Paylaş
Olabileceğim kadar aşı olup geçirebileceğim kadar kovid geçirmiş olmanın getirdiği hafif rahatlıkla gitmediğim, gidemediğim yerlere gidesim var. Zaten şimdi bir de varyantlar bir süre sonra tekrar bulaşabiliyor, bulaştırılabiliyor deniyor. Hazır karşıtından taraftarına, aşıcısından doğal bağışıklıkçısına, Neil Young’ından Joe Rogan’ına hiçbir türlü fraksiyonun itiraz edemeyeceği kadar kovid eksi iken fırsat bu fırsattır.
İlk durağım sinema. Kapıda yalandan bir HES kodu sorgulama durumu var ama kodu yeterince seri açamazsanız sorgulamasalar da oluyor. Yargıladığımdan değil, yanlış anlaşılma olmasın. Bu kod işinin samimiyetini kaybettiğini ben de düşünüyorum. Kendi kovidimin 7’nci gününde gittim, bir test daha yaptırdım. Yine pozitif çıktım. Tee bir sonraki haftaya kadar da pozitif çıkmaya devam ettim. Ama kodum beni direkt risksiz olarak işaretledi, ‘nereye girersen gir, bana ne’ der oldu. O yüzden yani baksalar ne bakmasalar ne, kodun kendisinin bile sahibinden haberi yok bence.
RANDIMANLI ÜÇ SAAT
Neyse sinemalarda ortam güzel. Maskeyle film izlemek biraz zorlayıcı. Kendime not aldım, bir daha bu denkleme bir de gözlük dahil etmeyeceğim. Buğulanıyor malum. Bu arada film de ‘Drive My Car’dı. Yoldayken, sinemaya gitmeyip gitmeyip bir anda küt diye üç saatlik film seçmek ne kadar doğru, sadece soruyorum türünden bazı endişelerim oldu.
Ama son derece randımanlı bir üç saat oldu. Bir kere çok uzun zamandır şunun yeniden çevrimi, bunun bir daha denemesiyle Marvel/DC ortamlarına sıkışmış sinema dünyasına çemkiriyor ve ‘çekilmemiş bir şey kalmadı sanırsam, bitti mi bu iş şimdi’ diye söyleniyordum. Film gibi film izledim sağ olsunlar. Gittim hemen IMDB’ye 9 puan verdim. Sonra döndüm Uğur Abi’ye (Vardan) baktım, o da dört yıldız vermiş. Hadi benim elim geniştir, ama o yıldızlarını böyle ferah ferah dağıtmaz, demek haklıyım. Teşekkürler Japon, katman katman film yapmışsın, eline sağlık.
Ertesi gün hızımı alamadım, ki almaya da niyetim yoktu. Tiyatroya gittim. Burada işler bir şekilde daha sıkı. Koda ciddiyetle bakılıyor. Maske işi denetleniyor. Salon da daha dolu bu arada. Tiyatro izleyicisi de haklı, film işini evde halledebiliyorsun ama ekrandan oyun çok da efektif olmuyor.
Oyun tek kişilik. Afişlere bakıyorum girmeden, diğer oyunların da çoğu tek kişilik. Artık pandemik midir, ekonomik midir bilinmez az kişili, dekoru bir bavula toplanıp götürülebilen oyunların sayısında artış var gibi. Buradan da belli bir randıman alarak ayrılıyorum.
Bir sonraki gün yine sinemadayım. Bu kez AVM sinemasına gittiğim için zaten binaya girişte, salona girişte kodlaya kodlaya gidiyorum. AVM sineması da biraz sıkıcı, film de...
Arada salonda maske polemiği de çıkıyor. Biri diğerine “Maskeni indirme” diyor. Maskesini indiren salona girerken mısır almış, “Maskeyle bunu nasıl yiyeceğim” gibi haklı bir sorusu var. Berikine kalırsa yemesin zaten. Sinemanın görevlisi de gelip ‘evet, maskeyi takmak lazım’ noktasında pozisyon alıyor.
HAKKINI HELAL ET...
Mısır sahibinin de “O zaman bana bu mısırı niye sattın peki” gibi haklı bir sorusu var. Bense o arada bu arka arkaya salondan salona koşma aşkının beni soktuğu yolun artık anlamlı bir yere gitmediği hissine kapılıyorum. ‘Hakkını helal et’ diyerek filmi devre arasında bırakıp çıkıyorum.
Sinemayı özlediysek bu kadar da değil yani. Gidip bir modern dans bileti bakayım en temizi.
Paylaş