Paylaş
Kapalı kapılar ardında nelerin konuşulduğu bilinmiyor, ancak dışa yansıtılan görüntü, Türk-Amerikan ilişkilerinin tekrar rayına oturtulduğu izlenimi verdi.
Dış görüntüler, kapalı kapılar ardındaki sözlerden daha önemlidir. Bundan dolayı, Rice ve Gül’ün açıklamaları, kullandıkları vücut dili ve demeçleri, ilişkilerin üstündeki kara bulutların dağıtılmasına yönelikti.
Rice’in, Atina’da protestolarla karşılanışı, verdiği demeçler ve ardından Ankara’daki sorunsuz geçen ziyareti, Türk-ABD ilişkilerinde yeni bir ayarlama yapıldığını gösterdi. Bir süre için ilişkiler sorunsuz gidecek gibi görünüyor. İlerde, yine farklı yaklaşımlar ortaya çıkabilir ve yine gerginlik yaşanabilir, ancak son derece önemli bir adım atıldı: Türk-ABD ilişkilerinin, gerilimiçinde yürütülemeyecek kadar önemli olduğu ortaya çıktı.
İran konusunda yaklaşım farklı olacak, PKK konusunda “vurdun, vurmadın” , Kuzey Irak’a “girerim-giremezsin” tartışması sürecek, ancak Türk-Amerikan ilişkilerinin bunlardan dolayı zarar görmemesine dikkat edilecek.
AK Parti, Washington’a muhalefet ederek içerde ve dışarda puan kazanma niyetinde olmadığını çok net şekilde gösterdi.
Bush yönetimi de, Ankara’yı, her verilen emri aynen uygulayacak bir müttefik gibi görmediğini gösterdi.
Şimdi sıra uygulamada...
* * *
ABD KARŞITLIĞI ASIL ATİNA’DAYMIŞ
Bilmem görüntüleri izleme imkanınız oldu mu, ancak ABD dışişleri bakanı Rice’ın Atina ziyaretibeni dehşete düşürdü. Sokaklar resmen savaş meydanına dönmüştü. ABD Dışişleri Bakanını protesto eden Kominist Parti taraftarları, ne kadar güçlü olduklarını da ortaya koydular. Avrupadaki, belki en son Kominist Partisi sayılan Yunanlı Koministler, kamuoyunu etkileyebileceklerini de gösterdiler.
Biz, Amerikan aleyhtarlığının Türkiye’de giderek yayıldığını sanıyoruz. Oysa baksanıza, Yunanistandaki Amerikan aleyhtarlığı meğer hayretler verecek derecelerde...
Bu olay sadece birkaç ülkeye özgü değil. Amerikan aleyhtarlığı bütün dünyada giderek yaygınlaşıyor ve kolay kolay önü alınamayacakmış gibi görünüyor.
Ne kadar güçlü olursanız olun, böylesine büyüyen muhalefet bir süre sonraABD’yi etkileyecek ve elini kolunu bağlayabilecek bir noktaya gelecektir. ABD’nin gücüne karşı en büyük tehdit ne Çin’den, ne de başka bir yerden gelecektir. Asıl tehlikeyi Amerikan aleyhtarlığının genişlemesinde görüyorum.
* * *
“ERDOĞAN, HAMAS İÇİN DOĞRU YAPTI”
FİLİSTİN Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas’ı Ankara gezisi sırasında tanışma ve konuşma olanağı buldum. Sıcacık bir insan. Bizim kafamızdaki Cumhurbaşkanı modeline benzemiyor. Yıllardır, İsrail-ABD veherbirinin gündemi olan Araplar arasında ezilenbir toplumu temsil ediyor. Kimsenin, ciddi şekilde çözüm peşinde koşmadığı bir sorunun ortasındaki kişi. Araplar da, Batı da Filistinlileri kullanıp başka bir mücadelenin peşinde koşuyorlar. Hepsinin gündemi farklı. Olanlar da, Filistinlilere oluyor.
Mahmud Abbas, üzgün bakışlı, ancak sözünü sakınmayan, gerçekleri çok açık dille anlatan bir lider. Şimdilerde başına yeni bir dert kuşu kondu: HAMAS
Sadece muhalefeti bilen, sadece İsrail işgaline karşı kanlı bir mücadeleyi öğrenmiş bunun dışında bir dünya tanımayan HAMAS, şimdi Filistin’de hükümet kurdu. Dünya’yı bilmiyorlar ve yeni yeni öğrenmeye başlıyorlar.
Mahmed Abbas’ın tek amacı, Hamas’a vazoyu kırmaması gerektiğini anlatmak, yeni rollerini kurallara göre oynamalarını sağlamak. İşte sırf bu eğitim sürecinde, kendilerine çok ters düşmeyen AK Partininyardımını istemiş.
“Tayyip Erdoğan’ın, HAMAS’a dünya’nın onlardan ne beklediğini anlatmasını, gerçekleri öğretmesini istedim. Bundan dolayı, beni arayıp görüşümü sorduğu zaman Hamas’ı reddetmemesini söyledim”dedi.
Peki değidi mi bari?
Erdoğan, Hamas ziyaretinden (özellikle ABD’den) çok yara aldı. Bari işe yaradı mı, Hamas mesajı aldı mı?
“Erdoğan gerçekleri anlattı, ancak Hamas henüz gerçekleri tam anlamıyla algılayabilmiş değil. İyi ki tavsiye etmişim... Buna karşılık şunu da bilin ki, dünya da Hamas’ı anlayabilmiş değil. Karşılıklı bir öğrenme-eğitim sürecinden geçiyoruz” diye yanıtladı.
Abbas’ın dikkatimi çektiği diğer önemli nokta, Hamas iktidar olduğu için veya Hamas’ı seçtikleri için Filistin halkını cezalandırma anlamına gelen, yardımı kesme kararıydı.ABD ayda50 milyon dolar, AB 400 milyon dolar yardımı kestiler. İsrail de , Filistin’e ait 50 milyondolarlık vergilerikesince iflas noktasına gelinmiş durumda. 166 bin kişilik bürokrat ordusu, polis vs. maaş alamama tehlikesiyle karşı karşıya...
Peki, bu durum sürerse ne olur?
“Felaket olur” dedi.
“ Halk karnının doymasını bekliyor. Yardımın kesilme nedeninin, Hamas’ın politikalarına tepki olduğunu anlamıyor. Kendine yönelik bir tepki olarak görüyor. Devam edilirse, ilerde Filistin halkı daha da sertleşecek ve çatışmalar daha da yoğunlaşacak... Savaşın genişlemesi isteniyorsa devam etsinler” diye devam etti.
Bende bu yaklaşımın çok hatalı olacağına inananlar arasındayım. Hamas’ı döverek diz çökertme yerine, ikna ile doğru yola getirmemiz gerekiyor.
Mahmet Abbas, Türkiye’den maddi manevi destek istedi ve istediğini de elde etti. Ancak önemli olan, Ankara’nın Washington’u ikna etmesi. O da zor görünüyor.
Paylaş