Paylaş
Çektiği Hasankeyf fotoğraflarından AstraZeneca sponsorluğunda Tarih Vakfı tarafından hazırlanan kitabın sayfalarını çevirirken Başbakan Erdoğan’ın sözleri anlamını kaybediyor.
Ne diyor Erdoğan: “Ilısu Barajı’na asıl karşı çıkan PKK. Hasankeyf protestosu yapan sanatçılar işin bu kısmını da düşünsün...”
Amacım kuru muhalefet yapmak değil fakat Erdoğan’a itirazım var.
¡ ¡ ¡
İki hafta önce Hürriyet Treni için Hasankeyf’teydik.
Dicle’nin kenarında otururken kafamı kaldırıp tepelere bakıp “Yani burası sular altında mı kalacak?” diye düşünürken bu coğrafyada konaklamış olanları sıraladım...
Sıraladıklarım yetmez, Marco Plüss’ün kitabındaki kronolojik listeye bakmam gerek.
Üşenmeyip hepsini yazayım, üşenmeyin siz de okuyun; evet siz de bir zahmet Sayın Erdoğan.
Milattan önce 7500’deki Çayönü medeniyetiyle başlayıp tarihte ilerleyelim:
Hurriler ve Mittani
Seytler
Medler
Persler
Büyük İskender
Seleukoslar
Partlar
Büyük Armenia Kralı Tigranes
Romalılar
Sasaniler
Bizanslılar
Şam Emevileri
Abbasiler
Şeyhoğulları
Hamdaniler
Büveyhoğulları
Mervaniler
Selçuklu İmparatorluğu
Şam Selçukluları
İnaloğulları
Nisanoğulları
Hasankeyf Artukluları
Mısır ve Şam Eyyubileri
Anadolu Selçukluları
Mardin Artukluları
Moğollar (Timur)
Akkoyunlular
Safaviler
Yavuz Sultan Selim.
¡ ¡ ¡
Kitaptaki liste böyle.
Ama kitaplar, konjonktürler, stratejiler, kararlar filan hikâye oluyor akşam çekilen günün son ışıkları tarihi şehri son kez aydınlatırken.
Hayatımda gördüğüm en etkileyici günbatımlarından biri.
Başbakan Erdoğan bir siyasetçi. Kendince haklı olduğu noktalar da muhakkak vardır.
“Taşıyacağız, harika bir Hasankeyf kuracağız. Ilısu Barajı şart” diyor Başbakan.
Fakat Zeynel Bey Türbesi başka bir yerde aynı etkiyi yaratır mı?
Mesela Mağara Kilisesi’nin taşınması imkânsız değil midir?
El-Rizk Camii, Koç Camii, hipodrom, Küçük Saray, Büyük Saray...
Hasankeyf’in sular altına gömülmesinden sağlanacak fayda tarih önünde bizleri aklamaya yetmeyebilir.
PKK’nın canı cehenneme, bana ne? Hasankeyf için mücadele edilmesi gerektiğine inanıyorum.
Başbakan bu konuyu bir de Dicle kenarında, akşamüzeri bir bardak “kaçak çay” eşliğinde düşünse...
Aaa-maaaaan! Ben de ne saf oluyorum bazen...
İyi pazarlar.
Paylaş