Paylaş
AZ sonra okuyacaklarınızı iki kaynaktan doğrulattım. Takımların isimlerini, hangi maç olduğunu, suçlananları (kısmen de olsa) isimleriyle biliyorum. Ama haber yapamıyorum. Çünkü belgelere ulaşamadım.
Böyle bir durumda ya yutkunacaktım ya da isim vermeden bildiklerimi yazacaktım.
Yutkunmaktansa yazmayı tercih ettim. Nasılsa zaman beni haklı çıkaracak. Ve bugün yazdıklarımı o gün okuyup “iyi ki bunları kaleme almışım” diyeceğim.
Bir kulübümüzle ilgili kısa ama açıklandığında oldukça ses getirecek bir bilgi.
* * *
Türk futbolunda zaman zaman çantaların, çantaların içinde dolarların taşındığından söz edilir.
Fısıltı gazetesi o kadar yoğun çalışır ki, gerçekle dedikoduyu birbirinden ayırt edemezsiniz.
Ama bu kez durum farklı.
Yılı açıklamayacağım. Eğer açıklarsam herkes kolaylıkla tahmin edebilir.
Bir takımımızın hesaplarında bir miktar para belgelenememektedir. Kulüp yöneticileri tüm çabalara rağmen savcıları ikna edemez.
Savcılar bu paranın izini sürmeye karar verir.
Ve sonunda bir bilgiye daha doğrusu bir itirafa ulaşırlar.
- Ben o paranın teşvik amacıyla verildiğine şahidim.
* * *
İtirafın sahibi bir kamu çalışanıdır.
Savcılık bu itiraf üzerine bir iddianame hazırlığı başlatır. Ancak o dönemde teşvik yasalarla belirlenmiş bir suç değildir.
Bunun üzerine çalışma farklı bir suç üzerinden gerçekleştirilir.
- Evrakta sahtecilik.
* * *
Elimde bunları daha da detaylandıracak bilgiler var. Ancak dedim ya, belge yok. Böylesine ciddi bir suçlamayı yazmasam olmazdı.
İsim vererek yazsam hiç olmazdı.
En iyisi bu bilgiler şimdilik cebimizde dursun.
Nasılsa ilerleyen günlerde her şey açığa çıkacak.
Ersun Yanal’ın görevine niye son verildi?
- ERSUN Yanal’ın görevine son verilmesinde Hakan Şükür’ün etkisi var mı, yok mu?
Bu soruyu bir federasyon yöneticisiyle paylaştım:
- Mehmet Ali Bey’in Hakan Şükür ile özel bir dostluğu yok. Kaldı ki Mehmet Ali Bey dedikodular ve buna benzer gerekçelerle karar almaz.
- Hakan Şükür milletvekili oldu. Etkilemiş olamaz mı?
- Ben resmin tamamını göremiyorum. Ama bu mümkün görünmüyor. Hakan Şükür’ün hiçbir etkisi yok.
- Mehmet Ali Bey mi aldı bu kararı?
- Hiddink ile konuştular önce. Yanlış anlamayın, isimler üzerinde konuşmadılar. Sistem üzerinde konuştular.
- Bu görüşmeyi Hiddink mi talep etti?
- Hayır Mehmet Ali Aydınlar istedi. Başkan milli takımlar yapılanmasında iki başlılık istemiyordu.
- Yanal, Hiddink’e bağlanacaktı yani?
- Hiddink demeyelim. A Milli Takım Sorumlusu’na bağlı çalışacaktı.
- Hiddink’e bağlanmayı da Ersun Hoca’nın istemeyeceğini biliyordu ama. Yanal’ın “hayır” diyeceğini bile bile bu teklif yapıldı.
- Bir bakıma öyle ama Yanal “evet” de diyebilirdi.
Konuşmayı olduğu gibi aktardım. Umarım kimsenin kafasında soru işareti kalmamıştır.
TSYD’de yönetim böyle belirlenir
- SPOR medyası en çok eleştiri alan kurumların başında geliyor.
Okurların haklılık payı yok mu? Tabii ki var.
Ama “Kulübüne yönelik her eleştiriyi” de düşmanlık belleyen ve gazeteciler üzerinde, “Okur terörü” estirenler de var.
Neyse konumuz bu değil. Daha derin ve daha vahim.
Türkiye Spor Yazarları Derneği, spor gazetecilerinin meslek örgütü.
Bu örgütte yönetim (sözde) demokratik bir seçimle işbaşına gelir. Ama gerçek hiç de öyle değildir.
Bakın anlatayım:
* * *
Ankara, İzmir, Adana gibi TSYD’nin şubelerinde Genel Merkez Yönetim Kurulu’nu belirleyecek delegeler belirlenir.
Bu şubelerle TSYD Başkanlığı’na adaylığını koyan isimler arasından kıyasıya bir pazarlık yapılır.
Bu pazarlığın sonunda, Levent’teki TSYD tesislerinin havuz başında şubeler nihai kararını verir.
Artık bu karardan sonra şube delegelerinin iradesi söz konusu değildir. Verilen o karara göre oylarını kullanmak zorundadırlar.
İfade özgürlüğü için kurulan bir örgüt yönetimini böyle belirler.
Ve nedense kimse bundan rahatsız olmaz.
Neredesiniz?
- KULÜPLER Birliği yeni bir yasa hazırlattı. Bu yasada şike yapanlar için önerilen ceza 3 ay ile 1 yılla sınırlı.
Bunun anlamı açık;
- Şike yapan hapis yatmasın.
Hatalı kalkan bir ofsayt bayrağı için kıyameti koparan, teknik adamlar, futbolcular, taraftarlar neredesiniz?
Hiç mi tepki göstermezsiniz.
Futboldaki kirliliği bu kadar mı içselleştirdik?
Paylaş