ŞİMDİ hafiften Ali Atıf Bir'in alanına dalmış olacağım ama bu reklamdan bahsetmezsem çatlarım.
Dışarıdan bakıldığında ev hapsi izlenimi veren fakat benim çok mutlu olduğum izin günlerimde, haliyle televizyon da seyrettim.
NBA kazığı hikayesinden sonra DigiTürk'le selamı sabahı kestiğimden, antenimizin tanıdığı imkanlar dahilinde televizyon seyrediyoruz zaten. Onun da kapasitesi belli. Neyse ki sevdiğim birkaç kanal var, onları da seyredebiliyorum.
Reklamlar başladığında zap yapanlardan değilim. Zaten uzaktan kumanda bozulduğundan beri, cihazı manuel yöntemle idare ettiğimden bir kanalı açtığım zaman ‘‘Sarı Tebessüm’’ gibi, ne bileyim işte karın kası yaptığı iddia edilen maytap aletin tanıtım filmi gibi çok ıztırap verici bir gelişme olmazsa kanal değiştirmiyorum.
* * *
Neyse işte televizyon ekranı karşısında şuursuzluk ırmaklarında sürüklenip dururken yine reklamlar başladı. Eşarbı bacağından kaydıran kadın, ‘‘İbo buuda heeşey vaa mı?’’, futbol oynayan inekler gibi tanıdık simalar birer birer geçmeye başladı.
Aynı reklamı seyretmekten de sıkılıyor ve yeni bir reklam seyretmek istiyor insan arada.
‘‘Hah! Bunu seyretmedim işte’’ dedim Eti Form reklamını görünce.
Reklam şöyle. Hafif toplu bir hanım alış veriş yapıyor. Tam o esnada içeri manken gibi (Eh, zaten mankendir herhalde, lafa bak şimdi) bir hatun giriyor.
İçeri girmekle kalmıyor, bir de avuç içi kadar bir kıyafet alıp dalıyor kabine. Balıketli hanım ‘‘Ben de deneyeyim anasını satayım’’ deyip, aynı kıyafeti denemeye karar veriyor.
Hafif esneterek filan giyiyor kıyafeti, sonra kafayı kabinden çıkarıp mankene bakıyor. Obaaaaa! Hakikaten süper olmuş kıyafet. Bir de kendine bakıyor, olmamış. Eliyle tezgahtara ‘‘Bunun boyuna çizgilisi var mı?’’ diye sorarken reklam bitiyor. Kıssadan hisse: Eti form yersen güzel ve ince, yemezsen şişko olursun... Eh, bu mesajı böyle vermek çok ince bir hareket mi şimdi...
* * *
Ne var bunda diyebilirsiniz. Aynı ürünün bir diğer reklamına daha denk geldim. O daha da feci.
İki kadın asansöre doğru yürüyor. Kahramanlarımızdan biri yine balıketli, diğeri de tabii ki ince...
Balıketli hanım, önce davranıp bir kişilik yer olan tıklım tıkış dolu asansöre kapağı atıyor. Elinde Eti Form olan ince kadın dışarıda kalıyor.
Asansörün kapısı kapanıyor ve alarm çalmaya başlıyor: ‘‘Fazla Yükleme!’’
Kapı açılıyor, balıketli kadın iniyor, ince kadın biniyor ve Eti Form'unu ısırarak dışarıda kalan ‘‘rakibesine’’ sırıtırken reklam sona eriyor.
Yani bu kadar mı kırıcı bir reklam olabilir.
* * *
Ali Atıf Bir'e danışsa mıydım yazmadan önce bu yazıyı diye düşünüyorum bir yandan. Ama bir hata yaptıysam zaten arar o herhalde...
Reklam hadisesine girmişken, endişeyle izlediğim bir reklamdan daha bahsedeyim...
Bu reklam güzel bir reklam, ama endişemi sizinle paylaşmam da şart. Tişörtüne sürekli puan yapışan kızın olduğu bir reklam var hani...
Şimdi arkadaşlar, bu kız o puanları alıp duruyor. Fakat bu harcamaları karşılayacak olan eşin, sevgilinin veya peder beyin durumunu kim düşünüyor? Sorarım size kim?!
Şimdi ‘‘Kendi kazandığını harcıyor belki. Sana ne, kime ne?’’ diyebilirsiniz.
Hayır efendim. Ben hayatta böyle bir iş görmedim. İstanbul, Ankara, İzmir gezip duruyor. Her gittiği yerde, aklına ne eserse alıyor. Çalışan bir insanın böyle gezmeye imkanı var mı? Hem Ankara'da da aynı kıyafet, İstanbul'da da, İzmir'de de...
Bir de başka bir nokta daha var. O kadar şey alıyor ama elinde bir torba bile görmedim... Ama belki de arabasına bırakıyordur. Bak öyle olabilir aslında...
* * *
Reklam konusunu burada kapatayım ben artık ve size bu reklamları seyrettikten sonra başlayan ve günümü şenlendiren ‘‘İstasyon’’ filminden bir diyalogla veda edeyim.
Filmde Cüneyt Arkın (Gırgır Ali), Hülya Koçyiğit (Adını unuttum ama şarkıcı rolünde) ve bir kurt köpeği (Adı Çarşaf) var..
Gırgır Ali, ünlü bir şarkıcı olan Hülya Koçyiğit'i kaçırmış, otomobille ilerliyorlar.
HK: Çok şakacısınız.
CA: (Otomobili kullanırken nasıl çıkartıyorsa bir tane Gırgır dergisi çıkartıyor) Hayır, şakacı değilim, Gırgır'cıyım. Gırgır Ali... (Köpeği işaret ederek devam ediyor) O da Çarşaf, Çarşaf dergisi okur...
HK: (Bu dumur verici açıklamanın ardından kendisini otomobilden aşağı atar herhalde düşündüğüm anda HK da katılım gösteriyor) O zaman ben de Fırt'çıyım...