Biz size bağımsız bir devlet bırakıyoruz.
Canınız gibi koruyacaksınız.
*
Afganistan’da yaşananları izliyoruz...
Bir milletin paramparça oluşunu...
Ve de bir devletin...
20 yıl ABD işgaliyle darmadağın olan bir ülkenin ne hale geldiğini ve canı gibi koruyamadığı ülkesini terk eden milletin yollara nasıl düştüklerini de...
Devletsizliğin ne olduğunu da...
Geçmiş yıllarda her ülkenin içinden geçtiği ve çoğu zaman yenik düştüğü bu durumdan bir şeyler elde etmek isteyenlerin kimler olduğunu da, fitne ateşiyle başlattıkları yangınların ardından yeni bir düzen kurmak istediklerini de...
Veya mevcut düzeni korumaya çalıştıklarını da.
Tarihin sayfalarında sayısız örnekler var.
Okuyan, anlayan, ders çıkartan yok.
*
Ya kahramanlaştırıyor ya da şeytanlaştırıyoruz.
Kör kuyulara taş atan delilerden bir farkımız yok.
Bir delinin attığı taşı kırk akıllının kuyudan çıkartamadığı günlerden, bir akıllının attığı taşı kırk delinin kuyudan çıkartacağı günlere gelmişiz.
Yıllar önce nasıl tanıştığımıza dair sözlerle başlayan sohbetimizde, yılların bir rüzgâr gibi nasıl da geçip gittiğini anlıyorduk...
Şehir hayatları böyle...
Kasabalardaki gibi değil...
Dostlarınızı her gün göremiyorsunuz, aynı şehirde yaşamanıza ve dolaşmanıza rağmen...
‘Dünya küçüktür’ diyorlar ama İstanbul galiba dünyadan da büyük...
Birini kaybettiğinizde bir daha göremeyebiliyorsunuz...
Ya da kaybetmek istediklerinizi...
*
Bilen var mı?
Son yüzyıldan beri savaşların harabeye çevirdiği kentlerde yaşayan ve silahların gölgesinde büyüyen, okul, öğretmen, kitap, defter yüzü görmeyen çocukların büyüdüğünde ne olmasını bekliyorduk ki!
Eğitimden yoksun kalan ve sokaklarda büyüyen çocuklar, dış istihbaratların oyuncağı haline gelen terör örgütlerine katılarak bir şeyleri kurtarabileceklerine inandırılıyor...
Aldatılıyorlar...
*
İslam coğrafyasında yaşanan eğitim yokluğu terör örgütlerinin ve karanlık şebekelerin işine yarıyor...
Eğitimsizlik, işsizlik ve yoksulluk beraberinde cehaleti ve fakirliği taşıyor...
Sürdürülmesi oldukça zor olan büyük bir yokluğa mahkûm edilen bu coğrafyanın çocukları terör örgütlerinin kucağına itiliyor...
Konuşmayalım da...
Taliban denilince İslam, İslam denilince DEAŞ, IŞİD ve El- Kaide gibi dış istihbaratların oyuncağı haline gelen terör örgütlerini akla getirenlerin kimler olduğunu ve ne yapmaya çalıştıklarını konuşalım.
Kaç asırdan beri İslam dinini değiştirebilmek, kendi yaşamlarına uydurabilmek için reform tellalları ve tüccarlarının asıl amaçlarını da...
Taliban’ı kimlerin büyütüp beslediğini de...
DEAŞ, IŞİD, El Kaide, Taliban gibi tüm radikal örgütlerden İslam coğrafyasının kurtulması gerektiğini ama neden kurtulamadığımızı da...
İslam dinini değiştiremeyenlerin Müslümanı nasıl değiştirdiklerini de...
*
“İslamofobi endüstrisi Afganistan üzerinden kuruldu”
Bir iki saat ülkenin farklı yerlerinde yaşananlara dair haberleri okuduğumuzda trajedi mi, komedi mi bir türlü karar veremiyoruz...
Ağlayalım mı yoksa gülelim mi bilmiyoruz...
*
Konya’da birileri postu sermiş yine...
Uyduruk sözde tarikatın şeyhi ölünce yerlerine de tüccar kılıklı tipler geçmiş...
Akılları, fikirleri para...
“Mehdi gelecek arsalar değerlenecek” diyerek arsa satan sözde şeyh hakkında suç duyurusunda bulunulmuş...
Ve mahkemede öyle bir şey demediğini söylemiş...
Siyasi iktidarı legal veya illegal yollarla aşağı indirebilmenin tüm yollarını deneyen ABD, Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasını da bir türlü kabullenemiyor...
Özellikle, Şanghay Beşlisi’yle...
*
ABD’den hava savunma sistemlerini istediğimizde bize sürekli kapıyı göstermesi karşısında Türkiye Patriot füze savunma sistemlerini alamayınca Rusya’dan S-400 almak zorunda kalmıştı...
Ve ne acıdır ki alana kadar Türkiye’nin hava savunma sistemi yoktu...
Bizi yokluğa mahkûm edenlerin hangi oyunun peşinde olduklarını gün geçtikçe daha iyi anlıyoruz...
*
Son çareyi yıllardan beri devletin içerisindeki her kilit yere sızan FETÖ terör örgütünü harekete geçirmekte bulan ABD’nin derin yapıları, TSK mensuplarını Ergenekon, Balyoz ve daha nice sayısız kumpas operasyonlarıyla oyun dışı bırakmayı düşündü...
Operasyonda 3 terörist öldürüldü...
Ne görüşüyorlardı?
Bu nasıl bir ‘müttefiklik ve stratejik ortaklıktır’ hala anlayabilmiş değiliz...
*
Türkiye ile ABD arasındaki soğuk rüzgarlar Birinci Körfez Savaşı’yla esmeye başlamıştı...
Özal döneminde istediğini alamayan ABD, Irak’ın kuzeyindeki Barzani ve Talabani ile anlaşıp Bağdat’a ilerlemeyi düşünmüştü...
İkinci Körfez Savaşı’nda ise kendi planına yine Türkiye’yi dahil edemeyen ABD ile yaşadığımız gerginlik artık zirveye çıkmıştı...
O dönemde Türkiye’nin İncirlik Hava Üssü’nün ne kadar kullandırıldığına dair kesin bir bilgi yok, kullandırılmadığını biliyoruz ama bu kararlı duruşumuzdan rahatsız olan ABD Irak’taki savaşa bağımsız kalışımızdan dolayı tüm umudunu Barzani ve Talabani’ye bağlamıştı...