Grip paranoyasının eşiğinde

ECE Temelkuran, Oray Eğin ve Cüneyt Özdemir.

Bir Medyatava haberinde bu üçlünün isimleri ancak ağır polemik ortamında bir araya gelir.

Haberin Devamı

Fakat üçünü buluşturan ortak nokta grip.

Medyanın bu popüler simalarının griple uğraştıklarını yazıları sayesinde öğrendik; üçüne de en çabuk tarafından şifa diliyorum.

Ayrıca deneyimlerini paylaşmalarını da -şaka filan yapmıyorum- gayet önemli buluyorum.

Ezgi Başaran da hem üzücü hem de gribin ne kadar ölümcül ve ne kadar yakında olduğunu gösteren bir haber verdi twitter’da.

Gencecik bir arkadaşı, muhtemelen kitap fuarı sırasında kaptığı virüse yenik düşmüştü.

5 gün içinde...

Bu kadar basit, bu kadar hızlı, bu kadar yakın, bu kadar tehlikeli.

Bu işin şakası yok.

Uzmanlar asıl patlamanın soğuklarla birlikte yaşanacağını, aralık ve ocak aylarında artışın dramatik olabileceğini söylüyor.

Haberin Devamı

Grip paranoyasının eşiğinde aşı yaptırmakla yaptırmamak arasında kalmış bir millet olarak durmaktayız.

Ellerimizi sıkça yıkayacağız, öpüşmeyeceğiz/koklaşmayacağız, toplu taşıma araçlarında ve kalabalık mekânlarda ağzımızı/burnumuzu/elimizi/kolumuzu koruyacağız... Yetecek mi?

Oray Eğin, ABD’den gelen bir dostuyla yemeğe çıktığında kapmış gribi.

Dışarıda bir misafirimizle yemek yemek bile tehlikeli hale gelmişse, varın siz hesaplayın durumu.

Amacım korku salmak değil fakat korkutmak faydalı olacaksa, o da uyar!

Bir arkadaşımın annesi, 20’li yaşlarının başındaki erkek kardeşi uyarmış: “Evladım yanında ‘mürel’le gez!”

Delikanlıdan el cevap: “Mürel bizi bozar anne!”

Hayatta böyle konuşacağım aklıma gelmezdi ama...

“Anneni dinle birader!”

 

Ömer Uluç’un sağ eli, sol eli

 

NE zaman bir Ömer Uluç sergisi gezsem, içimde varlığının uzun sürmeyeceğini bildiğim -ve bunun için üzüldüğüm- paralel bir evren oluşur.

Ömer Uluç gibi bakmaya, görmeye, algılamaya; onun kurguladığı şekliyle hayata dalıp çıkmaya, bunun için çabalamaya bayılırım.

Cumartesi sabahı İstiklal Caddesi’nde, Yapı Kredi Sermet Çifter’de yeni açılan Ömer Uluç sergisini tek başıma, rahat rahat gezdim.

Haberin Devamı

Bu bana sağlanmış bir ayrıcalık değildi.

Kapının önünden akıp giden kalabalık “Sağ el, sol el desenleri” sergisine dilediği zaman girebilir.

Hatta aynı anda “Parçalanmanın Kimyası” adlı sergisi de yine Galatasaray’da, Yapı Kredi/Kazım Taşkent’te.

Uluç’un “Sağ el, sol el desenleri” kemoterapi sırasında ürettiklerinden oluşuyor.

Kimilerinin karşısında mıhlandım, kimini sarılıp öpesim geldi!

Yapılmaz öyle şey, biz de biliyoruz, öpmedik resimleri zaten!

Ne kadar güzel olduklarını görmeniz için 13 Aralık’a kadar vaktiniz var.

13 Aralık’a kadar 13 kere gezmeyi planlıyorum; maksat postmodernizm olsun.

Hem sağ eline, hem sol eline sağlık Ömer Uluç’un.

 

Bülent Bey! Poşet çay iyidir

Haberin Devamı

 

BÜLENT Arınç, içlenerek gerçekleştirdiği ve Başbakan Erdoğan’ın ne kadar yıprandığını vurguladığı konuşmasında “Civanımın gözaltları torbalandı, mor oldu” demiş.

Uzatmayayım, “Poşet çay iyi gelir” derler.

Şu ara mesele çok, bir de buna takılmayın diye kısa yol gösterdim.

Bir de Ebru Akel’in yöntemi var fakat o “delikanlılık anayasasının değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilk üç maddesiyle” çelişiyor.

Ebru Hanım göz şişleriyle mücadelede hemoroit tedavisi için kullanılan merhemden yararlandığını söylemişti.

Yanlış olur, teklif dahi edilemez, teklif edenin kalbini kırarım.

Bu sebepten poşet çay iyidir.

Sıcaklığına dikkat ediyoruz tabii!

Yazarın Tüm Yazıları