Paylaş
Bazı kavramlar var ki sık sık kullanıyoruz, ancak ne olduğu tam anlamıyla anlaşılmıyor. Bizler ne dediğimizi biliyoruz, oysa kamuoyu karıştırıyor.
Soru : “Derin Devlet” nedir “Çete” nedir?
1. Kamuoyunda kavram olarak, “Derin Devlet” dendiği zaman bundan, SilahlıKuvvetler- Polis-MİT- Jandarma-Savcı-Yargıç, bazı gazeteciler,bazı bilim adamları, bazı Siyasi Parti Gençlik Kolları gibi Devlet’in mutlaka korunması gerektiğine inanan çevreler anlaşılıyor. Bu bir kavram. Bir örgüt veya dernek filan değil. Ancak aynı yönde düşünen bu kişilerin, operasyon yapmamalarına rağmen, zaman kendileri gibi hareket eden bazı gruplara (çete) göz kırptıkları, sempatiyle baktıklarına da inanılır.
2. “Çete” ise ikiye ayrılıyor
Biri, yine kamuoyundaki anlayışa göre, Devleti korumak ve Derin Devletçilerin sempatisinden yararlanıp, eylemler yapan, Devlet adına sokağa inen, ancak karşılığında da çek-senet işinden başlayıp açıkça gangsterliğe kadar uzanan bir faaliyet alanına sahip olurlardı. Bunlar, tam anlamıyla mafya özentileridirler. İçlerinde çok ünlü babaları barındırırlar. Devlet için çalıştıklarını söylerler, karşılığında da uyuşturucu başta olmak üzere her türlü yasa dışı işe girerler ve kolluk güçlerinden müsamaha görürler. Hatta zaman zaman (özellikle 1990’larda) Jandarma, Polis veya MİTtarafından da kullanıldıklarına inanılır. Taşaron olarakbirçok suikast, faili meçhulcinayete katıldıkları da bilinir.
İkincisi ise, çıkar hesabı fazla ön plana geçmeyen grupların kurdukları Çete’lerdir. Aralarında emekli askerler, emekli polis ve kendilerine “vatansever” diyen kimi sivillerden oluşur. Genelde, bunların da Devlet’in çeşitli güvenlik kurumlarıyla ilişkileri vardır. Gizli bir destek, taktik alırlar. Korunurlar.
Ancak, Devlet garip bir varlıktır. İşini yaptırır, taşaronları kullanır, sonra birden tutum değiştirip aynı grup ve insanları hapse atar. Tarihimiz bu örneklerle doludur.
Derin Devletçilerin dikkatine...
VAKKO, AVRUPADAN TÜRKİYE’YE KÖPRÜ OLDU...
Doğrusunu söyleyelim, Vakko’ya çok yakıştı.
Vakkko, 25 Haziran’da Fransa’nın Cannes kentinde başlayacak ve 8 Temmuz günü İstanbul’da sonuçlanacak olan, son yılların en büyük Uluslararası YelkenYarışının ana sponsoru oldu.
Cem Hakko, kendi markasınaneyin en çok yakışacağını çok iyi biliyor.
Bu yarışa, aralarında Türklerin de bulunduğu 28 tekne katılıyor. İlk defa,Fransız basını Türkiye’den işkence veya Ermeni Soykırımı gibiolumsuzlukların dışındaki bir açıdan söz edecek. Fransız Devlet TV’sinin izleyeceği yarışma, Avrupa ile Türkiye arasındaki ilk köprüyü kuracak.
Final, İstanbul’da yapılacak ve kupayı Başbakan Erdoğan sahibine verecek.
Bu yarışmanın gerçekleşmesindeki ilk adımCumali Vaner tarafından atıldı. Eurohorizon ve BİR TV’nin destekleriyle, yarışa önceDışişleri Bakanlığı,tanıtma fonu, DenizKuvvetleri Komutanlığı, İstanbul Belediyesi, Fransız Devlet TV’si sahip çıktılar.
Türk ve Fransız medyası da bu yarışa büyük destek verdi. Hürriyet- sabah-CNN TÜRK, Fransa’dan da Le Figaro’nun katıldığı sponsorlar listesi, olayın ne oranlarla yaygınşekilde duyurulacağının bir simgesi.
Bu yarış, yaz aylarında Dünya Futbol şampiyonasının yanısıra, Avrupa kamuoyunun en fazla konuşacağı spor olayı olacak.
Türkiye de, Avrupabasınında ilk defa siyaset dışı bir konuda görülecek.
Vakko işte böyle bir dünya’nın kapılarını açtı. Ana sponsor olarak bu olayın bayrağı konumuna girdi.
ZORLU YİNE BAŞARDI...
Denizbank’ın Belçikalı Dexia’ya 2,4 milar dolara satılması, özellikle içinde bulunduğumuz konjonktürde büyük bir başarı. Başarının faturası da, işin başındaki kişiye yani Patron’a kesilir.
A.Nazif Zorlu, çok ilginç kişiliği olan bir iş adamı. Piyasalara geldiğinden bu yana, sürekli şekilde bizleri şaşırttı. En, yapılamayacağı sanılan işlere imza attı. Hemen tümünde de başarılı oldu. Denizbank operasyonu da bunlardan biri.
Yıllar boyunca Belçika’da yaşadığım için, Dexia’nin ne kadar ciddi bir kurum olduğunu çok iyi bilirim. Attıkları adımları iyi hesap ederler.
Bakalım Zorlu bizi daha ne kadar şaşırtacak...
Meslekdaşım ve arkadaşım Zeynep Oral’ın “Meslek Yarası”(Doğan Kitap 0212 449 60 06) adlı kitabını çok değişik hislerle okudum. Onun33 yılın 28’inde ben de Milliyet’teydim. 20 yıl Brüksel’de olmama rağmen telefonla da olsaolayların içindeydim, 3000 kilometreden dedikodulara katılıyordum.
Zeynep’i çok takdir ediyorum. Aynı zamanda da gıpta ediyorum. Çünkü yaşadığı olayları, geçirdiğitravma’yı (gazetesinden kovulmak travma’danbaşka ne olabilir ki?)o kadar canlı anlatmış ki, sonunda olayı, içinden şeytanı çıkarır atar gibi, okuyucu ile paylaşarak atmış. Aynı zamanda, biz gazetecilerin ne kadar duyarlı, çalıştıkları yerlerle kendilerini ne kadar özeleştirdiklerini de göstermiş.
BJK’LILAR TÜMER’E KIZMAMALI...
Bizler hala, profesyonel futbolculara farklı gözle bakıyoruz. Eğer bizi, taşıdığı rekleri bırakıp başka bir takıma geçerseçok kızıyoruz. FB’li ise, hep FB’li kalması, BJK’da oynadıysa başka klübe gitmemesi, GS’lı formayı giydiyse oradan kıpırdamaması gerektiğini düşünüyoruz.
Neden?
Bu insanlar, adı üstünde profesyoneller. En iyi koşulları nerede bulurlarsa oraya giderler. Bu, onların temel haklarıdır.
İşte bu açıdan bakıp, Tümer’e kızmamak gerekir. Hele “para aşkına böyle transfer yapılır mı?” demek daha da haksızlık. Tabii, para için transfer yapacak. Süresi kısıtlı bir futbol hayatını en iyi şekilde değerlendirecek ki, oynayamadığı zaman rahat etsin.Üstelik, bu kısıtlayıcı bakış yurt dışına gidenlere değil de, içerde transfer yapanlara uygulanıyor.
Yine de,Tümer dahil bazı futbolcularada bir sözüm var: Siz siz olun ve “Bu klüpten başka yere gitmem” gibi büyük laflar etmeyin(!)
İstanbul yeni bir alış veriş merkezi kazandı. Eczacıbaşıların KANYON’u Levent-Gültepe arasında) değişikmimarisi ve içeriğiyleyepyeni bir dönem başlattı. Bugüne kadarki merkezler eski modellerdi. Fazla bir mimariözellikleri yoktu. İstanbul’a yeni geldiklerinden dolayı hemen cazibe merkezi olmuşlardı. Ancak artık alışıldı. Şimdi ekstra birşeyler bekleniyor.
İşte o ekstra şeyleri KANYON veriyor. Son derece ilginç, modern bir dizayn, farklı bir konsept ile inşa edilmiş.
Tavsiye ederim. Mutlaka zaman aylırın ve gidip görün.
Bundan sonraki Alış Veriş Merkezleri daha zorlanacaklar. Zira müşteri çekebilmek için KANYON’u aşmaları gerekecek.
Paylaş