TSK, darbe istemiyor...

Başbakan haklı. Savcılar harekete geçmeli ve NOKTA’nın yayınını ihbar sayıp, Günlük hakkında inceleme başlatmalılar. Zira yazarı olduğu iddia edilen Oramiral Örnek dışında konuşan yok. O da yalanlıyor. İnceleme bu işin altında ne olduğunu ortaya çıkarabilir.

Haberin Devamı

Başbakan haklı.

 

Geçmişte bunun çok örneklerini gördük. Benim de başımdan geçti. Kimi köşe yazarlarının abuk sabuk makaleleri, savcılar tarafından ihbar kabul edilip, hakkımda davalar açıldı.

 

NOKTA Dergisi’nde yayınlanan, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Örnek’in anılarını içerdiği iddia edilen, ancak komutan tarafından yalanlanan Günlük hakkında şu ana kadar hiçbir savcı harekete geçmedi. Aslında, Oramiral Örnek dışında, adından söz edilenlerden de hiç ses çıkmadı.

 

Bu işin altında bir şeyler var.

 

Savcılar incelemeli, Genelkurmay yardımcı olmalı ve gerçekler ortaya çıkarılmalı.

 

Haberin Devamı

Günlükte yazanlarla bakıp bir de Genelkurmay’ın nabzı tutulduğunda, incelemenin ortaya çıkartabilecekleri en azından şunlar:

 

  1. Günlük, TSK’da -belki bazıları mücadeleyi göze alıyor olsalar dahi- genelinde bir darbeye yeşil ışık yakıldığına işaret ediyor. Ne kadarı doğru, ne kadarı yalan bilemiyorum, ancak hepsi doğru olsa dahi, TSK’nın geneli ve Genelkurmay Başkanlığı’nın darbeci kafalardan oluşmadığı, ilgili örneklerle dolu. Zira TSK, bir darbenin bedelini çok iyi biliyor.
  2. İncelemeden, darbeci düşüncede olanların varlığı da mutlaka çıkacaktır. Bu konuda da hayale kapılmamalıyız.
  3. Aynı incelemeden, Genelkurmay’dan sızmaların bir dinci komplo olup olmadığı da anlaşılacaktır.

 

Anlayacağınız, neresinden bakarsanız bakın, bu Günlük’lerin içeriği ve kullanılan yöntem incelemeye değer. Böyle bir inceleme de, Silahlı Kuvvetlerimizi zayıflatmaz aksine güçlendirir.

                                            

*                               *                               *

 

KUZEY IRAK POLİTİKASINDA HATA MI ETTİK?

 

Geçen hafta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ın Akademiler’deki konuşması beni çok düşündürdü.

 

1990’larda Türkiye’nin uyguladığı Kuzey Irak politikalarına atıfta bulundu ve önemli bir özeleştiride bulundu. Kuzey Irak politikamızla, bağımsız Kürdistan doğmasına yol açtığımızı ima etti.

 

Türkiye ne yapmıştı?

 

  1. Amerika ve İngiltere ile birlikte 36’ıncı paralelin üst tarafına Saddam’ın girmesini yasakladı.

 

  1. Barzani ile Talabani birbirlerini kesiyordu. Türkiye, Barzani ile işbirliği yaptı. Talabani ile uzlaşmasını sağladı.

 

Haberin Devamı

Bu iki temel politika sayesinde Kürtler önce kendi aralarında barıştılar ardından da güven içinde yaşamaya başladılar. Artık Saddam korkusu kalmamış, iç savaş belirli oranda durdurulmuştu. Avrupa ve Amerika’dan yüzlerce sivil toplum örgütü, Türkiye üzerinden Kuzey Irak’a girebildiler. Kürdistan’ı sıfırdan başlayarak, hem organize, hem de yeniden inşa ettiler. Kürtler de, BM’den aldıkları petrol paralarıyla kendilerine bir ülke kurdular.

 

Türkiye bu yaklaşımıyla hata mı etti?

 

Bu soruya hem HAYIR, hem de EVET yanıtı verebiliriz.

 

HAYIR, zira Ankara’nın o dönemde başka türlü hareket etmesi imkansızdı. Konjonktür Amerika ve İngiltere ile Kuzey Irak Kürtleri’ni korumaya almak zorundaydı. Yüz binlerce Irak Kürdü’nün sınırı aşıp Türkiye’ye girmesi üzerine, Washington ve Londra’yı harekete geçiren, Ankara’dan başkası değildi.

 

Haberin Devamı

EVET Türkiye bu politikasıyla hatalı hareket etti. Zira bu yaklaşımının altındaki en temel neden sadece, Kuzey Irak’a yerleşen PKK’yı kontrole alabilmekti. Kurulan ittifak, (Washington-Ankara-Londra) Türkiye’ye istediği zaman, istediği gibi Kuzey Irak’a girip çıkabilme olanağı yarattı. Nitekim bunu da yaptı. Üç defa büyük operasyon, yüzlerce de küçük operasyonlar düzenledi. Türkiye için tek kuşku, PKK idi. Bunun dışında başka hiçbir şeyle ilgilenilmedi. Kuzey Irak’taki gidiş o zaman da belliydi. Bağımsızlığın hazırlandığı açıkça ortadaydı. Bu oluşuma katılmak ve istediğimiz yönde etkilemek yerine, sadece PKK’yı kovalamak, Türkiye’nin “hatalı yaklaşımı” olarak eleştirilebilir.

 

Peki neden?

 

Haberin Devamı

Türkiye, PKK ile içerde yeterli ve etkin bir mücadele sergileyemeyince, belki de zorunlu olarak ağırlığını dışa verdi. Ayrıca unutmayalım ki, o dönemde Türkiye’nin Kuzey Irak politikası tümüyle Genelkurmay’a bağlıydı. Ne Başbakanlık ne de Dışişleri işin içine girmek istiyordu. İşi askere ihale etmek herkesin kolayına gelmişti.

 

Bugün gelinilen noktaya bakıp, kendi kendimizi hırpalamayalım. Devasa hatalar yaptık. Yanlış değerlendirmelerde bulunduk. Ancak hepsinden önemlisi, ortak ve uzun vadeli bir politika oluşturamadık. Ankara’da her kafadan farklı bir ses çıktı. Her kurum başka bir yaklaşım sergiledi. Tüm görüşleri bir araya getirip ortak bir politika çıkaran olmadı. İşte biz asıl bu sorunumuzu halletmeliyiz. Zira bundan sonra ortak bir tutum oluşturmamız ve uygulamamız gerekiyor. İşler giderek çetrefilleşiyor...

Yazarın Tüm Yazıları