Paylaş
Öyle ki vaktinde medyada yayımlanan bazı yazı dizilerindeki iddialar, savcı Mehmet Berk’in 3 Temmuz iddianamesinden bile daha iddialıydı!.. Bu yargıyı besleyen en önemli etken her sezon kulüplerin birbirini suçlamasıydı.
Bu nedenle 3 Temmuz Operasyonu’nun içeriğine ilk başlarda kimse şaşırmadı. Şaşkınlık, daha çok futbolun en güçlü ismine dokunulmasından ötürü yaşanıyordu. Bir iki gün sonra ise operasyonun odağındaki F.Bahçeliler, isyan bayrağını açtı, çünkü fezleke ve sonrasında da iddianamede diğer ezeli rakip yoktu! Zaten Aziz Yıldırım da süreç boyunca “Herkes temiz bir biz mi kirliyiz” derken, esasen futbolumuzun tamamının yargılanması gerektiğini söylüyordu. Ve Yıldırım ayrıca, savunmasından adeta bir ‘G.Saray iddianamesi’ de çıkarmıştı. Mahkemede sanık olmayan G.Saray’ın maçlarından örnekler verip “Bakın şike böyle olur” demişti.
BAŞBAKAN TRABZON’A MI FENER’E Mİ YAKIN?
Genel olarak Türkiye’de askerin yönetimlere el koyma eğilimi olmadığı söylenebilir miydi, hayır. Zira memleket neredeyse on yılda bir askeri müdahalelere maruz kalmıştır. Ancak bir ceza yargılaması ne kadar güçlü olursa olsun sadece önyargılardan beslenip ‘adil’ bir sonuca ulaşamaz. Savlar hukuki delillerle yüzde yüz ıspata mahkumdur. 2005’ten bu yana özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) baktığı davaların bu açıdan iyi bir sınav verdiği söylenemez. Özellikle de soruşturma aşamaları ve iddianemeler çok tartışıldı. Şike Davası da ÖYM’de görüldü. Çünkü iddia sahibi, şikenin bir örgüt tarafından gerçekleştirildiğini savunuyordu. Oysa mahkeme koridorlarında konuştuğum Trabzonlu avukatlar bile ‘örgüt’ işini inandırıcı bulmadıklarını söylemişlerdi.
Fenerbahçeli başından beri mahkemeyi tanımıyordu ama Başbakan’ın ‘paralel devlet’ iddiasıyla inançları katmerlendi. Hükümetin yeniden yargılama girişimlerine karşın sarı lacivertli taraftarlar ona da tepki göstermeyi sürdürüyor. Buna mukabil Fenerbahçe yönetiminden bazı isimler iktidarı azade tutmaya çalışıyor. Fakat ortada cemaatle 11 yıl birlikte yürünmüş bir yol var. Trabzonspor Başkanı Hacıosmanoğlu, kupayı isterken sık sık Başbakan ile görünmekten geri durmuyor. Rıdvan Dilmen de Başbakan’ın Fenerbahçe için çok uğraştığını söylüyor. Aziz Yıldırım’ın ise Yargıtay 5. Daire’deki hakimlerin cemaatin mi, devletin adamları mı olduğunu sorması ‘manidar’dır. Evet, ÖYM’lerin kararları ‘paralel devlet’ tartışmasıyla iyiden iyiye hüküm gücünü yitirmiştir. İtaat etmeyeni kınayamazsınız.
‘DECODER DAHA MÜHİM’ DİYEN ANLAYIŞIN HÜKMÜ
Sporseverlerin Şike Davası’nda yüzünü çevireceği asıl nokta spor yargısının karardır. “Futbolumuzun esas sorunu şike değil decoder’dir” diyen ve talimatları değiştiren Yıldırım Demirören’in kurullarının verdiği kararlara itimat edilebilir mi? Her şeye rağmen onun kurullarının dosyada “Hiç bir şey yok” diyemediğini ve en azından bazı kişiler için “Teşebbüs var” dediğini de hesaba katalım. Birbiriyle çelişen ceza yargısı ve spor yargısının kararları Türkiye futbolunda yeni bir sayfa açmamıştır. Yargılayanlar, sadece bir sezonla sınırlı kalarak ‘temiz futbol’ iddiasına inandıramamıştır. Yargılamalar sürerken yapılan talimat ve yasa değişiklikleri sanıkları baştan suçlu ilan etse de bunun sportif bir sonucu olmamıştır. Ceza yargısında olduğu kadar spor yargısında da ‘paralel’likler olup olmadığı sorgulanmaya muhtaçtır...
SİYAH: Yargıtay’ın onama kararında siyah beyazlıların 2011’de kazandığı Türkiye Kupası’na “şikeli” demiş olması.
BEYAZ: Beşiktaş’ın yeni yapılmakta olunan stadının inşaatında tribünlerin yavaş yavaş belirginleşmeye başlaması.
Paylaş