OTOMOBİLLE uzun yola çıkılacağı vakit, sağlam bir otomobil kadar sağlam bir müzik desteği de gerekir. Eğer iyi müziğiniz yoksa, yerel radyo zulmüne uğrayıp bozlak, teke zortlatması, işte böyle şeyler dinleye dinleye helak olabilirsiniz.
Datça-Bodrum-Marmaris arasında üç günü tek bir Cesaria Evora albümüyle geçirip, o güzeller güzeli insandan soğumuş biri olarak bu sözümü ciddiye almanızı isterim.
Yeterli müzikal destek alınmadan yola çıkılması durumunda, en sık başvurduğumuz yöntem benzinci kasetleri. Fakat bu yöntem de her zaman olumlu netice vermiyor.
Balıkesir-Manisa arasında çok kaset ısırıp camdan atmışlığım vardır.
Bütün bunları niye yazıyorum? Bu gece İzmir'de çok sevdiğimiz iki arkadaşımız evleniyor. İstanbul'dan eksikliği hissedilecek derecede kalabalık bir ekip olarak biz de İzmir'e gidiyoruz haliyle. Allah İzmir ve Çeşme'ye kolaylık versin o ayrı...
Şimdi İzmir'e gitmek durumu ortaya çıkınca, nasıl gideceğimizi konuşmaya başladık. Herkesin aynı gün gitmesi iş-güç durumundan mümkün olmuyor. Böylece konvoy çirkinliğinin de önüne geçilmiş oluyor.
Bana tek uyan çözümü Domat Efendi getirdi. Cuma sabahı (yani dün sabah oluyor) hareket edeceğiz. Susurluk'ta ayran, Manisa'da köfte derken cuma akşam saatlerinde Kalyon'da, Doy Doy'da veya Eko'da, artık ekip nereye çöktüyse oraya varmayı düşünüyoruz.
Her şey tamam fakat asıl mesele yolda ne dinleneceği? Domat Efendi otomobili kullanacağına göre (ben bisiklete binmeyi bile bilmiyorum ya) müziği de ben ayarlayayım dedim.
Ve böylece kendi çapımda ufak bir korsan kaset üretimine giriştim.
Bandırma'ya kadar feribotla gidilecek. Gümüşsuyu'ndan Yenikapı'ya kadar kaset hazırlanmaz. Bu sebepten ilk kaseti Bandırma'da takacağımızı düşündüm ve onun için Naim'in süper Türkçe Pop derlemesini seçtim.
Hem gideriz, hem dinleriz, hem söyleriz.
Sonra Mor ve Ötesi, Duman, MFÖ ve Göksel'den kendim karıştırdım bir kaset.
Türkçe ile boğmayalım yolu diye bir de 80'ler kaseti yaptım. O çok güzel oldu. Nena, Talk Talk, Bruce Springsteen, Kajagoogoo, Duran Duran, Cure... Ne varsa koydum işte.
Bir tane de 1970 ve 1980'lerden ‘‘gaz-rock’’ yaptım. Ne kadar gaza getirici rock şarkısı varsa topladım. Grand Funk Railroad'dan giriyorsunuz, Deep Purple'dan çıkıyorsunuz.
Bu dört albümle Türkiye turu bile atılır zaten. Fakat ben tam hazırlıkları tamamlamışken sürpriz bir gelişme oldu.
Tahtakale'de gezerken el arabasında kaset satan elemanlardan birine rastladım. Ne var ne yok, enteresan bir şey çıkmış mı, hard-core arabesk alemlerinde neler olup bitiyor diye tezgahı incelerken şöyle bir kaset gördüm:
DAMARDAN 7 - SİZİN İSTEDİKLERİNİZ
Şarkı listesi bile insanda jilet etkisi yaratıyor. İbrahim Tatlıses'ten ‘‘Gurbet Garipleri’’, Müslüm Baba'dan ‘‘Unutursun Diye’’, Ahmet Kaya'dan ‘‘Acılara Tutunmak’’ (Yalnız bu şarkıyı Açılara Tutunmak diye yazmışlar, komik olmuş. Yani üçgenin iç açılarına tutunuyorsun fakat 180'i tutturamayınca düşüyorsun gibi... Ne demek istedim ben? Hiiç, hiç bir şey olmamış gibi davranalım lütfen.)
20 şarkılık albümde Aydoğan Tayfur, Hakan Taşıyan, Cengiz Kurtoğlu, Sezen Aksu (Ne alaka ama koymuşlar Kaybolan Yıllar'ı), Hüseyin Altın. Yok, yok yani...
Dayanamadım ve aldım tabii ki. Eleman ‘‘Serinin diğerleri de var abi’’ dedi. ‘‘Yok, tahminimce, bu kasetin ilk 15 dakikası Domat Efendi'yi yaşamaktan bıktırmaya yeterli olacaktır’’ dedim. ‘‘Efendim abi?’’ dedi.
‘‘Yok bir şey, Müslüm'ün 'best of'u var mı?’’ dedim. ‘‘Bu var’’ diyerek, belli ki kendi hazırladığı korsan bir 'best of' uzattı.
Amanın! Böyle bir toplama yok. Onu da aldım haliyle. Şimdi bu yazı cumartesi çıkacağına göre Domat Efendi'nin başına geleceklerden haberi yok tabii ki. Kötü bir insan olduğumu ben de biliyorum ama elimde değil.
Evet arkadaşlar, ben şimdi İzmir yolu için son hazırlıkları yapmak üzere huzurlarınızdan ayrılıyorum.