Paylaş
Pek çok hastalığın tedavisinde tek çözüm olan antibiyotiklerin hayatımıza girişi Alexander Fleming’in 1928 yılında penisilini keşfi ile başladı. Howard Florey ve Ernst Chain isimli bilim adamları kurdukları bir ekiple penisilini geliştirme çalışmaları yaptı. 1941 yılında aktif olarak kullanılmaya başlayan bu antibiyotik, 1940’lı yılların sonuna gelindiğinde frengi, zatürre, menenjit gibi hastalıkların tedavisinde başlıca ilaç durumuna geldi. Bilim bununla da yetinmedi farklı hastalık etkenlerine karşı farklı antibiyotikler geliştirilmeye devam etti. Bugün gelinen noktada antibiyotikler toplumlar tarafından yavaş yavaş işe yaramaz hale getiriliyor.
*
Antibiyotiklerin gereksiz yere, yanlış ve bilinçsiz kullanımı nedeniyle tedavi tamamlanmadığı gibi mikroorganizmalar etkene karşı direnç kazanıyor. Direnç kazanılan antibiyotiklerin yeniden kullanımının ise faydası olmuyor ya da azalıyor. İlacın dozunda verilmemesi, saatlere uyulmaması, düzensiz olarak verilmesi, yarıda kesilmesi, belirlenen sürede kullanılmaması, antibiyotik gerektirmeyen hastalıklarda kullanılması direnç gelişimine zemin hazırlıyor.
*
Karşısında hiçbir gücün duramayacağı bir bakterinin evcil hayvanınıza nereler yapabileceğini bir hayal edin. Günden güne kötüleşiyor ve kullanabileceğiniz bir ilaç yok. İçiniz ürperdi, gözleriniz doldu, kalbiniz hızlı hızlı çarpmaya başladı.
Gereksiz, bilinçsiz antibiyotik kullanımı son bulmazsa bu senaryonun defalarca gerçeğe dönüşmesi çok uzak değil. Kendimiz için, ailemiz için, evcil hayvanlarımız için aslında sağlığımızın geleceği için bakteri kaynaklı bir hastalığa karşı hekimimiz reçete etmediyse antibiyotiklerden uzak duralım, sevdiklerimizi uyaralım. Unutmayalım sağlık şakaya gelmez..
Paylaş