Paylaş
İKİ gün önce, bir grup arkadaşımla oturmuş laflıyoruz.
‘‘Telekom'un özelleştirilmesi’’, jandarma-hükümet gerginliği gibi konulara girmek isteyen yok aramızda allahtan.
‘‘İlla bir şey mi konuşmak gerekiyor birader, sessizce dağılalım olsun bitsin’’ noktasına doğru hızla ilerlerken, bir arkadaş ‘‘Murat Belge'ye yapılan fenalığa ne diyorsunuz?’’ dedi.
‘‘Murat Belge'nin sütlü Malibu itirafı’’ başlıklı haberden bahsediyor.
Masa bir anda ikiye ayrıldı.
Bir grup, ‘‘Kardeşim ne kötülük var bunda?’’ derken, diğer grup da haliyle ‘‘Bunun futboldaki karşılığı kasti fauldür’’ şeklinde cephe aldı.
Ben, ‘‘Senin çalıştığın gazetede çıktı o haber. Tabii savunursun’’ denmemesi için bir süre görüş belirtmedim.
* * *
Bu arada ortamda bulunanların çoğunun, 1980'lerden itibaren sıkı birer Murat Belge takipçisi veya bir anlamda hayranı olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.
Neyse efendim, Belge'ye haksızlık yapıldığını düşünenler özetle şunları söylüyordu:
‘‘Adamın kitabında, belli ki biraz da espri olsun diye yaptığı bir itirafı alıp habere çevirmenin ne manası var? Haberdeki kasıt belli. Murat Belge, yıllardır rakı gibi delikanlılığın alameti farikası bir içkiyi severken, Malibu gibi -hem de sütlü- 'bir kız içkisi'ne nasıl düşer havası yaratılıyor. Memleketin başka meselesi mi kalmadı yani? Bir de öyle eline kolajla Malibu şişesi oturtulmuş filan. Fenalık yani...’’
Diğer taraf ise -yine özetle- şunları söylüyordu:
‘‘Haber dediğiniz metinde, hiç de alçaltıcı bir ifade yok. Öküz altında buzağı arıyorsunuz birader. Gayet eğlenceli, Belge'nin sözlerine sadık kalınarak yazılmış bir 'tişörtlü gazete haberi' işte... Hem bu haber, Hürriyet'ten önce Gusto Dergisi'nde çıkmış... Sütlü Malibu vurgusuna takılmak da saçma. Hem zaten bu meret sütle içilmiyor muydu?’’
* * *
Böyle, her iki tarafın da haklı olabileceği bir tartışmada, tabii ki bir sonuca varılamadı.
Bir sessizlik anında ben söze girdim ve ‘‘Bence olayın en güzel tarafı, Murat Belge'nin, bazı ortamlarda hakikaten cesaret isteyen böyle bir itirafta bulunmuş olması. Hem bir kere ben de içmiştim Malibu.
Ortamı Malibu Pişmanları Dayanışması'na çevirmek istemem. Ama samimi itirafları sonuna kadar desteklediğimi söyleyebilirim. Hem biliyor musunuz, ben Gal Kaplanı Tom Jones'un bir iki şarkısını eşlik edecek düzeyde ezbere biliyorum’’ dedim.
Konu bir anda samimi itiraflara dönüverdi.
Bir arkadaşımız, eşek kadar olduğu dönemde bile GırGır Dergisi'nin ‘‘Çiçeği Burnunda Karikatüristler’’ köşesine karikatür yolladığını itiraf etti.
İşin, bunu yaparken sahte isim kullanmasından bile acıklı tarafı, 'kötü' olduğunu şimdi kabul ettiği karikatürlerinden sadece bir tanesinin yayınlanmış olması.
‘‘Peki saklıyor musun?’’ dedik.
‘‘Tabii saklıyorum, ya ne yapacaktım’’ dedi.
* * *
Bir diğer arkadaş, küçükken hep Tolga Han gibi dans etmek istediğini, hatta bir ara Tolga Han'ın grubuna girmek için şartları zorladığını bile söyledi.
Bu macerasını ‘‘Kırılmaz Vücutlar’’ adlı, -neyse ki- başlangıç aşamasında dağılmış bir break dance grubu kurarak noktalamış.
O ana kadar üniversite civarındaki kahvelerde saatlerce memleket meselesi tartıştığınız arkadaşınız olarak gördüğünüz birini, kafasının üstünde break dance yaparken düşününce biraz tuhaf oluyorsunuz tabii.
Ama itiraf ortamında sadece suratınızda sersemlemiş bir yüz ifadesiyle, ‘‘Olur canım böyle şeyler’’ der gibi kafa sallıyorsunuz sadece.
Sonra bir diğer arkadaş, bir defasında ezelden beri kıvırcık olan saçlarını ablasının saç maşasıyla düzleştirdiğini, ortaya çıkan korkunç manzaranın ardından okula gitmeme kararı aldığını söyledi.
Bu arkadaşın şu anki mevkiini ve çalıştığı şirketi, borsadaki hisselerinin olumsuz yönde etkilenmemesi için özellikle açıklamıyorum.
* * *
En sarsıcı itiraf ise, bir arkadaşın küçükken Akola reklamlarında figüran olarak görev aldığını söylemesiydi.
‘‘Kötü bir kariyer başlangıcı. Peki devam ettirmeyi düşünmedin mi?’’ dedik.
Bir başka meşrubatın daha reklamında oynamak için sete gitmiş ama bizimkini kullanmamışlar.
Bu da o üzüntüyle sanat hayatına noktayı koymuş.
‘‘Rolünü hatırlıyor musun, bir kere yapsana...’’ filan diye gaza getirmeye çalıştık ama ne yazık ki yemedi.
* * *
Tam dağılmak üzereyken tartışmayı başlatan arkadaş bombasını patlattı:
En dedikoducu haliyle ‘‘Murat Belge müsterih olsun. Sütlü Malibu'da utanılacak hiçbir şey yok. Ben asıl kimi Archers (Bilmeyenler için söyleyeyim şeftali likörü) içerken gördüm biliyor musunuz?’’ dedi.
Hemen atladık ‘‘Kimi, kimi?..’’ diye.
Bir süre nazlandı sonra söyledi.
Ben size söylemeyeceğim tabii ki. Ama ipucu verebilirim...
Ünlü bir popüler tarihçi...
Paylaş