ZİNCİRLİKUYU’daki Karayolları binası benim gözümde hálá bir gökdelendir. Şu anki görüntüsü itibarıyla olsa olsa "serpilmiş apartman" olarak değerlendirilebileceğinin farkındayım.
Fakat İş Kuleleri yokken, Gökkafes İstanbul siluetine henüz lök gibi oturmamışken, yani ben küçükken, o koyu renkli bina Amerika’dan ışınlanmış gibi gelirdi.
İki gündür bu konuyu açtığım hemen herkesin "Aaaa, hakikaten gökdelen diye severdim ben o binayı, n’olacak acaba?" tepkisini verdiğini söyledim.
"Yerine yapılacak binaya anısını yaşatmak için -belki binayı biraz daha görkemli gösteren- maketi konabilir: ’Yolcu, burada İstanbul’un ilk gökdeleni dururdu, unutma’ yazılabilir" diye zırvaladım.
Vahap Müdür, seri saçmalamamı içime su serpen şu açıklamayla sona erdirdi: "İlk gökdelen olduğu için tarihi eser kontenjanından koruma altına alındı, satılmıyor ve yıkılmıyor. Git yüzünü yıka, açılırsın..."
100 yıl öncesinden küresel ısınma tüyosu
TOPLUMSAL Tarih Dergisi’nin Mart 2007 tarihli sayısında "Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce Bu Ay" sayfalarında, Tercüman-ı Hakikat’in 27 Mart 1907’de yayınlanan hava durumunu okuyalım:
"(İstanbul’da) Mart ıttırádsızlığını (düzensizliğini) tamamen izhárda devam ediyor. Pazar günkü kardan sonra havaya bir sükunet gelmiş, yağmur bile yağmış idi.
Dün sabah bir aralık güneş neşr-i envár etmeye (ışıldamaya) başlar iken birden bire hava kapanmış ve saat dörde doğru tipi suretinde kar tenezzüle başlayarak ancak on dakika imtidád ile dinmiş, ba’hu şems-i tábán (parlak güneş) arz-ı çehre-i ibtisám ederek bütün gün her tarafı tenvir ve teshin eylemiştir (aydınlatmış ve ısıtmıştır).
Maa-hazá dünkü bürûdet (soğuk) oldukça müessir (etkili) idi. Mizán’ül-haráre (termometre) akşam üzeri fevk-üs-sıfır 2,5 dereceyi gösteriyordu.
(Bursa’da)...Dün vadiye bir sürü leylek indi. Kuşlar karın tenezzüle başlaması üzerine dûçar-ı taaccüb oldukları bedihidir (şaşırdıkları kesindir).