Ötanazi

ÖLÜMCÜL bir hastalığa yakalanan ve iyileşme olasılığı bulunmayan kimsenin, yaşamını kendi veya kanuni temsilcilerinin isteği üzerine, acı vermeyen bir yöntemle sona erdirme şeklinde tanımlanan ötanazi, çağımızda önemini kaybetmeyen konulardan biridir.

Istıraplar içinde kıvranan ve tıbbi verilere göre çaresi olmayan, ölümcül bir hastalığa yakalanan kimsenin böyle bir isteminin yerine getirilmesinin dinen ve hukuken suç teşkil edip etmeyeceğini, tartışmanın odak noktasını oluşturmaktadır.

* * *

İslam'da insanların can güvenliğine, diğer bir ifadeyle hayat hakkına büyük önem verilmiş ve insan hayatının dokunulmaz (masun) olduğu genel ilke olarak kabul edilmiştir. Bütün hak dinlerin kabul ettikleri vazgeçilmez beş esastan biri de ‘‘hayatın korunması’’ prensibidir. Kuran-ı Kerim'deki pek çok ayet-i kerimede de hayatın öneminden bahsedilir ve haksız yere insan hayatına kastetmenin ne kadar büyük bir suç teşkil ettiğine işaret edilir. Bunlarla da yetinilmeyip haksız yere bir insanın hayatına son vermenin cezasının yine misliyle mukabele olması (ölümle) gerektiği ifade edilir.

İslam'a göre insana verilen hayat, Allah'ın bir emanetidir. Dolayısıyla o hayatı sona erdirme yetkisi de Allah'a aittir. Buna göre, bir kimsenin etkisi olmadığı bir konuda başkasına izin ve yetki vermesi de söz konusu değildir. İslam hukukçuları, bir kimsenin hayatına son verdirilmesi konusunda başkasına izin vermenin caiz olmadığı ve böyle bir fiilin suç olduğu konusunda görüş birliğine varmışlardır. Aralarındaki görüş ayrılığı bu durumda suçluya (katile) ceza verilip verilmeyeceği, eğer verilecekse bu cezanın kısas mı, yoksa diyet mi olacağı konusundadır.

Esasen öleceğini hisseden kimsenin akli meleke ve dengesinin normal durumda olması şüphelidir. Bu nedenle iradesi geçerli sayılamaz. Yakınlarının arzu ve rızalarına itibar edilmesinin ise nice suiistimallere yol açacağı gözden uzak tutulmamalıdır.

* * *

Şu nokta da iyi değerlendirilmelidir ki, hızla ilerleyen, adeta hemen her gün yeni buluşların ortaya çıktığı günümüzde, tıp da süratle gelişmekte ve dün ölümcül olan birçok hastalık bugün tedavi edilebilmektedir. Yine, kendisinden tamamen ümit kesilen ve tıbben yaşaması mucize sayılan nice hastaların iyileştiği zaman zaman müşahede edilmektedir. Hz. Peygamber, ‘‘Allah her hastalığın bir şifasını yaratmıştır’’ buyurmuştur (Buhari, Tıb, 1: Müslim, Selam, 69; Tirmizi, Tıb, 3, 22; Ebu Davud, Tıb, 1, 11; Müsned, 11, 468). Buna göre; bu durumdaki kimselerin hayatına son vermeyip sabretmeleri ve mükáfatını da Allah'tan beklemeleri zor olmasına rağmen en doğru yoldur diyebiliriz.

SORALIM ÖĞRENELİM

Ben yoksul biriyim. Yoksulluk canımdan bezdirdi. Zaman zaman ölümüm için dua ediyorum. Günahkár olur muyum?

Ahmet-İSTANBUL

Dinimizde yoksulluk, hastalık ve benzeri sebeplerle ölümü arzu etmek caiz görülmemiştir. Peygamberimiz, ‘‘Sizden hiçbiriniz ölümü arzu etmesin. Eğer bunu yapmaya mecbur ise o takdirde ‘Allah'ım benim için yaşamak hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat. Ölüm benim için hayırlı olduğu zaman beni öldür' desin’’ buyurmuştur. Her zorluğun bir kolaylığı vardır, ümitsiz olmayın. Sabredin, çünkü yüce Allah kuluna bütün kapıları kapatmaz, yeter ki sebeplere sarılmayı ihmal etmeyiniz.

Hocam biriyle gizlice evlendim. Şahit bulundurmadık, kocam melekler şahit olsun dedi. Bu doğru mudur?

Ayşe-ALMANYA

Bir nikáhın geçerli olabilmesi için en az iki şahit huzurunda kıyılması gerekir. Bu ayrıca evliliğinizin hukuki sonuçları açısından da gereklidir. Gayp álemine ait meleklerin şahitliği söz konusu olamaz. Bu bir aldatmacadır.

Faiz parasını ihtiyaç sahiplerine dağıtmam doğru olur mu? Sabah namazının kılınması gereken en son zamanı ne zamandır?

Serkan-İSTANBUL

Paranızın faizini, karşılığında sevap beklemeden fakirlere veya hayır kurumlarına vermeniz en doğru olanıdır. Vaktinde kılamadığınız sabah namazını öğlene yaklaşık yarım saat kalana kadar kılabilirsiniz. Niyet ederken, kaza sözcüğünü söylemeniz gerekmez.

Annem 80 yaşında oturarak namaz kılıyor, ancak abdest alırken büyük zorluklarla karşılaşıyor (eğilemiyor). Abdest alırken de benzer bir kolaylık imkánı olabilir mi?

O. Gökçen-ANKARA

Annenizin abdest almasına birisi yardım etmelidir. Şayet yardım edecek kimse yoksa ve hiçbir şekilde abdest alması mümkün değilse, toprak cinsinden örneğin taş üzerine ellerini, yüzünü ve kollarını meshederek (teyemmüm ederek) namazını kılar.

‘‘İsm-i azam’’ı bilip onunla dua edenin duası kabul olurmuş diyorlar, ism-i azam nedir.

Suha Timur-ANTALYA

İsm-i azam, Allah’ın en büyük ismi anlamına gelmektedir. Yüce varlığın bütün sıfatlarını içinde bulunduran Allah, ism-i celalidir. Akıl ve kalbi birleştirerek onu çağırırsanız çağrınıza karşılık verir.
Yazarın Tüm Yazıları