İstanbul Film Festivali sponsoru Akbank, program kitapçığının arka kapağında yayınlanan ilanında sloganını “15 gün ara” olarak seçmiş.
30 Mart-14 Nisan arasında seyretmeyi hayal ettiğim, bir kısmına kesin gideceğimi düşündüğüm, bir kısmını seyredememekten dolayı pişmanlık ırmaklarında sürükleneceğimi bildiğim 200 küsur filmi incelemek bile şahane bir mola oldu. Sinemanın büyülü perdesine sığınıp mucizeler, hakikatler, hayaller dünyasına geçip sonra geri döneceğini bilmek hem büyük bir teselli hem de heyecan verici. Mucize ve hakikat hususunda favorim, kopya DVD’den seyrettiğim ve En İyi Belgesel dalında bu yıl Oscar kazanan “Searching For Sugarman/Bir Şarkının İzinde”. Festival sayesinde sinema salonunda hakkını vermeye kararlı olduğum film, 1970’lerin hemen başında iki harika albüm yapan, ancak ticari başarı elde edemeyen müzisyen Rodriguez’in hikâyesi. Nazi Almanyası’ndan sonra belki de dünyanın en büyük baskı rejiminin (Apartheid) sürdüğü yıllarda Güney Afrika’da kulaktan kulağa gezen ve bir efsane olan Rodriguez’in kim olduğuyla ilgili bir bilgi kırıntısı bile yoktur. Hatta sahnede intihar ettiği rivayeti yaygın bir inanıştır! Ta ki bir gün bir gazeteci Rodriguez’in hikâyesinin peşine düşene kadar. Plakları satmayınca mazlumların, işçi sınıfının, umutsuzların şehrinde inşaat işçisi olarak çalışan “sıradan bir halk kahramanı”na dönüşen Rodriguez’in hikâyesini gözleriniz dolmadan tamamlayabileceğinizi sanmıyorum. Mucizelere inanmak için... Hakikatler babında seyretmek gereken pek çok film ve belgesel var. Türkiye’de fırınlardaki Hemşinli hâkimiyetini içinden 1917 Rus Devrimi geçen bir belgesele çeviren “Gurbet Pastası” merak uyandırıcı. 2012 yapımı “İşkenceyi Gördük”, “Bûka Barane”, “Annemin Pusulası”, “Savaşın Tanıkları” gibi çözüm sürecinde muhakkak kulağa küpe etmek gereken çalışmalar... Keza azınlıklar ve 2015 öncesi Ermenilerle diyalog ve geçmişle yüzleşmek açısından önemli “Elveda İstanbul”, “Yolun Başında”, “Garod” dikkatle izlenmeli. “Yerli film” cephesi de heyecan uyandırıcı. Mahmut Fazıl Coşkun’un “Uzak İhtimal”ini çok sevmiştim mesela, yeni filmi “Yozgat Blues”u kaçırmak istemem. Cemil Ağacıklıoğlu’nun “Özür Dilerim”inde Güven Kıraç’ın döktürdüğünü duydum, merakla bekliyorum. Lusin Dink’ten “Saroyan Ülkesi”, Aslı Özge’den “Hayatboyu”, Uğur Yücel’den “Soğuk” da ilk işaretlediklerim oldu. 200’den fazla film var. “Pek yakında” ödül yağacak yapımlar, potansiyel gişe canavarları, ancak ve sadece “festival”de sinema salonu görebilecek mücevherler saymakla bitmez. Hayal, hakikat ve mucizeler için 15 gün ara.