Pazar sabahı gazeteleri ayrıştırma süreci başarıyla tamamlanmış, mutlu bir şekilde okuma kısmına geçmişim.
Ayrıştırma sürecinde ana gazeteler, pazar gazeteleri, bulmaca ekleri, magazin dergileri, elektronik eşya mağazalarının katalogları (ve diğer insertler) şeklinde öbekler yaratıyorum.
Sonra kafama göre ya öbek bütünlüğüne saygı göstererek ya da karışık teknikle okumaya koyuluyorum.
Magazin dergilerinden birinde şöyle bir başlık çarpıyor gözüme: "Ben kafasında bardak kıran kişiyim."
Haberde evlenmek için tanımadıkları bir grup insanla aynı eve girmek gibi bir işe kalkışan ve sonra bir gün kendisini canlı yayın sırasında kafasında bardak kırarken bulan Caner ile Zeynep Tunuslu’nun fotoğrafı var.
Olay şöyle gelişmiş: Bir davette Caner ve Zeynep Tunuslu karşılaşıyor. Tanışma faslında, bir ara her sabah Kuşum Aydın’ın programında ağlayan genç olarak da hatırlayabileceğimiz kişi, "Ben Caner" diyor.
Büyük ihtimal, birden fazla Caner’in bulunduğu gerçeğiyle o anda yüz yüze gelen, Caner’leri hatırlayamama veya birbirine karıştırma riskini göze alamayacağını düşünen Tunuslu da "Hangi Caner?" diyor!
Her yeni yayın döneminde Tülin’e bir daha áşık olan arkadaş "Kafasında bardak kıran Caner" diyerek kendini tanıştırma faslını taçlandırıyor.
Yakın zamanda okuduğum en uçuk metindi!
*
Aslında anlatım tarzı açısından, benim gibi "yüz/isim eşleştirmesi" konusunda fena olanlarda işe yarayabilecek bir yöntem.
Hatta Televolik ambiyanslarda fayda sağlayacak kapsamda bir "Kim Kimdir?" sözlüğü yapmak isterdim. Ama çok tarama gerektirir ve o tarama sürecinin sonunda bir hırka ve bir sopa isteyip dağa kaçacak hale gelmekten korkarım...
Yine de tadımlık bir tanışma cümleleri listesi yapalım ama... Ben cümleleri yazayım, siz kimin kim olduğunu bulmaya çalışın; isteyen listesini uzatsın. Cumartesi eğlencesi.
*
"Merhaba, ben eğlenmek için gittiği barın tuvalet penceresine sıkışan kişiyim."
"Medyum arkadaşım tarafından yumruklanmıştım, hatırladınız mı? Saç o zaman uzundu..."
"Ben canlı yayında leğende cüce yıkamıştım. Arka planda da kuzular vardı. Evet, ulusal bir kanalda, stüdyoda yıkamıştım... Kuzular?.. Canlıydılar o zaman..."
"Kulağımı Japon yapıştırıcısıyla sabitlemiştim ben... Göze damlatan başka, o benden sonra yaptı..."
"Benim en gözükmeyecek yerim bile gözükmüştü canlı yayında. Pijamamı indirmişti sunucu. Pijamayla sahnede ne işim mi vardı? Onu sunucuya soracaksın..."
"Ben bir otomobille birlikteydim. Yok, sedan değil, bildiğimiz insan. Halk tarafından kısaca ’Otomobil’ olarak tanınıyordu da ondan öyle dedim..."
"Ben albümünün promosyon çalışması esnasında jet-ski’yle denizde kaybolmuştum... Köpekbalıkları etrafımızı sarmıştı. Yok, Güney Afrika sahilleri değil ya, Türkiye’de sardı köpekbalıkları etrafımı... Ne o inanmadın mı?.."
"Natürmort bir tarzım vardı, zerzevat şarkılarla ün kazandım bir yerde. Muz?.. Nane?.."
"Şarkıcıyım ama şöhreti ilahiyatçı bir profesörün yanağını ısırarak patlatmıştım. İkimizin aynı programda bulunma sebebi mi? Ne bileyim ben?..."