GERİDE kalan 12 Haziran seçimleri bir kavramı literatüre soktu, bir tarzı da geleneksel hale getirdi.
Literatüre giren kavram ‘kalfalık-çıraklık-ustalık’ dönemi, gelenekselleşen tarz ise ‘balkon konuşması’ oldu. Balkon konuşmasını bir tarafa bırakırsak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başladığını ilan ettiği ‘ustalık dönemi’ ve bu kavram benim daha çok ilgimi çekiyor. Merkezi yönetim; yani hükümet olmak, hizmetin yanı sıra devlet adına siyaset üretmeyi, strateji geliştirmeyi de gerektiriyor. Belki de bu yüzden, ‘dönem kavramı’nı yerel yönetimlere daha çok yakıştırıyorum. Çünkü yerel yönetimler siyasetten farklı bir noktada, sadece hizmet üretmesi beklenen bir yapıya sahipler. Zaten Başbakan’ın hizmet açısından esinlenip ortaya koyduğu dönemler, Mimar Sinan’ın mesleki kariyerini anlatan özgeçmişin kronolojisinden başka bir şey değil. * * * Bundan yola çıkarak Büyükşehir Belediyesi’nin Melih Gökçek başkanlığındaki üç dönemine ‘çıraklık-kalfalık-ustalık’ olarak bakmak mümkün.. Başkan Gökçek bir dönem daha; yani dördüncü defa görev almak istediğini açıklamış olsa da, ne Başbakan Erdoğan’ın lügatinde ne de Mimar Sinan’ın kariyerinde dördüncü bir dönemden bahsedilmiyor. Mimar Sinan’ın ustalık dönemi eseri olarak sunduğu yapı, 86 yaşında inşa ettiği Edirne Selimiye Cami.. Beni endişelendiren ise, Başbakan’ın mantığı ile Başkan Gökçek’in ustalık dönemine denk gelen bu dönemde, ‘Biz hep birlikte Ankarayız’ denilebilen bir balkon konuşmasının yıllardan beri yapılamamış olması.. Seçim sandığından alınan gücün, yerel yönetimleri olgunlaştırmak yerine, kalfalık dönemlerinin çocuksu ve kindar cüretkarlığına geri götürmesi de bir başka endişe nedeni.. Son beş yılda Ankara adına yapılan hatalara bakıldığında, endişe etmek için bir çok neden, onlarca yanlış karar ve inatla savunulan yanlışları görmeniz mümkün.. * * * Arkadaşımız Gamze Kolcu’nun 28 Mayıs’ta yayınlanan ‘Fareli Köyün Kanalları’ başlıklı haberinden sonra yaşanan gelişmeler ‘güç ile hizmet etmek’ ve ‘ego ile eziyet etmek’ arasındaki ince çizginin ve yukarıda sıraladığım endişelerin izlerini taşıyor. Haberi hatırlayalım.. Dikmen Akpınar Mahallesi’nde yaşanan kanalizasyon sorunu, mahalleyi basan lağım suları, cirit atan fareler ve bu konuda Manolya Apartmanı’nın kadın yöneticisi Leman Yıldız’ın iki yıldır ASKİ nezdinde verdiği mücadele anlatılıyordu. Haberin yayınlanmasının ardından, ASKİ’nin ‘işgüzar’ işçilerinden örtülü bir mesaj geldi: “Biz aslında yapacaktık ama, gazeteye vermişsiniz. Cezalısınız ve sorununuz asla çözülmeyecek.” Bazı çalışmalarını beğeni ile izlediğim ASKİ Genel Müdürü Kamil Kılıç’ın bu ilkel ve insanlık dışı yaklaşımların ne kadarından haberi var bilmiyorum. * * * Demek ki bazı ASKİ çalışanları, yıllardır ihmal ettikleri görevlerini, ‘CHP’ye oy veren Çankaya’ için bir lütuf olarak görüyorlardı. Demek ki bu hizmetleri babalarının parası ile değil, bizlerin vergileri ile yerine getirmek zorunda olduklarını unutmuşlardı. O işçilerin ustalık döneminden anladıkları, hizmet etmek yerine dördüncü defa görev isteyen başkanlarından aldıkları güçle, vatandaşa meydan okumaktı. Akpınar Mahallesi’ndeki binaların balkonlarından, seçim zaferine dair konuşmalar yapılmıyor. İstense bile yapılamaz, çünkü kokudan durulmuyor. Kalfalık, çıraklık, ustalık.. ASKİ’nin kalfaları, ustalaşmış. Başkan yetkisiyle mahalleyi farelere teslim ediyorlar, ustaca siyaset yapıyorlar. Ve diyorlar ki.. “Biz hep birlikte değil, sadece bize oy verenlerle Ankarayız..” Bize de ustaları tebrik etmek düşüyor..