Paylaş
Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olması ertesinde de generallerin hangi resepsiyonda nasıl davranacakları ve CHP’nin neyi boykot edip etmeyeceği benzeri gelişmeleri hiç ara vermeden haber yapabilmek için, gerçekten soluklu ciğerlere sahip olmak gerekir.
Çünkü Gül bundan sonraki 7 yılda cumhurbaşkanı olarak Çankaya’da bulunacak.
Onun cumhurbaşkanlığı süresinde 2-3 tane Genelkurmay Başkanı ve kim bilir kaç tane kuvvet komutanı değişecek. Gül’ün görevi sona erdiğinde CHP Genel Başkanı Baykal 77 yaşında olacak. Bir genel seçim daha yapılacak.
Bu 7 yıl boyunca Bayan Gül’ün türbanına dayalı aralıksız haber yapmak için, gerçekten maratoncu olması gerekir gazetecilerimizin.
Olayın boyutunu tam anlatmak için geçmiş 7 yılı hatırlayalım. Ahmet Necdet Sezer Çankaya’dayken, mesela AB’ye önce 2004’te 10,sonra 2007’de de iki ülke daha katıldı.
Dünya dönüyor
“Euro” bir para birimi olarak 2002’de 13 AB üyesi ülkede tedavüle girdi.
Endonezya’da Suharto tutuklandı, Concorde uçağı kaza yaptığı için uçuştan çekildi, İsrail’de Şaron El Aksa’ya girdiği için “İntifada” başladı, Yugoslavya’da Miloşeviç tutuklanıp Savaş Suçluları Mahkemesi’ne gönderildi, Deli Dana hastalığı başladı, Bush ABD’ye başkan oldu… El Kaide ABD’yi vurdu, önce Afganistan sonra Irak işgal edildi. Saddam yakalandı, sonra asıldı. Çin ticarette, Hindistan bilişimde çağ atladı.
El Kaide, Suudi Arabistan’ı, İspanya’yı, İstanbul’u, Londra’yı vurdu. Şaron İsrail’de başbakan oldu, şimdi komada. Bush ikinci kez başkan seçildi. Tsunami, Güneydoğu Asya kıyılarını vurdu, 200 bin kişi öldü. Chavez Venezuella’da darbe ile devrildi, şimdi bu ülkenin başkanı.
Gürcistan’da Şevardnadze devrildi. Yaser Arafat öldü, Hamas Filistin’de seçim kazandı, Lübnan’da Refik Hariri öldürüldü, 29 yıl sonra Suriye ordusu Lübnan’dan çıktı, İsrail Lübnan’a saldırdı… Danimarka’da Peygamberimizin karikatürlerinin yapılması üzerine tüm İslam dünyasında tepkiler oluştu…
Düşünün ki geçmiş 7 yılda olup bitenlerden özetin özeti olarak aktardığımız birkaç gelişmedir yukarıdakiler.
Bu arada bizde de 2002’de iktidar değişti ve seçim öncesinde siyasi yasaklı olan Tayyip Erdoğan, AK Parti iktidarının başbakanı oldu. O günden beri, biz iktidardakilerin eşlerinin başlarının kapalı olmasını, eşsiz resepsiyonları falan konuşuyoruz.
Şimdi de Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olması ile bu konuya devam etmeye karar vermiş görünüyoruz.
Bir elinde cımbız, bir elinde ayna
İşte bu gerçekten soluk gerektirir.
Hani Orhan Veli’nin şiiri vardır ya… İşte öyle bir şey bu durum..
"Ne atom bombası,
ne Londra Konferansı;
bir elinde cımbız, bir elinde ayna;
umurunda mı dünya..."
Bulgaristan AB’ye, Amerika Irak’a girmiş. Yunanistan’ın para birimi bile euro olmuş. Irak’ta neredeyse Kürt devleti kurulmuş.
Kiminin başı, kiminin beyni kapalı burada. “Kim kimi nasıl boykot etti” haberleri ile 7 yıl daha dünyayı ıskalayacak birileri.
Bir bakarsınız 7 yıl sonra seçilecek cumhurbaşkanının eşi bikini ile poz verir ve birden hepimiz “Dünya” diye bir gezegende yaşadığımızı hatırlarız.
ŞAKA
Bağırsam da sesimi duyan olmaz…
BM’ye bağlı Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin açıkladığı rakamlara göre dünyada 2,6 milyar cep telefonu, 1.5 milyar sabit telefon ve 1 milyar 130 milyon da internet kullanıcısı bulunuyormuş…
İletişim araçlarının böylesine yaygınlaşmasına karşın, insanların çoğunun hala seslerini duyurmak için bağırarak konuşmalarını anlamak çok zor.
İşin bir de bu yanı var!
Zaman’da yazan Leyla İpekçi, “Donmuş bir yaşam karesidir artık tüm ömrünüz” başlığı altında, şöyle yakınıyordu önceki gün:
- Bu ülkede kamusal alanı özel mülkiyeti olarak gören bir zümre, kendisinden farklı kültürel kodları, yaşam biçimleri, farklı kimlikleri olan herkesi (aynı ülkenin vatandaşları olmasına rağmen) kamusal alandan dışarı atıyor. Kimileri 'bölücü' olduğu için atılıyor dışarı, kimileri başörtülü oldukları için. Kimileri de 'sınıfsal özürlü' addedildikleri veya 'cahil ve ilkel' bulundukları için. Kendisine benzemeyenleri yok ediyor bu seçkinci zümre. Herkes tek tip ve yekpare bir hayat ideolojisine tapsın. Bunu istiyor. Oysa kamusal alan, tanımı gereği öteki'lerin bir arada yaşamayı sürdürdükleri, tüm yaşamsal mekân tahayyülünü kuşatan, çoğulcu bir alandır. Öteki'yle kamusal alanda buluşmayacaksak, tanışıp anlaşmaya çalışmayacaksak geriye başka bir mekân da kalmıyor maalesef.
Paylaş