Paylaş
Hatta olaylar tam olarak şöyle gelişti...
* * *
Kedi hayatıma girdiğinden beri, yani yaklaşık 1,5 yıl içinde üçüncü eve taşındık.
İsim koymadım elemana, sadece veterinerden temin edilen kafa kağıdına eski kaleci ağbimiz Andoni Zubizarreta’dan esinlenerek Zubi
yazdırmıştım.
Şimdi bakıyorum, adı pekala Nakliyat
da olabilirmiş...
İlk geldiği günlerde bir kediye kural/sistem kabul ettirebileceğini düşünen sersem bir tip olarak “Dışarısı yasak!”
demiştim.
Kararımın arkasında durdum.
Kedinin dışarı kaçmasını ve kendine zarar vermesini engellemek için önce güvenlik önlemleri aldım.
Malum hikâye işte: Operasyon Sineklik.
Yapısal sorunları olan ilk sinekliği çözmesi ve ufalaması fazla zaman almadı.
Daha sert önlemler aldım.
Daha kuvvetli, kilit sistemi bulunan bir sineklik sistemi kurdum.
Onu da çözerdi ya, zaman yetmedi taşındık.
* * *
Yeni evde çok ama çok sıkıldı kedi.
Daire çok yüksekteydi, çok endişeleniyordum.
Çareyi hayatı ikimiz için de kodese çevirmekte
buldum.
Bunun bir çare olacağını düşündüm.
“Ne sinekliği? Pencere bile açılmayacak kedi enterne edilmeden dönemi”ne böylece geçmiş olduk.
Kedi sıkıntısını “Açsana camı çerçeveyi zibidi!”
şeklinde söylenme mırıltılarıyla ve seri pati darbeleriyle ortaya koymaya başladı.
Fakat kural bulmuşum, kafama uydurmuşum ve kediye de uysun diye sunmuşum!
Bu sebepten protestoları görmezden geldim ancak bazı kültürel ve sosyal haklar tanımaya karar verdim.
Oyuncak fare sayısını artırdım; ı-ıh!
Güzel ve akıllı bir kediyle tanıştırayım dedim; ı-ıh!
Yeni paketler açtım, yaş mama paketleri: Okyanus Balığı vesaire; ı-ıh!
Haa, yedi bitirdi, o ayrı!
* * *
Koyduğum sıkıcı kurallara uyarak bir zaman geçirdikten sonra “Haydi genç, taşınıyoruz yine, toplayalım mama kabımızı...”
dedim.
Eleman dile gelseydi hayatımın en sağlam fırçasını o gün yerdim herhalde.
Yeni evde bir kedinin aklını başından alabilecek her ortama erişim sağlayan küçük bir balkon var.
İstanbul şartlarında “arboretum” kabul edilebilecek küçük bir bahçe mevcut aşağıda.
Başka kediler, avlanacak sinekler, bakıp avlama hayali kurulacak kargalar..
Fakat kural kuraldır, dışarısı yasak!
Ne uyuz bir insanım!
* * *
İlk iş yeni sineklik sistemi tasarlamak oldu.
Dükkânının bir köşesine benim fotoğrafımı asacak hale gelen evimizin resmi sineklik tedarikçisini
aramak üzereyken durdum.
Bıktığımı hissettim.
Bir sineklik sistemiyle daha uğraşamayacağıma karar verdim.
Emniyet tedbirlerinin çözüm olmadığını, karşılıklı güvenle biraz da şansla bu problemi aşma şansımızın olabileceğini düşünmeye başladım.
Kediyi karşıma aldım:
“Bak usta!
Az sonra seni kucağımda yeni bir dünyaya çıkaracağım. Aşağıdaki bahçeye düşmemeye dikkat etmeni, düşersen de gerçek bir kedi gibi düşmeye çaba göstermeni istiyorum senden. Yardıma ihtiyacın olursa ühü-ühü!..”
dedim.
“Kısa kes, balkonu aç! Ne dram insanısın sen yahu”
gibilerden yüzüme baktı ve esnedi.
* * *
Balkonu, camı açtım.
Kırmızı çizgi kalktı, kedi açılımı tamamlandı.
Dün alt kata ilk yumuşak düşüşünü gerçekleştirdi.
Don paça, söylenerek kurtarma operasyonu yaparken “Özgürlüğün bir bedeli var tabii kedi bey,
öyle gevrek gevrek esnemekle olmuyor. N’oldu seni biraz sarsılmış gördüm?”
dedim.
Doğru yolu bulduk sanırım, artık sadece şansa ve dikkate ihtiyacımız var.
Kedi mutlu, ben mutlu.
Açıldık işte.
Paylaş