Paylaş
Modern feminizmin temeli 18. yüzyılda Amerika ve İngiltere’de atılmıştı. Kadınlar, seçme ve seçilme hakkı için mücadele başlamış; sonunda cinsler arasındaki eşitliği ve kadın haklarının genişletilmesini talep eden toplumsal bir harekete dönüşmüştü.
Lizzie Armitstead...
Londra 2012’de İngiltere’ye bisiklette, olimpiyatlarda gümüş madalyasını getirdi.
Kürsüye çıktığında suratı asıktı.
Gazeteciler nedenini sorduklarında, beklemedikleri bir yanıt aldı.
- Evet asık.. Çünkü sporda hala cinsiyet ayrımcılığı var.
Feminizmin anavatanında yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi bu sözler.
Ama Lizzie devam etti:
- Kadın sporcular, erkekler kadar desteklenmiyor. Özellikle sponsorlar... Cinsiyet ayrımclığı yapıyor. Erkeklere verdikleri desteği kadın sporculardan esirgiyorlar.
Lizzie, sponsor ismi veriyor ve İngiliz TV kanalı SKY’ı hedef tahtasina oturtuyordu. Suçlamakla da yetinmedi. Çözüm yolu da önerdi:
- IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) bir karar alsın. Bundan böyle sponsorlar erkek sporcu kadar kadın sporculara da destek versinler.
Geçtiğimiz aylarda Wimbledon Tenis Turnuvası’nda erkek tenisçiler “Biz de daha çok izleniyoruz ama kadınlarla aynı ödülü alıyoruz. Haksızlık bu” açıklamasının rövanşını, kadınlar Londra’da böyle aldı. Bakalam cinsiyet tartışması daha nereye kadar uzayacak...
Boş tribünlerin sırrı
- LONDRA’da tribünlere göz atarsanız boşlukları hemen farkedersiniz.
Oysa biletleri tümünün satıldığı açıklanmıştı.
Peki o zaman, o boşlukların anlamı ne?
İngilizlerin iddiasi şu:
- Yurt dışındaki acentalar biletleri daha fazla bir ücrete satmak için son dakikaya kadar ellerinde tuttular. Son dakika satışları olmayınca da biletler ellerinde kaldı.
Çözüm yolunu da buldular; askerler, hemşireler, öğrenciler tribünleri dolduracaklar.
Yurt dışındaki o biletler, geri alınacak. Ve satışa sunulacak. O zaman hem tribünler dolacak, hem de çakma seyirciler dışarı çıkacak.
Paylaş