Ya spor programları gündüz yayınlansaydı

UZUN tatil bitti, pazar gecelerinin tanıdık yüzleri döndü. Araya tatil sıkıştırabilenlerden Erman Toroğlu’nun anlattıklarından tatilini ABD’de değerlendirdiğini anladık.

Erman Hoca, Maraton’da Şansal Büyüka’ya Lig TV’nin ABD’de de çok seyredildiğini anlatırken farkında olmadan her ev kadınının pazar kabusundan bahsetmiş oldu.

Saat farkından kaynaklanan ’kabus senaryosunu’ Erman Toroğlu’ndan dinleyelim:

"Amerika’da erkekler hafta sonu kalkıyor, gidiyorlar sabah futbol maçlarını yapıyorlar, eve gelip kahvaltıya oturuyorlar. Tam o saatte maç başlıyor, maçı seyrediyorlar. Sonra da bizim program başlıyor. Pazar günü akşama kadar oturup bizi seyrediyorlar..."

Maraton ve diğer spor programlarının pazar sabahı başladıklarını ve bütün gün boyunca evde bunların seyredilmesinin gündeme geldiğini düşünün. Kafayı sıyırmayan tek bir ev kadını, arıza çıkmayan tek bir ev kalmaz herhalde memlekette... Aman diyeyim...

Gol ayakları suskun kaldı cümlesini de duydum ya..

ÇOCUK denecek yaştan beri futbol maçlarına giderim, tribün muhabbetine hakim bir insan sayılırım. Bunca yıldır hiçbir maçta çevremde şöyle bir cümle kurulduğuna rastlamadım:

- Bugün de bizim gol ayakları suskun kaldı ya...

Sanki futbolcuların bir normal ayakları, bir de ayrıca gol ayakları var. İşin ilginç yanı bu ayaklar konuşma yeteneğine de sahipler. Konuştuklarında sadece "Gol" veya "Aut" diyebilen bu ayaklar, bazı günler gıcıklık yapabiliyor (Maksat taraftar hayata küssün!) ve susabiliyor. Futbol yazarken kullanılan ama konuşurken futbolla ilgili kimsenin kullanmayacağı türden bir cümle işte.

* * *

Futbol seyircisi "Bizim takım da dalga dalga akın etti ama son vuruşlarda etkisiz kaldı" demek yerine en iyimser/saf yaklaşımla forvet oyuncusuna hitaben "Ayağının dümenini düzelteyim" demeyi tercih edecektir.

Maç devam ederken dönüp yanındaki elemana "Topun hakimiyiteni iyice ele geçirdik" gibi bir cümle kurarsan, tribün en yakın akıl hastanesine sevkini sağlamak için "Ambulans... Ambulans..." tezahüratına başlayabilir. Bu cümle yerine "Ağbi dağıldı herifler, gol geliyoooor geliyooooor İliç’in ortasından, Hakan’ın kafasındaaaan" türü bir kopma tercih edilir.

Bütün bunları pazartesinin ilk saatlerinde Kanal D’de 3. Devre’yi seyrederken düşünmeme sebep olan Engin Verel’e ayrıca teşekkür borçluyum. Verel, F.Bahçe maçını yorumlarken doğal bir şekilde "Kayseri Erciyes maçında gol ayakları suskun kaldı" deyiverdi ve tuhaf da kaçmadı... Bu cümleyi birinin ağzından duymak enteresandı...

Seni değil ağbini övüyorum

TELEGOL ekibi yine kendi aralarında arıza çıkartacak bir konu başlığı bulmuş, kapışıp duruyor. Bir "Siyaset Meydanı" hassasiyetiyle diğerleri konuşurken araya girmeyen ve haklı olarak aynı saygıyı görmeyi bekleyen Ziya Şengül, hayatta en sevdiği insan olmadığına iyice kanaat getirdiğimiz Adnan Aybaba’ya dönerek konuşmaya başladı:

"Şimdi sen böyle üst düzey futbol anlayışınla, iyi bir teknik adam olarak..."

"Estağfurullah Ziya Ağbi..."

"Senden değil ağbinden (Samet Aybaba) bahsediyorum!..

Yabancı hoca yasağı önerisi...

SEZONUN ilk yarısında Beşiktaş’ın düzelmesi için sunum tahtasının önüne geçen ve Tigana başta olmak üzere neredeyse herkesin çekip gitmesi gerektiğini söyleyen Adnan Aybaba, Telegol’de durdu durdu ve bombayı patlattı: "Türk futbolunun gelişmesi için ne yapacaksın biliyor musun ağbi? Yabancı hocayı 3 yıl yasaklamak lazım. Üç yıl, üç yıl!.."

Sonra konu "Eskiden yabancı kaleci yasaktı di mi?", "Ama bu insan haklarına aykırı..." gibi cümlelerle etkisiz hale getirilene kadar konuşuldu.

"Bugün Türk futbolu diye bir şeyden söz ediyorsak, Jupp Derwall ve Sepp Piontek’i anmadan geçilmez" görüşü futbol kamuoyundaki nadir ortak görüşlerdendir. Bu noktaya temas edilmedi filan falan. Fakat ben buna da takılmadım.

Takıldığım nokta, yasağın süresi oldu.

Niye 3 yıl? Denenmiş bir metod mu var? Dördüncü yıl yeniden "Gelin arkadaşlar yasak kalktı" mı diyeceğiz? Niye 3 yıl? Haftaya umarım Sabri Bey sorar, Adnan Bey de yanıtlar.

* * *

Şu işi yerli hoca/yabancı hoca yerine iyi hoca/kötü hoca olarak tartışsak bir de.

Mesela iki sezon önce Hikmet Kahraman’ı açıkça küçümseyerek "Bu arkadaştan hoca olmaz" diyenlerin Ankaragücü’ndeki başarısının ardından neler düşündüklerini öğrenerek tartışsak.

Yerli hocaları ben de destekliyorum ve başarılı olmalarını istiyorum. Ama yabancı hocalara biraz da "Nasıl olsa anlamıyor" diyerek yöneltilen ve çoğunlukla maksadını aşan ağır eleştirileri, kendi hocalarımızdan niye esirgiyoruz; bunu da tartışsak...

İyi hoca peşindeysek, bizimkilerin de Gerets, Zico, Tigana kadar eleştirilecek yanları vardır herhalde, değil mi?

Gol ayakları suskun kalmasın, konuşalım, doğruyu birlikte bulalım.

Battı fişing yan going!..

ERMAN Hoca’nın ABD tatilinin artçıları epeyce süreceğe benziyor.

Maraton’un son dakikalarının rehavetiyle sohbet koyulaşınca Şansal Büyüka "Hocam sen bu gidişle 07.00 uçağını da kaçıracaksın" dedi.

Sonra diyalog şöyle gelişti:

E.T.: Battı fişing, yan going!

 Ş.B.: (Şaşırarak) Ne dedin hocam?

 E.T.: Battı fişing, yan going! Böyle bir şey yok da; battı balık yan gider işte...

Gecenin bir vakti bütün arkadaşlarımı arayıp bu insanı koltuğuna mıhlayan espriyi tekrarlamak istedim ama sonra hemen vazgeçtim.
Yazarın Tüm Yazıları