DÜNKÜ Milliyet’in manşeti “12 Eylül’ün son sanığı” idi.
Kim? Kenan Evren. Bize giydirilen ve 32 yıldır yırtıp atamadığımız deli gömleğinin baş terzisi. “Sıra ona geldi” mantığıyla bakıldığında doğru bir manşet elbette ancak yürekler gerçekten soğutulmak isteniyorsa “12 Eylül’ün ilk sanığı” yaklaşımının desteklenmesi gerekir. Kenan Evren ve darbeci hempası Tahsin Şahinkaya’yı simgesel şekilde de olsa sanık sandalyesine oturtmayı küçümsemek akıldışı. Ama malum referandum sloganını remikslersek “Evet, ama yetmez” demeliyiz. Ve bir de dün sabah mahkeme önünde toplananlardan birinin canlı yayındaki cümlesine kulak kabartmalıyız: “Aktüel 12 Eylül’ü ne yapacağız?” * * * “Aktüel 12 Eylül” nedir? 12 Eylül felaketinin ruhu ve bedeni şeklinde hayatlarımızda varlığını sürdüren yasaları, kurumları, zihniyetidir. 12 Eylül Mete Tunçay’ı, Sencer Divitçioğlu’nu, İdris Küçükömer’i, Rona Aybay’ı ve daha nice kıymetli profesörü, hocayı öğrencilerinden koparmıştı. Bugün Büşra Ersanlı hem de örgüt yöneticisi ilan edilerek öğrencilerinden koparılmıyor mu? YÖK, 12 Eylül’ün icadıydı. YÖK konjonktüre uygun ayarlamalarla varlığını sürdürmüyor mu? * * * 12 Eylül yüzlerce, binlerce aydının ezildiği, hapsedildiği, işkenceden geçirildiği, yasaklandığı, sürüldüğü beton grisi bir iklimdi. Kitaplar, oyunlar, filmler yasaklandı, cezalandırıldı. Bugün ne durumdayız? Şiddetin yoğunluğu azalsa da o iklimde yaşıyoruz hâlâ. Cezaevleri öğrenci, gazeteci kaynıyor. Herhangi bir İnsan Hakları Derneği’ne kapıdan uğrayıp yıllık hak ihlalleri, kötü davranma, işkence şikâyetlerini içeren yıllık raporlara şöyle bir göz atın dilerseniz. * * * 12 Eylül ruhunun kaybolduğunu, hayatımızdan tamamen çekip gittiğini söylemek mümkün mü? Ragıp Zarakolu’nun içeride işi ne o zaman? Cezaevlerinde ‘bazı yazlar’ sular niye akmaz? Cezaevlerinde ‘bazı kışlar’ ısıtma niye çalışmaz? Ring araçlarında niye yanar mahkûmlar? Festus Okey niye karakolda ölür mesela? Uludere’nin üstünü örtmek için eşelenen toprak 12 Eylül mahsulü değil midir mesela? * * * 12 Eylül’ü yargılayacaksak her iktidara gelenin üstüne uydurup giydiği bu “deli gömleği”ni çıkarmak gerekiyor önce. Demokrasiyi, özgürlükleri havuç misali milletin önünde tutup koşturmak samimiyetsizliğini bırakmak gerekiyor önce. Kenan Evren’in “son” değil, “ilk” sanık olacağına ikna etmeniz gerekiyor -mesela beni- önce. Yoksa “bu yangın üfleyerek sönmez”.