Paylaş
Başbakan’ın resmi Bağdat gezisi, daha başlamadan dikkatleri üstüne topluyor. Hem Türk-Irak ilişkileri, hem de Türk-Kürt ilişkileri açısından son derece önemli semboller taşıyan bir ziyaret hazırlanıyor.
Dünkü yazımda,Başbakan’ın Bağdat dönüşünde, kısa bir süre için dahi olsa, Kuzey Irak yönetiminin resmi olmayan başkenti gibi nitelendirilen Erbil’e inmesi ve örneğin Kuzey IrakYönetim Başbakanı Neçirvan Barzani ile kısa bir görüşme yapıp yoluna devam etmesi önerisiyle ilgili gelişmelere değinmiştim.
Gerçekten de, Irak yepyeni bir sürece giriyor. Kuzey Irak’ta, artık “bağımsızlık” değil, aksine Irak’ın önemli ve etkin bir parçası olarak kalıp, bu ülkeninpetrol ve doğalgaz zenginliklerinden daha fazlayararlanma politikası ön plana çıkıyor.
“Bağımsızlık” fikri belki hiçbir zaman tümüyle yok olmayacaktır. Belki ilerde, koşullar farklılaşırsa yeniden gündeme gelecektir. Ancak Barzani ve Talabani yönetimleri, önümüzdeki süreçte,bağımsızlığa değil, refah ve zenginlikkazanmaya öncelikverilmesinde görüş birliğindeler.
Biz hala, Irak Kürtlerinin hemen bağımsızlık peşinde koştuklarını sanıyoruz. Oysa alandaki gerçeklerbambaşka.
Kürtlerin önünde iki senaryo vardı:
Siz olsanız hangisini seçersiniz?
Kürtler de ikinci senaryoyu seçti. Birinciyitamamen çizmeseler dahi, çok geriye attılar.
İşte Erdoğan böyle bir Irak’a gidecek.
Üstelik Kuzey Irak,Türkiye ile ilişkileri düzeltmek için cidden önemli adımlar atıyor, jestler yapıyor. Bunu TSK yetkilileri dahi kabul eder oldular.
Şimdi ortaya atılan soru da, bu ortamdan kaynaklanıyor: Erdoğan, Erbil’e de uğramalı mı?
Her zaman olduğu gibi, buna EVET diyenler de var, HAYIR diyenler de...
Siz ne dersiniz.
* * *
ERDOĞAN’IN ERBİL’E İNMESİ PKK’YA KÖTÜHABERDİR
Başbakan’ın, Irak gezisi sırasında ve dönüşünde Erbil’e uğraması başta ABD ve Irak olmak üzere hemen herkes tarafından memnuniyetle karşılanacak bir jesttir.
Özellikle, Kuzey Irak Kürtleri açısından, Türkiye ile sürtüşmedöneminin bitişi, işbirliğinin yeniden başlaması olarak algılanacaktır. Türkiye’ye sırtlarını dayayabilecekleri bir süreç diye nitelenecektir.
Kuzey Irak petrolü ve doğal gazının Türkiye üzerinden Batıya satılması, Kuzey Irak’ın yenideninşasında Türk firmalarınınöncelik almaları, Türkiye’nin Irak konusunda etkinlik kazanması anlamına gelecektir.
Bu olayın bir de iç politika boyutu var.
PKK ile mücadele çerçevesinde, son altı aysüresince gerçekleştirilen zorunlu askeri operasyonlar Başbakan’ın Güneydoğu’daki eski imajını epey sarsmıştı. Her ne kadar, 15 milyon dolarlık bir paket açıkladıysa da, insanlar daha somut bir jest bekliyorlar.
Güneydoğu’daki gerilimi arttıracak diğer bir unsur, DTP’nin yakında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılma olasılığıdır.
Kürt sorununa farklı bakan, PKK ile mücadelede sadece kaba gücü öneren çevreler,PKK’nın tam köşeyesıkıştırıldığı bir zamanda, böyle bir jestin yanlış anlaşılacağınıileri sürüyorlar. Kuzey Irak’ın resmen tanınması anlamına geleceğini, Barzani’yişımartacağını belirtip karşı çıkıyorlar.
Oysa böyle bir jestin ne tanınma, ne de şımartmayla ilgisi vardır.
Erdoğan’ın Erbil’e inmesi Güneydoğu’ya yönelikbir yumuşama, dostluk ve barış jesti anlamınagelecektir. Türkiye’nin Kürtlerle bir sorunu olmadığı, sorunun PKK’dan kaynaklandığı mesajı verilecektir.
Bu gelişmeden en çok PKK rahatsız olacaktır.
Kuzey Irak yönetimi ile Türkiye’nin yakınlaşması, terör örgütünün köşeye sıkıştırılması anlamına gelecektir. Türkiye Başbakanı ile el sıkışacak olan Kuzey IrakBaşbakanı, ister istemez PKK’nın daha çok üstünegitmek zorunda kalacaktır.
Erdoğan’ın Erbil’e inişi, Neçirvan Barzani ile konuşması sembollerle dolu, Türk-Kürt ilişkilerineyeni birivme kazandıracak değerdedir.
Bu fırsat kaçırılmamalıdır.
Paylaş