Eşref Bey için

“Ben en son 70 yıl önce üzüldüm kızım. En büyük acıyı anacığımı kaybettiğimde yaşadım. Hayatın bittiğini düşündüm. Yıl 1947’ydi. 20 yaşındaydım. Sonra 56 yıllık eşimi kaybettim, şimdi oğlumu... Ne eşim ne de oğlum için üzüntü duydum. Gayet tabii üzüldüm ama anamdan sonra hiçbir acı kalbime ulaşmadı, kendimi yerlere atıp paralamadım...”

Haberin Devamı

Eşref Kolçak’ın vefat haberinin ardından arşive dönüp okuduğum röportajlarından, haberlerinden içime en fazla işeyen sözleri bunlar oldu.

İki yıl önce oğlu Harun Kolçak’ı toprağa verdikten sonra Posta’dan Işıl Cinmen’e verdiği röportajın satır aralarından derin bir acı, korkunç bir yalnızlık ve vefasızlığa isyan sızıyordu.

92 yaşında kaybettik sinemamızın temiz yüzlü, sıcak gülüşlü, gerçek bir oyunculuk âşığı ismini.

Ardında hemen hemen her türden 200 civarında sinema filmi ve televizyon yapımındaki görüntüsü kaldı ve umarım nihayet sevgili anneciğine, 56 yıllık eşine ve oğluna kavuştu.

Son yıllarında hep “büyük yapımcıların” vefasızlığından, uğradığı haksızlıklardan dem vuruyordu.
Eşref Bey için

Haberin Devamı

Geçen ay tekrar rahatsızlanıp hastaneye kaldırıldığında bakımını altın kalpli bazı Yeşilçam gönüllüleri nöbetleşe üstlenmişti.

Vefat haberinin ardından Yeşilçam’ın ustalarının, Cüneyt Arkın’ın, Ediz Hun’un, Türkan Şoray’ın, Filiz Akın’ın, Fatma Girik’in, Selda Alkor’un, Hülya Koçyiğit’in, Perihan Savaş’ın verdikleri röportajlardan anladığım kadarıyla onlar da “Ağabey” dedikleri Eşref Bey’i pek yalnız bırakmamıştı.

Arayarak, hatırını sorarak, güzel zamanların güzel insanları olarak en azından manevi desteklerini hiç eksik etmemişler; onlar da sağ olsunlar.

Eşref Bey’i anarken onların da her röportajında dile getirdiği “çalışarak ölmek” isteğinden ve bunu gerçekleştirememekten duyduğu üzüntüsünden dem vurduklarını görüyoruz.

Kapısının hiç çalınmadığını söylemek yanlış olur. Küçük boyutlu, geniş kitlelere ulaşmakta güçlük çeken türde yapımlar aracılığıyla da olsa setlerin havasını soluma şansı bulmuştu ilerleyen yaşına rağmen.

Son olarak 2018 yapımı “Elim Sende” filminde adına rastlıyoruz, ondan bir yıl önce “Dedemin Gözyaşları”, 2015’te de “Temel ile Dursun İstanbul’da” filmlerinde yer almış...

Ama 1949’da, bundan tam 70 yıl önce ilk kez belirdiği sinema perdesine veya televizyon ekranına aşkına karşılık bulacağı büyük yapımlardaydı aklı, gönlü...

Haberin Devamı

Işıl Cinmen’e verdiği röportajda şöyle diyordu: “Fikret Hakan da çalışmadan gitti. Bana bazen ödül veriyorlar. Ne ödülü veriyorsunuz? İş versenize...”

1927’de Erzurum’un bir köyünde başlayan, yoksulluğun, şanlı şöhretli günlerin, büyük mutlulukların ve insanı ezen acıların içinden geçen ömrünü tamamladı Türk sinemasının “en yakışıklı abilerinden” olan Eşref Kolçak...

Hayali perdede, sıcak, saf ve çapkıncana gülümsemesi zihinlerde yaşayacak diye umacağız bundan sonra...

Eşi ve oğlunun yanında huzur içinde yatsın...

Yazarın Tüm Yazıları