2018 yılına kadar olan sözleşmesini bir türlü yenilemeye razı olmayan futbolcunun Manchester City ve Paris Saint Germain’den gelen teklifleri değerlendirdiği yönündeki iddialarına her gün bir yenisi ekleniyor. Tabi işin bir de Çin boyutu var. Ancak Arjantinli’nin kafasında bunların hiçbiri yok.
Peki, Messi, Barcelona ile olan sözleşmesini yenileyecek mi? Yenilemeyecekse planı ne? Astronomik teklifleri mi değerlendiriyor?
İşte Messi'nin 2018 planı;
Öncelikle Messi, Rusya’da düzenlenecek 2018 Dünya Kupası’na her şeyini verip kupayı kaldırmayı planlıyor. Kupayı Buenos Aires’te gezdirdikten sonra futbola başladığı Newell’s Old Boys’ta top koşturarak kariyerini noktalamak istiyor. Eşi Antonella da onun Arjantin’e dönme fikrini destekliyor. Arjantin’deki kaotik futbol ortamı ve Newell’s Old Boys’un yıldız futbolcunun maliyetini karşılayamayacak oluşu Messi’nin en büyük soru işaretleri. Her şeye rağmen 2018’de yaşanacakları beklemek ve görmek istiyor. Son kararı Dünya Kupası sonrasında verecek.
Messi’nin önümüzdeki sezon kimle çalışmak isteyeceği de Barcelona’nın teknik adam konusundaki kararında da belirleyici olacak. Bugüne kadar kimyasının bir türlü tutmadığı Luis Enrique ile saygı çerçevesinde çalışan Messi, Bartemou’nun Koeman isteğine ise sıcak bakmıyor. Arjantinli futbolcu, Enrique’nin kalmaması halinde Sampoli ile çalışmak istiyor. Bartemou’nun teknik direktör tercihinde Messi’ye kulak asmaması durumunda kulüple golcü futbolcu arasındaki mesafenin daha da açılmasından korkuluyor.
Messi açısından bir başka sorun ise Cruyff ve Guardiola tarafından yaratılan ekolün gün ve gün yok edilmesi. Takım üstündeki siyasi egolardan fazlasıyla rahatsız. Bu durumun takıma fazlasıyla zarar verdiği düşüncesinde. Ne başındaki vergi davaları, ne Barcelona’da yaşanan belirsizlikler ne de diğer olumsuzluklar onun gitme isteğine sebep. O futbol dilinden uzaklaşıldığından şikâyetçi. Leganes maçında attığı goller sonrası kutlama yapmaması ve taraftara gitmemesi de yaşadığı bu kırgınlıktan...
Kalede Karcemarskas, orta sahada N’Diaye ve hücumda Webo ile en geriden en uca kadar muazzam bir bloğa sahipler. Ve kenarda Mustafa Reşit Akçay gibi bir değer sayesinde Adana’da rahat bir galibiyet aldılar.
Hafta içi Olympiakos deplasmanından beraberlikle döndükten sonra Adana’da yorgun bir Osmanlıspor bekliyordum. Ancak onlar sahaya yansıttıkları taktikle birlikte dinlenmeyi de başardılar. Topun kontrolünü rakibine bırakan Osmanlıspor ilk yarıda en iyi yaptığı şeyi, hızlı hücumu ve savunma arkasına attığı sürpriz topları kullandı. Orta sahada Mehmet Güven, N’Diaye, Regattin ve Adam Maher o kadar efektif oynadılar ki ayaklarına aldıkları her top tehlikeye dönüşürken, hücuma renk katan isimler oldular. Adanaspor adına maç boyunca tek doğru hareket ise Roni’den geldi. Osmanlıspor savunmasını çalımlayarak topu filelerle buluşturan Roni, Adanaspor tribünlerini kısa sürede olsa sevindirdi.
Ve elbette Pierre Webo... Günün esas kazananı o. Osmanlıspor’un attığı beş golde de onun imzası var. Adana karşısında 1 gol atan ve 4 asist yapan Webo’nun özellikle Maher ve Bifouma’ya verdiği paslar futbol okullarında ders olarak gösterilecek cinsten.
Kitabın oldukça ilginç bir öyküsü var. Biraz anlatır mısınız?
- Eserin isim babası Eusebio. Geçen yıllarda kaybettiğimiz Portekiz’in efsanevi futbolcusu Kara Panter’le ölümünden önceki son röportajı ben yaptım. Röportaj sırasında “Dünyanın bütün efsaneleriyle konuşuyorum ve bu çalışmaları bir kitap yapacağım” dedim. Bunun üzerine Eusebio, “O zaman kitabın adı ‘Efsane’ değil, ‘İnsanım’ olsun” dedi. O vasiyeti yerine getirdim.
ARDA TURAN, BÜTÜN KAPILARI AÇTI
Kimler var bu kitapta?
- Kitabın önsözünü Dino Zoff yazdı. İtalyan efsane, unutulmaz anılarını yıllardır yazmak istemiş ama bunu gerçekleştirememiş. “Çoğunu sana anlattım. Sen yaz bunları. İstersen önsözü de karalayabilirim” dedi. Kapaktaysa günümüz futbolunun en özel adamlarından biri var: Andres Iniesta. Kitapta anlattıkları onun topsuz oyunda da ne denli bir ‘insan’ olduğunu ortaya koyuyor.
Kitabın benzerlerinden ayrılan bir yanı var...
- Evet, sesli olması. Eduardo Galeano’nun en büyük hayali sesli bir kitap çıkarmaktı. Galeano, “Dünyayı dolaştım, en büyük futbol yıldızlarıyla konuştum. Ancak bunu bir sesli kitap olarak hayata geçiremedim. Çünkü Montevideo’nun kaprisli futbol spikerlerini ikna edemedim” demişti bana. O hayali ben gerçekleştirdim. Kitapta her bölümü Türk futbolunun önde gelen sesleri okuyor.
Iniesta ile olan buluşmanızdan bahseder misiniz?
DÜNYANIN en çok izlenen ligi olan Premier Lig’de heyecan yeni yılda da devam ediyor.
Lider Chelsea 13 maç sonra Tottenham’a yenilirken, şampiyonluk yarışında da kağıtlar bir nevi yeniden karıldı. Çarşamba akşamı oynanan maçta, Conte’nin takımını liderliğe taşıyan 3-4-3 sistemine 3-4-2-1 ile cevap veren Pochettino, Alli ve Eriksen’i serbest oynatıp Mavileri adeta sahadan sildi.
Peki, dünyanın en başarılı ve üst düzey 6 teknik adamının kıyasıya çekiştiği Premier Lig’de düğüm nasıl çözülecek? Hangi takım daha avantajlı? Sezon sonunda ipi göğüsleyen kırmızı mı, mavi mi olacak?
MUCİZE: 3-4-3
MOURİNHO’nun yıkık bir halde bıraktığı Chelsea’yi yeniden ayağa kaldıran Conte, 3-4-3 sistemini hayata geçirerek yenilmez bir takım yarattı. Takımın saygısını kazanan Conte, başta Costa olmak üzere küskün oyuncuların tamamından yeni bir Chelsea yarattı.
ALIŞAMADI
GUARDİOLA, Ada macerasına muhteşem bir başlangıç yaptı. 6’sı ligde olmak üzere toplam 10 maçın tamamını kazandı. Ancak gerçekçiliği de elden bırakmadı. Ligin hızına ve kurallara alışamadığını hiç gizlemedi. Peşi sıra gelen kayıplardan sonra bile zamana ihtiyaç duyduklarını da hiç gizlemedi.
PSİKOLOJİK EŞİK
Daha maçın başında Muriqi’in vuruşunda dönen topu tamamlayan Serdar, Gençlerbirliği’ni öne geçirdi. Gençlerbirliği bu dakikadan sonra topa daha çok sahip olup skor avantajını korumak isteyince Bursaspor’un atakları da peşi sıra geldi. Aziz Behich’in sol kanattan yaptığı bindirmelere sağ taraftan Deniz Yılmaz da eşlik edince Bursaspor oyuna ağırlığını koymaya bildi. Yine Aziz’in sol taraftan yaptığı ortada Batalla’nın direkten dönen vuruşunu Kubilay tamamlayınca skora yeniden denge geldi.
SERDAR HARİKAYDI
Gençlerbirliği ikinci yarıda, Bursaspor’un üzerine gelmesine izin vererek dripling gücü yüksek oyuncularıyla rakip kaleye gitti. Denedikçe denedi ve dakikalar 81’i gösterdiğinde Aydın’ın pasında topla buluşan Serdar, Milinkovic’le girdiği verkaçın ardından yaptığı driplingle topu ağlara gönderdi. Gardı düşen Bursaspor’a son darbe ise Uğur’dan geldi. Gençlerbirliği son dönemde oynadığı Başakşehir ve Fenerbahçe maçlarından 1 puanla ayrılmasına rağmen ilerisi için pozitif bir görüntü veriyordu. Bunu Bursaspor karşısında da sürdürüp sahadan galibiyetle ayrılmayı bildiler. Dün Serdar harika oynadı. Aydın Karabulut ise 28 yaşında futbolunun en olgun ve kaliteli dönemini yaşıyor. İki oyuncu da hem savunmaya yardım ediyor hem de hücumda Gençlerbirliği’ni ileri taşıyor.
İlk yarım saatte Hamza Hamzaoğlu’nun rakip analizi oldukça doğru bir sonuç verdi. Bursaspor, sanki içine Barcelona kaçmışçasına bir futbol oynamaya başladı ve skor üstünlüğünü iki farklı haneye taşımayı başardı. Gollerin şokunu ancak ilk yarının son dakikalarına doğru atabilen Antalyaspor ise, ataklarını sıklaştırdı ve aradığı golü buldu. Bu anlardan itibaren Bursa cephesinde panik, Antalya’da ise gelişigüzel ataklar başlayınca iki takım arasındaki kaotik durum hakemin ilk yarının bitiş düdüğüyle sona erdi.
İkinci devre Bursaspor rakibine oyun üstünlüğünü kabul ettirip skoru korumayı tercih ederken, kontrataklarla Antalyaspor kalesinde gol aradı. Fenerbahçe maçındaki o tempolu Antalyaspor’u ise maçın belli bölümlerinde görebildik. Makoun ve Serdar Özkan değişiklikleriyle beraberlik golünü arayan Antalyaspor önce Bursaspor savunmasını, ardından kaleci Harun’u geçemeyince sahadan mağlubiyetle ayrıldı.
Maç boyunca elinden geleni yapan ve başına aldığı darbeye rağmen golünü atan Deniz Kadah, Antalya adına en göze batan isimdi. Maçın geneline baktığımızda bulduğu fırsatları iyi değerlendiren Bursaspor sahadan galibiyetle ayrılan taraf oldu.
Oyunu rakip alana yıkan ve çok adamla hücuma çıkan Osmanlıspor, Akhisar’ın iyi alan daraltmasıyla istediği pozisyonları bulmakta güçlük çekti.
Özellikle defansta yaptığı hazırlık paslarıyla etkili olamaya çalışan Osmanlıspor Aminu’nun son bölümdeki golüyle sahadan galibiyetle ayrılmayı bildi.
Osmanlı hem Avrupa’da hem ligde bu tip golleri sıkça izlettirmeye devam ediyor bizlere.
Hakem Alper Ulusoy’un verdiği penaltı kararı, bana göre yanlıştı, Akhisar kalecisi Bora’nın yaptığı kurtarışla maçın önüne geçmemiş oldu.
Amsterdam’ın muhteşem kalabalığından sıyrılıp yaklaşık yarım saatlik bir yolculuğun ardından ilk durağım olan Marken’e geldiğimde ilk düşündüğüm, bu kasabada kimsenin yaşamadığıydı. Sanki bir kasabada değil de dünyanın en büyük film platolarından birinde geziyor gibiydim. Bu sükûnetin sebebi ise Marken’in bir zamanlar ada olmasından kaynaklanıyor. Karayla arasına kurulan yol sonrasında arabayla ulaşımın sağlanabildiği bir kasaba halini alan Marken toplumdan kopuk görüntüsünden uzaklaşarak turistik bir yere dönüşmüş.
Dar yolları, legoları andıran rengârenk evleri, çiçeklerle süslü pencereleri, düzenli bahçeleri ve evlerin önünden geçen küçük kanallarıyla gerçek bir masal diyarı Marken’in en önemli simgelerinden biri de tahta ayakkabılar.
AYAKKABIYA İŞLENEN AŞK…
Rivayete göre, sefere çıkan balıkçılar, yolculukları boyunca bu ayakkabıların üzerine motifler işler, dönüşte sevdikleri kıza hediye ederlermiş. Sadece sefere gidenler değil kasabada yaşayan gençler de sevdiği kızın kapısına bu tahta ayakkabılardan bırakırmış. Ertesi sabah eğer genç kız bu ayakkabıları giyerse ailenin de bu aşka onay verdiği anlaşılırmış. Bu bir anlamda onların geleneksel evlilik teklifleriymiş.