Paylaş
AKP BİR YANDAN RAHAT ETTİRİYOR…
Ne zaman yapılacağı hala belli değil, ancak daha şimdiden seçim havasına girildiği gözleniyor. AK partinin attığı adımlar, muhalefetin karşı atakları hep seçime yönelik. Üstelik önümüzde, biri Cumhurbaşkanlığı, biri de Genel Seçim var. Bu seçimlerin sonuçları ya AK Partinin hem Köşke, hem de Parlamentoya hakim olacağı ve sistemi değiştirebileceği bir ortam yaratacak veya eşit bir paylaşıma gidilecek. İşte bu nedenle, nefes nefese bir yarış yapılıyor.
AK Parti çok yönlü bir taktik kullanıyor. Bir yandan, aldığı sürpriz kararlarla iş çevrelerine, ücretlilere çiçek atıyor, öte yandan da ideolojisine uygun adımlarını arttırıyor.
En önemli ve belirgin adımlarının başında Sosyal Sigortalar konusunda görüldü. Yıllardan beri hiçbir iktidarın cesaret edemediği, korkudan sürekli şekilde orasını burasını çekiştirdiği reform yasasını iki gün içinde, yıldırım gibi TBMM’dan geçiriverdi ve tüm iş çevrelerini rahatlattı. Bu kadar sevinilmesinin nedeni, özel sektörün sırtındaki yükü azaltmasının yanısıra, IMF’in 3 üncü gözden geçirme koşulunu da yerine getirmesi ve IMF ile yola devam edileceğinin en net sinyalinin verilmesiydi.
Özel sektörün sırtını sıvazlayan AK Parti, ardı ardına aldığı kararlarla ücretlilere, emeklilere ve çiftçilere de gülücükler dağıtıyor. Nema ödemeleri, eski kesintilerin geri verilmesi, pancar alım fiyatlarının arttırılması gibi jestler geniş bir kesimi rahatlatıyor.
Adeta, seçime giden yola güzel kokulu güller serpiliyor.
* * *
ÖTE YANDAN RAHATSIZ EDİYOR…
AK Parti, toplumun bir bölümünü rahatlatırken, diğer bir bölümünü de rahatsız
Son haftalarda sık sık laik sistemin yeniden düşünülmesi gerektiğini açıklayan demeçler, Arınç’ın çok konuşulan açıklaması, onun ardından Erdoğan’ın sanki Arınç’a destek veriyormuş gibi algılanan grup konuşması gerilimi arttırdı.
Yapılan her atamanın altından kendilerinden birini çıkması, kıstaslar arasına “başı kapalı eş” unsurunun sokulduğu izleniminin yaygınlaşması, kadrolaşmanın arttığının işareti olarak algılandı.
Merkez Bankası Başkanı ataması, sadece Türkiye’de değil, Uluslararası finans merkezlerinde dahi olumsuz yankılamalar yarattı..
Hamas ziyaretinin Washington’da yarattığı tepki ve Bush yönetiminin AK Parti hükümetine yönelik eleştirileri, Erdoğan’ın giderek gözden düştüğü ve rahatsızlığın dışa da yansıdığı izlenimini genişletti.
Van savcısının Şemdinli iddianamesi, Asker ile hükümet arasındaki ilişkilerin gerilmesiyle sonuçlandı. Bu olayda AK Partinin ne oranda sorumluluğu var, belli değil. Ancak fatura AKP’nin üzerinde kaldı.
AK Parti öyle bir söylem tutturdu ki, sanki seçim öncesinde ya Türban veya İmam Hatip Okulları konusunda bir sürpriz hazırlıyormuş, seçimlere kendi taraftarlarının beklentilerinden hiç değilse bir bölümünü karşılayarak gitmek istiyormuş gibi bir havaları var.
* * *
SONUÇ:CEPHELEŞME ARTIYOR
ÖnümüzdekiCumhurbaşkanlığı seçimi çok sembolik. AK partinin Köşk’e başı türbanlı eşi olan birini çıkarması, Cumhuriyetin en önemli kalesinin düşmesi gibi algılanıyor. Hele Parlamentoda da sağlam bir çoğunluk elde etmeleri durumunda, Türkiye Cumhuriyetinin laik rejiminin ciddi bir tehlikeye gireceğine inanılıyor.
Bu olasılık gerilimi arttırıyor.
Şu anda Türk siyaseti ikiye bölünmüş durumda.
Cephenin bir yanında, Cumhurbaşkanı Sezer’in liderliğinde laik ittifak var: Asker- YÖK- Medya’nın önemli bir bölümü- Muhalefet Partileri- Toplumun bir kesimi.
Bu ittifak etki açısından son derece güçlü. Ülkenin yönetimini sağlayan mekanizmalara hakim. AK Partiyi, rejimi koruma adına sıkıştırıyor. Tartışmalar ekonomi veya işsizlik konularında değil, tamamen siyasi alanda yapılıyor. AKP sürekli olarak “rejim düşmanı” olarak gösterilip, baskı altında tutuluyor. AKP, adeta kuşatılmış ve her yönden yaralayıcı oklara hedef edilmiş durumda.
Cephenin diğer tarafında ise, 2001’de onları iktidara getirenleri tatmin etmek için, türban ve İmam Hatipler konusunda bazı değişiklikler peşinde koşan AK Parti. Partinin gücü ise, aldığı oydan,muhalefetin cılızlığından ve en önemlisi geniş kesimleri az çok tatmin
Mücadele arttıkça, AKPsinirleniyor. Laik ittifak bastırdıkça hırçınlaşıyor ve söylemini sertleştiriyor. Söylem sertleştikçe de, gerçekten laik rejime değişiklik getirmek istiyorlarmış gibi bir izlenim yaygınlaşıyor. Kar topu gibi büyüyen bir mücadelenin içine yuvarlanıyoruz.
Sezer, bir muhalefet lideri gibi davranıyor, AKP’ de artık açıkça Sezer’i hedef alıyor.
* * *
TBMM Başkanı Arınç’ın çıkışlarını bir türlü çözemiyordum. Onu, AK Partinin siyaset yapışının neresine oturtacağımı bir türlü çıkaramıyordum. Çok güzel konuşan, mantık yapısı güçlü, ancak bir anda siyasi konjonktüre hiç uymayan çıkışlarıyla ne yapmayı planladığını anlayamıyordum.
Ahmet Hakan, Hürriyet’te bir yazısıyla, benim için Arınç sorununu çözdü. Bu yazı sayesinde Meclis Başkanını bambaşka bir gözle görmeye başladım. Meğer hiç tanımıyor muşum. Nefis bir yazıydı. Biraz hiciv, ancak önemli derecede de gerçek bir analizdi.
Hakan, yeni başlayanlara veya yeni tanımak isteyenlere, Arınç’ı şöyle anlatıyor.
“Girdiği bütün davaları kaybederek sakinleşecek” bir insan…
“Aman, yetişin komşular zulme uğradım” diye feryat etmekten hoşlanan…
“Zulme uğramış bir mazlum” gibi görünmekten keyif alan…
“ Zalimin zulmü varsa, mazlumun Allah’ı var” duygusunu veren, ancak aynı zamanda da son derece dünyevi değerleri olan bir kişilik !
Ahmet Hakan son derece güzel bir portre yapmış. Yakından izlememe rağmen, işin bu yanını görememiştim. Şimdi ,Arınç’ın çıkışlarını çok daha iyi anladım.
Bazı gazetelerdeki “Arınç, son manifestosuyla Cumhurbaşkanlığına adaylığını açıkladı” gibi yorumların ne kadar yanlış olduğu da ortaya çıktı. Meğer Arınç, bu çıkışlarıyla Köşk’e gitmesinin imkansızlığını bilerek, içinden geldiğince hareket etmiş.
Paylaş