Paylaş
Çok derdimiz değildi bunu sorgulamak; zira aynı dönemlerde hangi maharetini yücelttiğimizi bilemeden Biri Bizi Gözetliyor’da da insanları şampiyon yapıyorduk.
Kimleri, ne sebeple konuştuğumuzu, sevdiğimizi, savunduğumuzu pek bilmiyorduk.
Bizler bilemedikçe, konuşulan popüler kültür karakterlerinin ellerinde de pek güzel veriler birikti. Kimisi bu datayı kullanmayı iyi bildi, kimisi datasının altında ezildi gitti.
‘Şampiyon’umuzun yapılacaklar listesine de şunlar düştü:
- Sürekli suratında ekşi bir gülümsemeyle bir şeylerin en iyisi, birtakım grupların en güzeli, en zekisi falan olduğunu iddia et. Türk insanına tartışması için ölçülemez, sübjektif değerler sun. Bayılırlar üstüne konuşmaya. Bayılırlar bir sonuca bağlanmayacak mevzularda boğulmaya. Çünkü bilirler; bir yere çıkmayacak ve bu garip bir şekilde güvenli… Sonuçta kazanmak yok ama evet; kaybetmek de yok.
- Küstahlık ve açık sözlülük makasın iki tarafı. Açısını hep sen ayarla. Birilerinin ‘küstah’, birilerinin de ‘dobra’ diyeceği laflar koy ortaya. Yesinler birbirini.
- “Kusura bakmasınlar ama…”yla başlayan cümleler kilit cümleler... “Ooo birileri kusura mı bakıyor? Ben de baktırayım”cılar diziler hemen arkasına. “Valla kadın doğru söylüyor”lar, “E yalan mı?”lar...
- Birilerinin seni sürekli cahil, bilgisiz, saygısız, görgüsüz veya hadsiz olarak nitelemesi canını sıkmasın; bunlar geliyorsa doğru yoldasın. Çünkü onlar hep çoğunlukta ve birilerinin açıktan cahil, bilgisiz, saygısız, görgüsüz veya hadsiz ilan edilmesi konu başlıkları altında yeni yeni cehalet ve cüret yoldaşlıkları yaratacak. İyi gelecek bütün işe yaramazlar takımına senin üzerine gelinmesi… Seni savundukça yücelecekler; sen aşağılandıkça dişlenecekler.
- Kaşıdıkça var olmaya devam edeceksin. Fikrin sabit kaldıkça karşıyı daha da kaşıyacaksın. Bu döngüye saygı duy. Yorulma bundan.
***
Tüm bunlara ek olarak keşfettiği çok etkili bir stratejisi daha vardı:
- Erkeklerin çok seveceği laflar söyle. Ama daha çok, erkekten çok erkekçi kadınların... Bu iki grup, bu ülkenin mutlak güç ittifakıdır; seni ayakta tutmayı bilirler.
“Erkek aldatır, doğasında var. Aldatmayan erkek yoktur. Üç maymunu oynayacaksın!”
“Erkek arada çaktırmadan aldatmalı!”
“Üçüncü tür (LGBTİ’den bahsediyor sanırım) beni çok korkutuyor. Anneler babalar; dikkatli olmalıyız.”
“Kadın evde otursun. Erkek egemenliği çok iyi yaa!”
Toplumsal cinsiyet kavramları üzerinde oynadıkça izleyicisi olan erkek daha da özgürleşiyordu, yüceleşiyordu. Diğer grubun da keyfi yerindeydi: Erkekten çok erkekçi kadının da bütün kavgası birey olmayı başarabilmiş hemcinsleriyle olduğu için nokta atışıydı hepsi.
Hem de karşı mahalle her seferinde aynı şiddetle nefret ediyordu bu laflardan. Nefret ağırlaştıkça, ‘aydın hassasiyeti’ yoğunlaştıkça yeni lafları da hazırdı ve en az eski laflar kadar kutupları ısıtan, cehaleti yücelten, hiçbir şey yapmadan bahşedilenle hayatı idame ettirmeyi meşrulaştıracak cinstendi:
“Ben bir tane mutlu entelektüel görmedim. Hepsinin içi çürümüş!”
O ve peşinden sürüklediği gruplar, hadsizliğin karşısında durmayı, cehalete itiraz etmeyi ‘mutsuzlukla’, ‘memnuniyetsizlikle’ ve ‘çürümüşlükle’ eşleştirdikçe bu ülkenin okumuş yazmış tayfasını hep aynı çaresizliğin içine sıkıştırmayı bildiler.
***
Şampiyonumuz, bu ülkede medya eliyle hiçbir şeyi doğru düzgün yapmaya gerek kalmadan, kime nasıl ve nerede sataşacağını bilerek, niye izlendiği veya takip edildiği bilinmeden çok para kazanabilmiş, popüler kültür sahnesindeki ilk bomboş ve sürdürülebilir kariyerin sahibiydi.
Sonra Youtuber yavruları oldu. Birtakım çocukları niye ve neden izlediğini bilmeyen milyonlar büyüdü.
Şampiyonumuz, bu ülkede sınırsız cehalet ve fütursuz bir cüretle aydın hassasiyetlerini kaşımanın işe yaradığını ilk keşfedenlerdendi.
Ülkede hep ‘sonuç’ olmasıyla bilinen popüler kültür ve magazin, bu defa eş zamanlı olarak kendi siyasetini yaratıyordu.
Türkiye, kaşıma kültürünün müptelası olacaktı!
Paylaş