10 yıl sonra, Öcalan’ın yakalanış öyküsü…

Öcalan’ın yakalanmasının üstünden 10 yıl geçti. Bunca aradan sonra, yakalanış öykülerini, hem Sabah hem de Hürriyet gazetesindeki tefrikalardan okuyorum. Geriye dönüp baktığınızda, Türkiye ile Yunanistanın nasıl bir savaşın ucuna kadar geldiklerini, Uluslararası ilişkilerde nasıl dramlar yaşandığını görebiliyorsunuz.

Haberin Devamı

Sanki daha dün gibi…

          

Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanmasının üstünden tam on yıl geçmiş. Eminim hepiniz hatırlarsınız. Başbakan Ecevit, Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiğini açıkladığında önce şaşırmış,hatta inanamamıştık.

          

Aradan geçen on yılda, Öcalan’ın Suriye’den ayrılmasından yakalanışına kadarki dönemle ilgili çok yazı,hatta kitaplar yazıldı. Gelişmeler ayrıntılı olarak didiklendi. Ancak, 10 uncu yıldönümdeki yayınlar hepimize yeni bilgiler veriyor. Gelişmeleri daha sağlıklı inceliyor ve daha da önemlisi daha doğru veriler karşımıza çıkıyor.

          

Rıdvan Akar’ın  32 inci GÜN programında yayınlanan belgeseli, Nur Batur’un Sabah gazetesindeki dizisi ve Hulusi Turgut’un Hürriyet’teki Öcalan’ın Türkiye’ye getiriliş öyküsü bir hazıne yükü bilgiyle dolu.

Haberin Devamı

          

Benim çok yakından izlediğim, Yunanistan’ın bu olaydaki rolüydü. Atina hükümetleri, yıllar boyunca Öcalan’ı kullandılar. PKK’yı kollayıp korudular. Bir Kürt lobisi kuruldu. Hükümetlerbu faaliyetler için bir fon dahi oluşturdu. Resmi kişilerin dışında emekli askerlerden veya Türk düşmanı kişilerden oluşan bir kesim de,hem bu parayı kullanmak, hem de Türkiye aleyhtarı faaliyetlerin prestijinden yararlanmak için kolları sıvadılar. Öcalan’a ziyaretlerden tutun da, PKK’ya eğitim,hatta Atina yakınlarındakiLavrion kampında, Türkiyeden kaçan PKK’lı göçmenlere kucak açmaya kadar uzanan son derece önemli destek verdiler.

          

Nur Batur’un dizisi çok önemli,zira Öcalan’ın “Yunanistana vizesiz girme suçundan!” dolayı yargılandığı mahkemenin zabıtlarına dayandırıyor.Orada da çok net bir şekilde, Öcalan’ın en büyük hatasının Yunanlı dostlarına inanmak olduğu ortaya çıkıyor.

          

Yine aynı zabıtlardan anlaşılıyor ki, Yunanlılar ikiye bölünmüşler.

          

Haberin Devamı

Bir yanda, dönemin Başbakanı Simitis ve onun gibi düşünenler, yani biran önce Öcalan sorunundan kurtulmak isteyenler DİĞER YANDA ÖCALAN’I Türkiye’ye karşı kullanmak isteyenler. Sonunda, sağduyu galip geliyor ve Öcalan lobisi silinip gidiyor.

          

Ben, Öcalan’ın yakalanmasında Pangalos’un rolünü hep merak etmişimdir. Kendisiyle de defalarca konuştum.

 

Öcalan’ın Güney Afrikadaki bir Yunan asıllı Güney Afrikalının dev bir çiftliğine gönderilmesinin planlandığını, ancak bir türlü vize alınamadığı için, Kenya’da birkaç gün kalması gerektiğini, en büyük hatasının, o birkaçgünü Yunan elçiliğinde geçirmesine göz yummak olduğunu anlatmıştır. Pangalos’a göre, Öcalan’ın yerinin anlaşılması, Yunan istihbaratının Amerikan taraflısı kişilerinin Washington’a rapor etmeleri yol açmıştır.

 

Haberin Devamı

Kim ne yapmışsa yapmış ve iyisini yapmış. Eğer o günlerde Başbakanlıkta Simitis oturuyor olmasaydı, bugün Ege’de barış rüzgarları esmezdi.


 

MİT Öcalan'ı, PKK içindeki muhbiriyle izledi...

 

Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesi sürecinde iki kurum çok önemli rol oynadı.

          

Bunlardan biri, Türk Milli İstihbarat Teşkilatı, diğeri de CİA’ dır.

 

Ankara’da kimse kendine pay çıkartmaya kalkmasın. MİT, Suriye’den çıkmasından itibaren, Kenya’da teslim alınmasına kadar geçen sürede Öcalan’ı adım adım izledi. Her gittiği yerden haberi vardı. Ne CİA ne de bir başka istihbarat teşkilatı (özellikle de İsrailliler) , MİT’in önüne geçemediler.

 

Bunun başlıca nedeni de, PKK içinde MİT’e çalışan birinin bulunmasıydı.

Haberin Devamı

          

Şimdiye kadar başka yerde okudunuz mu, bilemiyorum. Belki de ilk defa duyuyorsunuzdur. Ancak Öcalan’ın nereye gittiğini ve ne yaptığını çok yakından izleyen bu kulak, MİT’e inanılmaz bir avantaj sağladı.

          

CIA’nın bilmesine rağmen, ağzında gevelediği bazıbilgilerin, ilk eldenMİT temsilcisinden çıkması, Washington’u hayret ettirdi.

          

Öcalan’ın takibinde Amerikan üstünlüğü, Nairobi hava alanındaki bir FBI ajanından kaynaklandı. Ajan,Öcalan’ınyan kapıdan çıkarılmasından kuşkulanmış ve takip etmişti. Resmini çekip Washington’a yollayınca, kıyametler koptu.

          

FBI ajanı orada ne arıyor?” diye sorabilirsiniz.

 

Haberin Devamı

O dönemde Nairobi’de Amerikalılara karşı büyük bir suikast girişimi olmuş, Kenya hükümeti de FBI’ nin hava alanını gözetlemesine izin vermişti. Öcalan işte o ağa takıldı. Ancak, Nairobi’de nerede kaldığını yine önce MİT öğrendi.

 

Bütün bunlar işin teknik takibiyle ilgili.

 

Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesi ise, tümüyle Başkan Clinton’un verdiği bir karardan kaynaklanmıştır.

 

ABD yönetimi, hem Yunanistana baskı yapıp Nairobi’deki Büyükelçilikten çıkarılmasını, hem de Kenya hükümetiyle anlaşıp, PKK liderinin Türk Mit’inden gelen uçağa teslimini sağladı. Eğer Washington aksi yönde bir karar vermiş olsaydı, Öcalan bugün başka bir yerde yaşıyor olabilirdi.

Yazarın Tüm Yazıları