir sorun olduğunu vurgulayan Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca diyor ki:
*Güçlük, sosyal medyanın sorumluluktan uzak unsurlarıyla ilgilidir. Bugün yaşadığımız örnek dikkat çekiciydi. Sabah sahte bir ‘belge’ üretilip yayıldı. Kamuoyuna ‘gizli’ diye sunuldu. Amacı güven kaybına yol açmaktı. Tümüyle uydurmaydı. Ciddi haber organlarının bu gibi sahteliklere itibar etmesi söz konusu değildir.
*Halkımızdan haber kaynakları konusunda çok dikkatli olmalarını istirham ediyorum. Paniği amaçlayan yalan haberlerle mücadele, virüsle mücadelenin bir parçasıdır.
* * *
İçine düştüğümüz asrın yalnızlığında oturup her şeyi yeniden düşünerek kendimizi muhasebeye çekme vakitleridir...
Kaybettiklerimizi ve kazandıklarımızı...
Ve sonunda “Değer miydi?” diye kendimize sorup dürüstçe cevap vermeliyiz...
Sezen Aksu’nun şarkısındaki gibi:
*Değer mi hiç, değer mi hiç...
Değer mi, değer mi, değer mi söyle...
Bir rüya ömür boyu...
Sürer mi, sürer mi, sürer mi böyle...
Sürmüyormuş işte...
Sosyal medyada kamuoyunu manipülasyon, siyasi tartışma ve yalan bilgilerle terörize ederek virüse aşı bulunmuş olmuyor...
Dünyanın büyük bir gemi olduğunu ve hepimizin de içinde olduğunu unutmayalım...
Paylaş