Paylaş
İlk defa bu köşe’de okumuştunuz.
Başbakan, ABD istilasından sonra nihayet Bağdat’a resmi bir ziyaret yapacak. Güvenlik nedeniyle, kesin tarihi son dakikaya kadar açıklanmayacak.
Aslında çok daha öncegerçekleşmeliydi. Neredeyseher hafta, bir resmi ziyarete sahne olan Bağdat’a en yakın komşusunun liderinin bir türlü gitmemesi, kendi başına garip bir durumdur.
Sonunda oluyor.
Ahmet Davutoğlu bu ziyaretin perde arkasını hazırlayan kişi. İki taraf arasında görüşmeler hızla ilerliyor.
Bağdat geziye çok önem veriyor.
Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, gerçektende çok önemli. Özellikle Irak’taki son gelişmelere bakılacak olursa, Ankara ile Bağdat’ın ekonomik ve siyasi ilişkilerini geliştirmeleri, bölgedeki dengeleri de etkileyecek derecede önemli.
Biz Irak’ta neler yaşandığını tam algılayamıyoruz. Oysa, yeni bir Irak oluşuyor. Yeni dengeler kuruluyor. Eğer, başta Türkiye ile olmak üzere, stratejik iş birlikleri geliştirilmediğitaktirde, Irak, önümüzdeki süreçte büyük oranda İran’ın etki sahasına mahkum olacaktır.
Türkiye, hem ekonomik işbirliği, hem de siyasi ilişkileriyle Irak’ın geleceğinde böylesine önemli bir rol oynayabilecek konumda.
Nitekim, Erdoğan’ıngezisinin sonunda, somut bir “Stratejik İşbirliği Anlaşması” çıkarılmaya çalışılıyor.
Bu gezinin tek yönü, Bağdat ile ilişkiler değil. Bir de Kuzey Irak Yönetimi ile Türkiye ilişkileri var ki, içerik açısından aynı önemde...
KÜRTLER: BİZİ İRAN’A BIRAKMAYIN
Kuzey Irak-Türkiye ilişkileri de son dönemde yepyeni bir sürece girdi. Hem Türkiye, hem de Kuzey Irak Yönetimi artık gerçekleri kabul ettiler. Birbirlerini gereksiz şekilde örselemek yerine, uzlaşı yolları aramaya karar vermiş görünüyorlar.
Türkiye, bölgede kendineyakın hissedebileceği, adeta müttefik olarak benimseyebileceği tek oluşumun Kuzey Irak yönetimi olduğunu yavaş yavaş benimsiyor. Hem laikler, hem de Türkiye’ye ihtiyaçları var.
Ayrıca Türkiye, artık iki gerçeği daha iyi görüyor:
Kuzey Irak Kürtlerinin de en önemli iki duyarlığı, daha doğrusu Türkiye’den beklentileri var:
Ankara son dönemlerde, gerçekten de bu konuda çok dikkatlidavranıyor. Özellikle siyasi iktidar, kırıcı demeçlerden kaçınıyor. Askeri kanat da, eskisi kadar sert değil. Eskiden, hele PKK’nın Kuzey Irak çıkışlı suikastlarını arttırdıkları dönemde, sert tepkiler veriliyordu. Ancak şimdilerde, işbirliği arttıkça ve Barzanigeçmişteki katı tutumundan vazgeçtiği izlenimi verdikçe, TSK da geri adım attı. Açıklamalargiderekyumuşadı.
Kürtler, bu bombardıman ve askeri harekatların PKK’yı bitirmesinin söz konusu olmadığını ileri sürüyorlar. Kendi topraklarının başka bir güç tarafından bombalanmasının, Kuzey Irak yönetimini küçük düşürdüğünü belirtiyorlar.
Aslında sivil alanların dışında kalındığı sürece göz yumuyorlar. Bu da, Türkiye ile işbirliğine verdikleri önemi gösteriyor. PKK ile başa çıkamadıkları için, TSK’ya fazla tepki göstermekten kaçınıyorlar. Ayrıca, Ankara’nın Washington ilebu konuda görüş birliğine vardıklarını, bu durumu değiştiremeyeceklerininde farkındalar.
Kuzey Irak Kürtleri, Türkiye’yi artık en doğal müttefikleri gibi görmeye başladılar.
Kuşkulular, kaygılılar, ancak yine de sırtlarını İran’aveya başka ülkelere dayayamayacaklarını görüyorlar. Yönetimin üst düzey bir yetkilisinin şu sözleri çok ilginçti:
“... Bizi Avrupa’ya çıkaracak, petrolümüzü taşıyabilecek, Arapların baskısınakarşı koruyabilecek tek ülke Türkiye’dir. Bizi İran’lılara muhtaç etmemelisiniz.”
İşte Türkiye ile ilişkiler böylesine değişti ve ivme kazandı. Bu ortam geliştirmek isteniyorsa, Türk Başbakanı’nın Bağdat gezisinden dönüşünde, kısa dahi olsa Erbil’e inmesi öneriliyor.
Neden olmasın?
Yarınki yazımda, böyle bir jestin Türkiye’ye neler kazandırabileceğini, itiraz edenlerin isehangi gerekçeleri öne sürdüklerini aktaracağım.
Paylaş