Askeri alımlarda birşeyler oluyor...

Son haftalarda Savunma alanında önemli gelişmeler yaşanıyor. Bazı askeri ihaleler iptal ediliyor. Yunanistan yeni bir bütçe indirimine gidiyor. Savunma Sanayii müsteşarı Bayar son derece ilginç açıklamalar yapıyor.

Gazetelerin iç sayfalarına sıkışmış haberlerin arasında görüp okudum. Türkiye’nin silahlanma politikalarında son derece önemli kararlar alınıyor. Büyük değişimlere gidiliyor. Daha doğrusu, benim çıkarttığım sonuç bu... Sanki büyük bir gizlilik varmış gibi, ayrıntılı bir açıklama yapılmadı. Savunma Bakanlığı, her zamanki gibi son derece ketum. Bilgi veren yok. Sanki bizim paramızı harcamıyorlarmış gibi davranıyorlar. Hani biraz daha sıkışsalar “size ne kardeşim, biz gerekeni yapıyoruz işte, zaten bu işlere kafanızda basmaz” deyiverecekler.

Oysa, atılan adımlar çok önemli. Bu yaklaşım, Türkiye’nin tehdit değerlendirmesi ve ona bağlı olarak silahlanma politikasında büyük değişimlere gittiği izlenimini veriyor. Doğru mu, değil mi belli değil. Zira yeterli bilgi yok.

6 MİLYAR $’LIK DEV KESİNTİ

Basın haberlerine bakılacak olursa, iki hafta önceki Savunma Sanayii İcra Komitesi, toplam 11 milyar dolarlık üç büyük askeri ihaleyi durdurmuş ve alımları azaltarak, 5 milyar dolara indirmiş. 6 milyar dolarlık bir tasarruf gerçekleştirilmiş.

Yine basında yayınlanan haberlere göre, ATAM projesi çerçevesinde alımı planlanan bin adet modern muharebe tank sayısı 250’ye indirilmiş. 2010’a kadar ki ihtiyacın Amerikan veya Alman ikinci el tankları ile karşılanacağı, sonra Türkiye’nin özgün tank modelinin üretimine gidileceği belirtiliyor.

ATAK projesi çerçevesinde alınması planlanan 145 saldırı helikopteri sayısının da 50-90 arasına çekilmesi kararlaştırılmış. Ayrıca, insansız uçak, 8 adet denizaltı savunma ve keşif karakol gemisi projelerinin de gözden geçirileceği anlaşılıyor.

Yukarıda yazdıklarımız doğru ise, -yalanlanmadığına göre, doğru olması gerekir- Türkiye gibi bir ülke için büyük bir reform niteliği taşımaktadır. Ayrıntıları bilemediğim için, daha ileri gidemiyorum. Ancak bu noktaya gelinmesinin altında, ekonomik gerçekler, uluslararası ilişkilerdeki değişim, yeni bir tehdit değerlendirmesi ve buna bağlı olarak yeni bir silahlanma politikasının yattığını görüyorum. Uzun yıllardır beklenen değişimin nihayet hayata geçmeye başladığını hissediyorum. İnşallah yanılmıyorumdur.

Atılan bu adımı sadece “ekonomik gerçekler” yani parasızlıkla anlatamayız. Genelkurmay’da birşeylerin değişme sürecine girdiği anlaşılıyor. Hem ekonomik gerçekler, hem de değişen yaklaşım söz konusu olmalı. Eğer durum gerçekten böyle ise, bravo Genelkurmay’a...

İNSANIMIZI, NEDEN ADAM YERİNE KOYMUYORUZ?

Önümüzdeki dönemde gerçekler çok daha net şekilde ortaya çıkacak.

Benim asıl üstünde durmak istediğim nokta başka. Konu Savunmaya, Askere ve Askeri alımlara (yani silahlanma) gelince neden sus pus olunuyor?

Harcanan paralar az değil. Milyarlarca dolardan söz ediyoruz. Üstelik, borç kıskacında inleyen, borç ödeyebilmek için yatırım yapamayan, bu nedenle de işsizliğin kol gezdiği bu ülke için, silaha verilecek milyar dolarlar çok acıtmaktadır.

Bu paralar harcanacak ise, nerelere ve neden harcanacağını bu toplumun bilmesi gerekmez mi?

Başından bu yana, bin adet modern muharebe tankına, 145 adet saldırı helikopterine neden gereksinme duyulduğunu anlayamamışımdır.

Yanlış anlaşılmasın, mutlaka tank’a da, helikoptere de ihtiyaç vardır. Ancak bizim bilme hakkımızda var. Neden 145 iyiydi ve şimdi neden 50’ye indi? Neden, bin adet modern muharebe tankı gerekirken bu sayı 250 oldu?

Yani bu ihale ilk defa açıldığında hata edilmişti veya şimdi hata ediliyor ve savunmamızda zaafa uğrama tehlikesi ile karşı karşıya kalıyoruz. (!)

Bütün dünya giderek hava üstünlüğüne önem verirken, biz neden hala muharebe tanklarına bol kepçe para harcıyoruz? Türk Silahlı Kuvvetlerindeki karacı egemenliğinin sonucunda mı bu hovardalığa itiliyoruz?

İşte bunlar gibi yüzlerce soru var kafamda.

Benim gibi, yüzbinlerce insanımızda aynı şekilde sorularla dolular. Ancak, kimse toplumu adam yerine koyup bilgi vermiyor.

PARLAMENTERLERİMİZ NE GÜNE DURUYORLAR?

TESEV’in geçen hafta yayınladığı, Parlamento, Sivil Toplum Örgütleri ve Medya’nin Asker denetimini nasıl gerçekleştirebilecekleriyle ilgili kitap son derece önemliydi, ancak bilmem gözünüze çarptı mı, medya’da çok az yankı buldu.

Korktukları için, davetlilerinin önemli bölümü dahi toplantıya gelemediler. Medya “ne olur, ne olmaz” diye, gereken ilgiyi göstermedi.

Soruyorum herkese...

Kimden korkuyoruz?

Asker bizim askerimiz...

Harcadıkları para da bizim...

Attıkları her adım günlük yaşamımızı etkiliyor.

O zaman, biz gözetlemeyeceğiz, denetlemeyeceğiz de kim hesap soracak?

Buna alışması ve sorumluluğunu biran önce omuzlaması gerekenler de, önce parlamenterlerimiz ardından Sivil Toplum Örgütlerimiz ve Medyamızdır.

General gördüklerinde ceket düğmelerini ilikleyip, ellerini ovuşturarak sahte bir nezaket gösterip, ardından da eleştirme alışkanlığımızı artık bırakmalıyız.

Herkes, üstüne düşen görevi eksiksiz yerine getirdiği ve toplum da bilgilendirildiği sürece çok daha sağlıklı bir ilişki düzenine kavuşuruz. Aksi halde, bu çarpıklıktan kurtulamayız.

* * *

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
Yazarın Tüm Yazıları