Paylaş
Nedense, hiçbir zaman yaşadıklarımızdan ders alamıyoruz.
İşte, şu andaki durum.
Lütfen söyleyin, kaç yıldır aynı sözleri duyuyorsunuz.
Ben kendimi bildim bileli aynı gazete manşetlerini okurum.
Önce kar yağışının geldiği açıklanır. Ardından sulu kar başlar. Bir süre sonra da kar gelir. O ana kadar herkes seyreder. Ne zaman ki 3-5 santim kar tutar, işte o zaman kıyametler kopar. Yollar tıkanır. Kazalar birbirini izler. Okullar tatil edilir. Köyler arasında irtibat kopar.
Bu senaryo hiç değişmez.
Ya belediye harekete geçmekte geç kalır veya binlerce defa uyarılmalarına rağmen insanlarımız ya kabak lastiklerle yola çıkarlar veya kış lastiği takmamakta ısrar ederler. Sonra da devletten şikayet ederler.
İyisi mi siz oralı olmayın.
Kabullenin ve kar yağdığında evinizde kalın.
İŞTE İSTEDİĞİMİZ BU SAHNE...
Geçen gün, Başbakan ile muhalefet liderinin el sıkışmamalarını eleştirmiş ve bu görüntünün bizi rahatsız ettiğini yazmıştım. Perşembe günü TBMM'deki bu manzara ise içimi ısıttı. Gazeteler, Başbakan'ın, parti liderlerinin elini sıkarak jest yaptığını yazdı. Hayır, bu bir jest değil. Olması gereken, doğru olandı. Biz de bunu görmek istiyoruz.
TRABZONSPOR FB'DEN DAHA ZORLU RAKİP...
Bu hafta ligin ilk devresi bitiyor. Yarın da yürekler ağızda GS-TRABZONSPOR maçını izleyeceğiz. Maçın Trabzon'da olması işi daha da zorlaştırıyor. Üç gündür Şenol hoca doğrusunu yapıyor ve taraftarları uyarıyor. "Aman Burak ve diğer eski Trabzonlu futbolculara tepki göstermeyin, küfür etmeyin" diyor.
Ancak aynı zamanda, Başkan Sadri Şener öyle demeçler veriyor ki, taraftarın adeta nasırına basıyor. Başta Burak olmak üzere ,Trabzon' dan transfer ettiği futbolcular nedeniyle GS' yi yerden yere vuruyor.
Şener çok efendi, kibar bir insandır, ancak son dönemde çok sinirli. Neden GS'yi suçladığını anlayabilmiş değilim. GS, bu futbolcuları çalmadı ki, sözleşmelerine uygun şekilde transfer etti. Burak için Trabzona 5.5 milyon euro teklif etti. Kabul edilmeyince, sözleşmesindeki hüküm yerine getirip 5 milyon euro’yu yatırıp aldı.
Eğer böylesine güçlü futbolcuları elinizde tutamıyorsanız, o zaman kendi yönetiminizi eleştirmeniz daha doğru olmaz mı? Başkana bu yaklaşımı yakıştıramadım doğrusu...
AZİZ BAŞKAN’A YAKIŞMADI...
Bu köşeyi izleyenler bilir. Ben Aziz Yıldırım'ın paralar döküp rüşvet dağıttığına inanmayanlardanım. Ancak geçen gün FB-TV' deki konuşmasını dinleyince, sözlerini ona hiç yakıştıramadım.
Gerilimi arttırmak için ne gerekiyorsa söyledi. Amacı belki gerilim yaratmak değildi, ancak öyle bir konuşma tarzı var ki, GS'lileri hop oturtup hop kaldırttı. "Bir tek GS'li dahi bizim stada giremez" dedi. Bu kadar sertliğe gerek var mıydı?
Hiç değilse, FB ve GS maçlarına karşılıklı taraftar getirilmesi doğru bir uygulama.
Arena'daki son maçta FB taraftarı olsa kıyamet kopmaz mıydı? Konuk takımın taraftarlarının, maymun gibi tel örgüler içinde tutulması çok mu hoş? Sokağa çıkınca insanların birbirlerini vurmaları daha mı iyi?
Olmadı Başkan...
Alınmasın, ancak sürekli gerilim yaratıyor.
FB bir melek, herşeyin en iyisini yapıyor ve geri kalanların hepsi kötü ruhlu, üç kağıtçı kulüpler. Bütün dünya birleşmiş sadece FB'yi yıkmaya çalışıyor.
Ne yazık ki, bu sözler taraftarı da kışkırtıyor. Onlar daha da fanatikleşiyorlar.
GEL DE BERLUCONİ'Yİ KISKANMA KARDEŞİM (!)
Kıskanan ben değilim. Aslında yukardaki resmi görünce kıskanmamak elde değil, ancak şimdi başımıza dert açmayalım.
Asıl kıskananlar, politikacılar, kimi Başbakanlar, Cumhurbaşkanları...
Herhalde Berlusconi' nin yeni nişanlısına (Francesca Pascale, 28 yaşında) bakıp bakıp " Bravo valla adama... Onca dava, onca aleyhte kampanya, buna rağmen yine keyfini yaşıyor. Baksana, şimdi de ne güzel bir insanla birlikte..." diyorlardır.
Haklılar.
Bu olay başka ülkede olsa, Başbakan veya parti liderinin eteğine teneke takılırdı. Amerika’da, bırakın flörtü, bu durumda olanlar hemen istifaya zorlanıyor. Bunu bir tek Berlusconi yapabiliyor.
Eh, o zaman gel de kıskanma...
HADIM CEZASINI DA BAŞBAKAN’A MI SORACAKSINIZ?
Eeee pes doğrusu.
Hafta içinde gazetelerde okudum.
Yeni bir yasa hazırlanıyormuş.
Çocuklarla seks yapma sapıklığına tutulanlara çeşitli cezalar öngörüldüğü gibi, bir de "Hadım edilme" teklifi varmış. Hani o bir türlü iyileşemeyenlere uygulanacak bir önlem olarak geliştirilmiş. Beni asıl zıplatan yanı, taslağa bunun girip girmemesi Başbakan'a sorulacakmış.
Olacak şey mi?
Başbakan' ın işi gücü yok, "Hadım edelim mi, etmeyelim mi?" tartışmasında hakemlik yapacak.
Emin olun ayıptır. İşi buraya kadar getirmek kimseye yakışmaz.
KİTAP KÖŞESİ
TAN SAĞTÜRK’ÜN BALE STÜDYOSU
Bale deyince aklımıza kim geliyor? Benim aklıma gelen ilk isim Tan Sağtürk. Tan, bizde baleyi çok farklı bir boyutta getirdi. Daha halka indirdi ve şimdilerde de meyvelerini topluyor. Tan’ın açtığı, Tan Sağtürk Akademi’leri, Türkiye’nin dört bir tarafında yeni balerin ve baletler yetiştirmeye devam ediyor. Elbistan’dan İzmir Karşıyaka’ya, Kıbrıs’tan Trabzon’a… Tan’ın son çalışması, Doğan Egmont’tan çıkan “Bale Stüdyosu” adlı kitap. Baleye ilk adımları gösteriyor. Gösteriyor diyorum çünkü Ceren Aksan Mumcu’nun muhteşem fotoğrafları ile mini minnacık bale öğrencileri sizi baleye çağırıyor. (de.com.tr)
*
TUT ELİMİ DEDİĞİM AN
Leyla Aytek’ten çok güzel bir mektup ve kitabını aldım. Aytek’in yazdığı “Tut Elimi Dediğim An” adlı kitabı çok içten ve bizi çok eskilere götüren bir çalışma. Hangimiz unutabilir ki ilkokul sıralarını? Öğretmenlerimiz, sınıf arkadaşlarımız… Bizi o günlere alıp götüren bir kitap. Hayata öğrencilerin ve çocukların gözünden bakmak istiyorsak “Tut Elimi Dediğim An”. (leyl.ana@hotmail.com)
Paylaş