Paylaş
Başbakan sonunda konuştu ve genel tutumunu ortaya koydu. Genel yaklaşımını ve yol haritasını -belirli oranda- gösterdi.
Benim en çok dikkatimi çeken nokta, Başbakan’ın genel gerilimi arttırmamaya dikkat etmesiydi. İstese çok daha hırçın, çok daha sert konuşabilirdi. Başbakan bu noktaya çok dikkat ediyor. Sokağı ayağa kaldırmaktan kesinlikle kaçınıyor.
Diğer bir gözlemim, gerilimi arttırmamaya dikkat eden Erdoğan’ın, öte yandan da dik durmaya özen göstermesi, boyun eğermiş gibi davranmamasıydı. Hatta meydan okudu ve son sözün Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ısrarla vurguladı.
Bu yaklaşıma karşılık, Başbakan sadece kendi kesimine hitap etmekle yetindi, onların hislerine tercüman oldu. Laik kesimin beklentilerini görmezden geldi. Laiklerin kuşku ve kaygılarını hafifletecek, bu kuşku ve kaygıların yersiz olduğunu, AKP’nin temel politikalarının Türkiye’yi bir din devletine dönüştürmek olmadığına ikna etmeye yönelik hiçbir şey söylemedi. Sadece CHP ile anayasa değişikliklerini iptali için oy veren 9 yargıcı eleştirdi. Anlaşılıyor ki, Başbakan, CHP’nin ve Anayasa Mahkemesindeki 9 yargıcın, laik kesimin kuşku ve kaygılarını seslendirdiklerini görmemiş veya görmek istememiş.
Başbakan konuşmasında yol haritasını da çizdi.
Sorunları ortaya koydu ve açıkça söylemedi ancak , Anayasa Mahkemesi önündeki kapatma davasının sonuçlanmasına kadar bekleyeceğinin işaretini verdi.
Peki daha sonra ne olacak ?
Başbakan’ın ortaya koyduğu sorun yumağına bakacak olursak, bu işin ancak erken bir genel seçimle çözebileceğini görüyorum. Başka türlü çıkış imkansız gibi…
Özetle, Anayasa Mahkemesi AKP’ yi kapatma kararı verdiği taktirde, hızla AKP yerine yeni bir parti kurulacak ve yerel seçimlerle erken genel seçim birleştirilecek.
Durum böylesine net.
Hadi bakalım, kolay gelsin…
* * *
BU DURUMDA, KAPATMA DAVASI BİRAN ÖNCE BİTMELİ
Bu siyasi yükü taşımak her geçen gün biraz daha zorlaşıyor.
Yaşadıklarımıza şöyle bir bakın, siz de hak vereceksiniz.
Ak Parti mensuplarının kafaları son derece karışık. Başbakan her ne kadar gerilimi arttırmak istemese dahi, partinin bir bölümü, kavgayı daha da yaygınlaştırmak ve sertleştirmek istiyor. Laik kesiminden son derece acıtıcı bir darbe yedikleri ve bu süreçten kurtulamayacakları görüşündeler. Yüzde 47 oy almış bir partinin istemesine ve 441 oy elde etmesine rağmen, türban konusunda gereken adımı atamamasını anlayamıyorlar. Daha önemlisi, anlamak dahi istemiyorlar.
Bu kızgınlığın hangi boyutlara varacağı da belli değil.
AKP medyası deseniz, her geçen gün biraz daha sertleşiyor.
Yargıçları teker teker yargılatmaktan tutun, “cüppelilerin darbesi” şeklindeki yakıştırmalara kadar, son derece sert bir tutum sergiliyorlar. Tepki göstermeleri son derece doğal. Ancak tepki düzeyi öylesine artıyor ki, kendi kesimlerindeki gerilim de yükseliyor.
AKP belediyelerindeki durum daha da gergin.
Belediyelerden bazıları, adeta intikama hazırlanır gibi davranıyor. Heryerde türbanlı ile karşılaşılıyor. Yasak sayılan alanlarda dahi türbanlı memurlar çalıştırılıyor. Sanki “Hadi sıkıysa gelin ve yasağı uygulayın bakalım” der gibi bir halleri var.
Siyaset deseniz, tümüyle günlük yaşıyor.
Hergün yeni bir tepki, hergün yeni bir kavga ile karşılaşıyoruz.
Aslında henüz işin başındayız. Bugünlerde gösterilen tepkilerin önemli bir bölümü de, asıl kapatma davası düşünülerek yapılıyor. Verilmek istenen mesaj “ Eğer bir kapatma kararı çıkarsa,bu tepkinin bir mislini göreceksiniz.” şeklinde.
Sonuç olarak, bu ortamda, ülkenin yönetimi açıkça aksıyor.
İktidar sadece ve sadece günü kurtarmaya çalışıyor.
Ne ekonomik kararlar, ne AB reform paketleri...
Hiçbirşey yürümüyor.
Varsa yoksa kapatma davası.
Şimdi sormak istediğim soruya geliyorum: Anayasa Mahkemesi işi uzatmadan biran önce davayı bitirmesi daha yararlı olmaz mı ?
İş uzadıkça, gerilim artacak.
Karar geciktikçe, siyasetteki ilişkiler daha da sertleşecek. Hergün bir başka kavga yaşayacağız. Gerildikçe toplum yorulacak. Sonuçta da hepimiz kaybedeceğiz.
Anayasa Mahkemesinin işi uzatmak istediği gibi bir izlenimim yok. Söylemek istediğim , acaba normal süreç kısaltılamaz mı ?
Doğal olarak bu davanın ağustos ayı sonu, hatta eylül’de tamamlanması hesaplanıyordu. Ancak AKP, hiç ek süre istemedi. Gerçekten onlar da biran önce bitmesini istediklerini gösterdiler.
Başbakan temmuz sonuna kadar kararın alınması istediğini açıkça söyledi.
Doğrusu da bu.
Ne olacaksa bir an önce olmalı.
Bu gerilimi taşımanın hiç gereği yok.
Paylaş